Prof. Dr. Zakir Avşar’ın yazısı şöyle;
Hamas, İsrail’e karşı “Aksa Tufanı” adını verdiği bir hareket başlattı. Hizbullah ve İran destek açıkladı. İsrail Hamas’ın bu saldırısına ağır bir karşılık verdi ve halen de çatışmalar karşılıklı devam ediyor.
“Demir Kubbe” adı verilen hava savunma sistemi işlemez olunca Hamas roketleri ardı ardına İsrail yerleşkelerine düştü. Peşinden Gazze’yi izole etmek için kurulan bariyerler yıkılarak saldırılar gerçekleştirildi.
Dehşetin görüntüleri bir anda dünya medyasında yer almaya başladı.
İsrail hükümeti, yapılanlara misliyle karşılık verileceğini açıkladı.
Olayların en fırtınalı anları dünya kamuoyu tarafından görülmeye başladığı anlarda idi, Ak Parti 4. Olağanüstü Kurultayı’nda konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin meseleye yaklaşımını ortaya koydu:
“İlk kıble Mescid-i Aksa’nın tarihi ve dini statüsünü aşındırmaya yönelik her türlü girişimin, her türlü işgalin karşısında durmaya devam edeceğiz.”
“Türkiye olarak bu sabah İsrail’de meydana gelen hadiseler ışığında tüm tarafları itidalle hareket etmeye, gerilimi daha da tırmandıracak fevri adımlardan uzak durmaya çağırıyoruz.”
Türkiye, İsrail ve Filistin anlaşmazlıklarında yerini hep haktan ve hakikatten, adaletten yana koymuş; tarihi ve kültürel bağlarla hiçbir şekilde kopamayacağı bu topraklara, buralarda yaşayan insanlara ve yüce dinimiz İslam’a ait kutsal mekanlara yönelik net bir tavır ve tutum içinde olmuştur.
Çözümün iki devletli bir yapı ile temin edileceğini, ulaşılacak barışın İsrail ve Filistin halkları için olduğu kadar, bölge ve insanlık için de huzur ve refahı getireceğini, kalıcı kılacağını savunmuştur.
Türkiye ve İsrail ilişkilerinin çok uzun yıllar maslahatgüzar seviyelerine düşmesinin nedeni bu ülke siyasetçilerinin kendi halklarına rağmen Filistinlilere yönelik işgal ve sindirme ve yok etme politikaları olmuştur.
Türkiye her zaman İsrail ve Filistin arasında normalleşmeyi savunmuş, barışın şartlarının oluşumuna katkı sağlayacak adımlar atmıştır.
Tam da Arap ülkelerinin ve Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinin normalleşme sürecine girdiği bir dönemde, Karabağ sorununun çözüldüğü, Zengezur Koridoru’nun gerçekleşmesine ramak kalan bir anda, Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta bölücü terör örgütü ve Daiş gibi islam ve insanlık dışı yapılanmaların kökünü kazımak için yola çıktığı ve mesafe kat ettiği bir zaman diliminde; Hamas’ın İran ve Hizbullah destekli bu harekâtını salt işgal altındaki topraklarını kurtarmak maksatlı olarak görmek ve değerlendirmek de, muazzam bir askeri güce sahip olmasının yanısıra, büyük bir istihbarat ağına da malik olan İsrail’in gafletine geldi diye düşünmek de gerçekten çok zor…
Geçmiş bize gösteriyor ki, bu tür girişimlerden hep Arap ülkeleri, masum Filistinliler zarar görmüş; fanatik İsrailli siyasetçiler ve Filistin meselesini çözümsüz kılmak, Orta doğu üzerindeki emellerini tahakkuk ettirmek için bazı yapılanmaları arkalayan İran, Rusya, ABD gibi ülkeler çıkarlarını maksimize etmiştir.
Kuzeyimizde Ukrayna-Rusya savaşı sürerken şimdi de güneyimizde İsrail-Filistin savaşının başlaması bilinmelidir ki hiç kimsenin işine yaramayacaktır. İçinde bulunduğumuz coğrafyada daha fazla kan ve gözyaşı akmasına, insanların felaketine yol açacaktır.
Bu bakımdan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısının dikkate alınması, barış için itidalin benimsenmesi, aklın öncelenmesi ve iki devletli bir çözüm için katkı sağlanması gerekmektedir.
Ne Hamas’ın söylemleri ile ne İsrail’in söylemleri ile hareket edebiliriz.
Doğruyu zaten en başından beri söyledik, söylemekteyiz. Doğru yerde durduk, durmaktayız.
Dolayısıyla hakkaniyet ve adalet olan bir barış olabilmesi için de yine Türkiye’nin duruşuna ihtiyaç vardır.
Ukrayna ve Rusya konusunda almış olduğu tarihi sorumluluk gibi büyük ve güç bir yükün yine dünyanın en saygın liderlerinden birisi olan Recep Tayyip Erdoğan’ın omuzlarına bineceğini ve sorunun çözümünde yine anahtar rol oynayacağını söylemek kehanet değildir.
Türkiye’nin durduğu yer doğrudur. Ateşe körükle gidilmez. Barış her zaman lehimizedir.
Hamas veya bir başka örgütün İran veya bir başka ülke kontrolünde veya desteğinde, hangi amaçla olursa olsun gerçekleştirmiş olduğu bir eyleme, harekâta göre Türkiye dış politikasını domino ettirmez. Ettirmemelidir de.
HABERLER
3 gün önceHABERLER
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
6 gün önceKÖŞE YAZARLARI
11 gün önceKÖŞE YAZARLARI
17 gün önce