Pandemiye karşı yürütülen mücadele, cephede savaşmaya benziyor mu? Vietnam gazileri Kansaslı Thomas Hall ve Philadelphia‘dan Marsha Four, savaş dönemlerinde yaşadıklarını, koronavirüs salgını ve bu iki durum arasında gördükleri paralellikleri anlattı:
Vietnam Savaşı sırasında ABD ordusunda hemşire olarak üç yıl görev yapan Marsha, yoğun bakım biriminde, ön saflarda yer aldı.
O dönemi hayatının “birçok açıdan çok karanlık bir dönemi” olarak hatırlıyor:
“Savaş, seni sarıp sarmalar. İyisiyle, kötüsüyle, içinde yaşadığın tek dünya olur. Hayatın, yalnızca savaş, canını korumak ve tüm bu sarmalın içinde yapman gerekenlerden ibaret hale gelir.”
Tom da henüz 20 yaşındayken Saigon’a savaşmaya giden askerler arasında yer almış:
“Marsha’nın dediği gibi, hepimiz çok gençtik. Tüm bu duruma ‘bu ne ki böyle’ der gibi bakakaldım. Farkında bile olmadığım sayısız, yoğun duygu yaşadım. “
Tom, 1969 ve 1970 yıllarında orduda görev yaptı. Çoğu zaman gecelerini tek başına, askeri çıkartma noktalarında ve büyük üslerde devriye gezerek geçirdi.
Cepheye ilk gönderildiğinde hissettiği duyguyu “korkunç bir korku” olarak tanımlıyor:
“Bunun üstesinden gelmek zorundasın. Her şey olacağına varır diye düşünüp işin yapıyorsun.”
Tom, şu anda Amerika Vietnam Gazileri için travma sonrası stres ve madde bağımlılığı komitesinin başkanlığını yürütüyor.
Tom o dönemde duygularının uyuştuğunu anlatıyor:
“Savaş bölgesinde bu iyi bir şey. Ama memleketinize dönüp sivil bir dünyada tekrar var olduğunuzda bu kadar da iyi bir şey değil”.
Salgınla mücadele çabalarına atıfta bulunurken savaş benzetmelerini kullanmanın çok da yanlış olmadığına inanıyor:
“Bu, görünmeyen bir düşman. İnsanları rastgele öldürüyor ve eğer tüm kaynaklarımızı devreye almaz, bununla mücadeleye odaklanmazsak, bizi istila edebilir.
“Ön cephede çalışanlar ölüyor. Aynı bir savaşta olduğu gibi doktorlar ve hemşireler, bu mücadele sırasında öldüler. ve yine bir savaştaki gibi hayatlarını tehlikeye atıyorlar. Sanırım sayısı paralellikler var. Bunu söylemenin abartılı olmayacağını düşünüyorum.”
“Bu süre zarfında bireylerin katlanmak zorunda oldukları şeye baktığınızda her günün tam bir kaos olduğunu, sadece kendilerinden istenen işin değil, günlük olarak stres ve kaygı altında da yaşamak zorunda kaldıklarını görüyorsunuz. Gözlerinin önünde insanlığın yitip gittiğini görüyorlar. Hayatlarını kaybeden, bu dünyadan göçüp giden ve yanlarında aileleri olmayan bu kişilerin acılarını gidermek için ellerinden bir şey gelmiyor.”
Vietnam’daki hastaların da sevdiklerinden uzak bir halde tek başlarına öldüklerine dikkat çekiyor:
“Ölen askerler bizleri anneleri, eşleri gibi görüyordu. Öbür dünyaya göçerken onlara yardım eden biz olduk. Onlara güç veriyor, bırakmaları için cesaret veriyorduk. Onlara her şeyin iyi olacağını söylüyorduk. Bugün sağlık çalışanlarının yaşadıklarıyla bizim savaş dönemindeki tecrübelerimiz arasında inanılmaz benzerlikler var.
ABD’de koronavirüs salgını nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı yarım milyonu geçti. Bu da iki dünya savaşı ve Vietnam Savaşı’nda hayatını kaybedenlerin toplamından daha fazla Amerikalı’nın pandemi nedeniyle yaşamını yitirdiği anlamına geliyor.
Tom, savaşta olduğu gibi, salgının ön saflarda çalışanlar üzerinde kalıcı bir etkisi olacağını düşünüyor. Tüm bu kaosun ortasında hissedilebilecek normal duyguların bastırılması gerektiğini ve ileride bunun diğerlerinden uzaklaşma ve tecrit gibi sonuçlar doğurabileceğini belirtiyor:
“Kimse tam olarak neler yaşadığınızı anlamıyor. Vietnam’a birkaç milyon insan gitti ve herkes farklı bir savaş yaşadı. Ön cephede Covid’le savaşanların her biri farklı şeyler yaşayacak. Hayatlarının bundan sonrasında yaşamlarıyla ilgili farklı konularla uğraşacaklar. ve bundan sonra onlar için hiçbirşey eskisi gibi olmayacak.”
Haberler.com
KÖŞE YAZARLARI
2 gün önceKÖŞE YAZARLARI
7 gün önceKÖŞE YAZARLARI
13 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
21 gün önceKÖŞE YAZARLARI
22 gün önce