Geçtiğimiz günlerde, Güney Kıbrıs Rum Kilisesi Başpiskoposu Hristostomos “İşgal makamlarının oyunlarından” (yani KKTC’den) rahatsızlığını söyle dile getirdi “Türkler Türk’tür, ne yazık ki değişmeyecekler, Kıbrıslı Türkler uygar değildirler.” Apostolos Andreas Manastırı KKTC’nin Dip Karpaz bölgesinde bulunmaktadır. KKTC yasalarına göre bu manastır, Eski Eserler ve Müzeler Dairesine aittir. Bu tarihi manastıra yapılmak istenilen tamir ve restorasyon giderlerini BM (UNFIYP) üstlenirken manastırın ihalesi ve teknik denetleme işlemleri KKTC’nin ilgili birimleri tarafından yapılacaktır. Başpiskopos Güney Kıbrıs’ta yaygaraya başlayarak KKTC’deki manastırın ihale – teknik denetleme işlemlerinin, Güney’deki Başpiskoposluk tarafından yapılması isteniliyor. Başpiskopos Hristostomos’un bu istekleri eşyanın tabiatına aykırıdır. Her şeyden önce KKTC Bağımsız – Egemen bir devlettir. Yani, başpiskoposun borusu KKTC’nin sınırları içerisinde ötmez, ötemez.
YAVUZ HIRSIZ MİSALİ
Uygarlık konusuna gelince, uygarlıkta Türkler ve Kıbrıs Türkleri, Rum ve Yunanlıları fersah fersah geride bırakırlar. Sn. Başpiskopos yavuz hırsız gibi ev sahibini bastırmayı bırak! Senin bugün Başpiskoposluk makamında oturmanın sebebi, o barbar dediğin (Osmanlı padişahının fermanı ile olmuştur). Türkler 1571’de Ada’yı aldıklarında ilk yaptıkları iş mevcut feodal yapıyı yürürlükten kaldırıp, halkın ev ve toprak sahibi olmalarına imkân tanıdı. Lüzinyanlar devrinde kaldırılan Ortodoks Kilisesi Başpiskoposluğunun açılmasına müsaade etmişlerdir.
1821’de Batılı devletlerin ve Rusların desteğiyle Osmanlıya karşı Yunanlıların Mora Yarımadasında başlattıkları isyan hareketleri sonucu, 1829’da Yunan devleti doğmuştur. Bunu hemen akabinde, küçük Yunanistan’da oluşturulan ETNİKİ ETERİA örgütü ile Kıbrıs’taki Ortodoks Kilisesi Başpiskoposluğu, Kıbrıs’ta da Osmanlıya karşı isyan plan ve çalışmalarına başlarlar. İsyan için dışarıdan yani küçük Yunanistan’dan kaçak yollarla Ada’ya, çok sayıda silah ve cephane getirilir ve bunların büyük bölümü kiliselerin mahzenlerinde saklanır. O günkü Osmanlı Valiliği (Vali Küçük Mehmet) bir ihbar sonucu isyan plan ve harekâtı hakkında bilgilendirilir. Valilik derhal harekete geçerek, isyan başlamadan bütün kiliselere ve başpiskoposluğa baskınlar düzenleyerek suçluları o günün Başpiskoposu Kipriyanos dahil öteki Baf, Girne, Limasol Piskoposlarını tutuklatır. Piskoposlardan yalnızca Larnaka Piskoposu Ada dışına kaçarak canını kurtarabilmiştir.
İDAM EDİLMİŞLER
Başpiskopos ve öteki piskoposlar, suçlular mahkeme edilip idam olmuşlardır. İdamlar sırasında kullanılan ipin bugün halen Lefkoşa’daki Fanaromi Kilisesi’nde bulunduğu ve her pazar ayinine katılan Rum halkına kilise tarafından gösterildiği söylenilmektedir. Bu olaylardan 180 yıl geçtikten sonra bile bugünün başpiskoposu ortaya çıkıp utanmadan “Türkler uygar değil, barbardırlar” diyebiliyorsa, gel de böyle başpiskoposun ağzına etme… Girit’in Yunanistan’a ilhakını sağlayan olay ve isyanların başlangıcının 100. yıldönümünde, kutlama törenlerine katılmak üzere gittiği Girit’te, 8/11/1966 günü Başpiskopos Makarios şöyle konuştu:
“Son zaferi kazanıp Enosis’i gerçekleştirinceye kadar surlarımızdan çekilmeyeceğiz. Kıbrıs her zaman Girit savaşından esinlenmiştir. Bizim ebedi dileğimiz, anavatan Yunanistan ile birleşmektir. Biz Yunanistan için yaşar Yunanistan için dövüşürüz. Tek değişmez amacımız Enosis’tir.”. Makarios’un bu türden sayısız beyan ve konuşmaları vardır. Rum – Yunan siyaset ve din adamlarının en büyük sermayeleri Türk düşmanlığı üzerine oluşmuştur. Makarios’un Girit’i kendilerine örnek almalarındaki hedef bugünkü kilise ve Rum siyasetçilerince değişmiş değildir. 1866’da başlayan Girit’teki isyan 45 – 50 yıl içinde, Batı – İngiliz ve Rusların da yardımlarıyla 134000 Türk yok edilerek ata yadigârı topraklar elimizden giderken ardından Teselya, Norda, Selanik, Oniki Adalar, Taşoz, Semadirek, Sakız, Milli, Rodos ve Meis elden gitmiştir. Sıra Kıbrıs’a gelmiştir!!! Rum – Yunan Kilise ve Başpiskoposluğu, hatta İstanbul’daki melanet yuvası patrikhane artık Türk düşmanlığından vazgeçmelidir. Türklerin dostluğunu kazanmaları onlar için daha hayırlıdır. Yukarıda saydığımız Ege adaları II: Dünya Harbi’nde açlıktan kırılırken, kendilerini doyurup içiren yine asil Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti devleti olmuştur. Papazlar, piskoposlar, Allah’ın günü Türklere sövüp saymakla onları rencide etmekle bir yere varamayacaklarını artık bilmelidirler. Kıbrıs Olayları ilk başladığı sıralar, 1964’te Lefkoşa’nın karma Arpalık (Aysesemeno) Köyünde, köy imamının oğlunu, babasının yani imamın özleri önünde Rum köy papazı tarafından öldürülüşü henüz unutulmamıştır. Ne ilahi bir tecellidir ki bu olayın ardından 10 yıl geçtikten sonra, (1974 Barış Harekâtı sırasında) bu papaz Güvenlik Kuvvetlerimiz tarafından yakalanarak Mahkeme edilip gerekli cezaya çarptırılmıştır. Papaz, piskopos ve başpiskoposlarla bu dava bitmez.
BALKAN YEMEKLERİ
15 saat önceHABERLER
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
19 gün önceHABERLER
05 Kasım 2024