Bu seferki müzakere süreci içinde Rum tarafı fena halde kapana kısıldı. İşler eskisi gibi gitmedi. İstedikleri zaman masadan kalktıkları, istedikleri zaman da müzakereleri oyaladıkları dönemler çok geride kaldı. Gerek Erdoğan hükümetinin 1 Temmuz’a yönelik kararlı tavrı, gerekse de Eroğlu’nun müzakereler sürecinde uyguladığı strateji, Hristofyas’ı çıkışı olmayan bir kapanın içine soktu. Şimdi masada 2 seçenek var. Ya çok taraflı konferans ya da müzakerelerin sona ermesi. Her ikisi de Rumların istemedikleri ve kabusunu gördükleri sonuçlar. Kıbrıs Rum tarafı bu olasılıklardan kurtulmak için ortaya yeni bir öneri attı ama bu “1 Temmuz’dan sonra müzakereler devam edebilir” tezleri pek de tutmadı. Yunanistan’dan başka destekleyen de olmadı bu fikri. Ne AB’deki 26 ortağı ne de güvendiği diğer ülkeler. Zaten Yunanistan’ın da, Kıbrıs Rum Tarafı’nın da gradosu (Saygınlık Seviyesi) yerlerde sürünüyor. Diplomasi dünyasında kendilerini takan yok. BM Genel Sekreteri Ban’ın “End game” yani “Oyunu Bitirici Son El” tanımı çok radikal bir acıkılama. Bu güne değin hiçbir BM Genel Sekreteri bu denli net bir açıklama yapmamıştı. Zaten hem BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer, hem de Genel Sekreter’in kendisi bu “End Game” tanımlamasına taşımak istiyor müzakerelerin akıbetini.
SEBATKÂR VE AKILCI GİRİŞİMLER
BM Güvenlik Konseyi’nin 18 Kasım 1983 tarihinde aldığı 541 No.lu kararla KKTC’nin etrafında oluşturulan izolasyon duvarları da Türkiye’nin sebatkar ve akılcı girişimleri ile çatlamaya başladı. Zaten bu insanlık dışı kararı yazarak Rusya kanalı ile Güvenlik Konseyi önüne koyduran da, 1982 yılında BM’deki Kıbrıs Rum misyonuna atanan, babası namlı bir EOKA’cı olan Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Erato Kozaku-Markulli. Ailecek Türklerden nefret ederlerdi ve Limasol’da aynı sokakta oturan Türklerle asla konuşmaz, iletişim kurmazlar, selamlaşmaktan bile bir bahane ile kaçınırlardı. 10 Şubat 1964 tarihinde Limasol’da Türklere saldıran EOKAcılar’ın yönetim kademesinde Markulli’nin babası da yer almıştı. Türkiye’nin ısrarlı girişimleri, KKTC Dışişleri’nin iyi organizasyonu ve Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun Suudi Arabistan ziyareti, dün meyvelerinden bir tanesini verdi. Dışişleri Bakanlığı ile İİT’ye bağlı İslam Kalkınma Bankası’nın ortak düzenlediği “Kuzey Kıbrıs’ta Yatırım” konulu forum Girne’de yapıldı.KKTC’deki yatırım potansiyelini yabancı yatırımcılara tanıtmayı amaçlayan bu foruma, İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT) üye ve gözlemci ülkelerde faaliyet gösteren ticaret ve sanayi odaları başkan ve üyeleri ile yatırımcı ve işadamlarının katılması çok büyük bir gelişme. Benim çok önemsediğim ve dikkatle, adeta soluk soluğa izlediğim bir Forum oldu bu.
Özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı veya da eski ismiyle İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreterlerini, Ekmeleddin bey bu göreve gelene değin pek görmemiştim KKTC’de. Sayın Genel Sekreterin bu üçüncü gelişi ülkemize. Ercan Havaalanı’nda yaptığı açıklamada “Hedefinin KKTC’deki insanların maruz kaldıkları haksız ve yersiz ambargoların delinmesi ve İslam dünyasının Kıbrıs Türk halkıyla dayanışmasını göstermek olduğunu” söylemesi çok önemli. Bu Forum, söylemlerin eyleme geçeceğinin işaretini verdi bana. Bu çalışmaların ve çabaların hiçte tesadüf olmadığı kesin Belli ki 541 numaralı BM Güvenlik Konseyi kararı artık geçerliliğini yitirmek sürecine girmiş. 21. yüzyıl kavramlarına göre tamamen insan haklarına aykırı ve insanlığın yüzkarası olan bu lanet kararın, İslam dünyasının Kıbrıs davasına ve Kıbrıslı Türklerin varlığına gösterdikleri ilgi ile delinebileceği ve eski etkisini yitireceği apaçık ortada. 1 Temmuz çok önemli bir tarih. Bu tarihten sonra son 44 yıldır süren müzakerelerin gidişatının ve kaderimizin belirgin bir şekilde değişeceğini algılıyorum…
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce