DOLAR 34,3479 0%
EURO 37,4136 0.04%
ALTIN 3.018,71-0,12
BITCOIN 0%
İzmir
14°

AÇIK

12:53

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

190 okunma

İrade

ABONE OL
31/01/2010 22:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hepimiz biliriz, iradenin sözlük manası istek, arzu veya meyildir. Yani insanların bir şey istemeleri, arzulamaları ya da bir şeye meyletmeleri iradelerinin ortaya çıkmasından ibarettir. Bir ülkede yaşayan insanlar topluluğun yani milletin istek ve arzularına da milli irade ve bu arzularını gerçekleştirmekteki meyline     “Demokrasi” denilebilir.
Birçoğu bilir ki Millet iradesini bütünsel olarak üç yolla kullanır, yasama, yürütme ve yargı… Milli iradenin bu üç aynadan gerçeğe uygun bir biçimde yansıması demokrasinin sıhhat ve sağlamlığı ölçüsünde olacaktır. Yani demokrasi, sadece meclis aynasından yansıyan bir iradeden ibaret değildir. Demokrasi, yargı ve yürütme meclasından da yansıması gereken milletin iradesidir. Kısaca demokrasinin olmazsa olmazı, sadece seçim ve siyasi partiler değil aynı zamanda yürütme ve yargının dahi demokrasinin vazgeçilemez unsuru olduğudur. Türkiye, Milleti ile bölünmez bir bütün olduğu gerçeğini sadece “milletin amentüsü” yani millete inanarak ve onun iradesini tüm kurum ve kuruluşlarından yansıtarak hayata geçirebilecektir.
Bilinmesi gereken gerçek, bu milletin güvenilir bir millet olduğu gerçeğidir. Bu millet, kendisini ve güvenilirliğini, iradesini benimsemiş liderlerle binlerce yıldır en güzel şekilde ispatlamıştır. Dünya tarihinde göğsümüzü kabartan tüm olay, hadise ve bunların sonuçları, milletin iradesine sahip çıkan, o iradeyi önemseyen, tanıyan ve tanımlayan pek tabiidir ki uygulayan liderler ve kadrolarıyla gerçekleşmiştir. Yine tarihimizde yaşadığımız tüm felaketler de, milli iradeden uzaklaşan, kendi iradesini milletin iradesinden üstün tutan, kendi ihtiyaçlarına sahip çıkmak adına milli iradeyi yok sayanlar tarafından başımıza getirilmiştir.
Millete güvenmek, milletin bir bireyi olduğunu anlamakla gerçekleşir. Kendini bilgi, beceri, istidat ve kabiliyetlerinden ötürü, kendi adına kendisini milletten farklılaştıran ve böyle hisseden kimselerin, millete ve iradesinin gerçekleşmesinin önemine inanmaları mümkün olmayacaktır. “Dağdaki çobanla benim oyum bir mi ?” sorusuna verilecek en güzel cevap hiç şüphesiz “dağdaki çobanla beraber bir ülkenin vatandaşı olduğumuzdur”. Yani yaşantımız bir olmadığı için oylarımızın rengi de bir olmayacaktır ancak bir ülke için oy kullandığımızdan oyumuz birdir.
Kendi ilim ve becerileriyle millet gerçeğinden perdelenerek, milletin iradesine güvenmeyen, milli iradenin gerçekleşmesini sınırlayan bundan dolayı da milli iradeyi hakir gören düşünce tamamen yanlıştır. Bu yanlışın kaynağı da hiç şüphesiz milli iradenin kaynağını tanımamaktır. Çünkü bu sakat düşünce Milli iradenin tahsil, bilgi ve beceri yoluyla tecelli ettiğini zanneder. Bu sebeple milletin okuma yazma oranı, tahsil durumu, mesleği alışkanlıkları gibi konulara bakarak onlara hakaretle yaklaşır ve bu iradeye güvenmez. Oysa Milli irade tahsil, bilgi ve ilim gibi soyut kavramlara göre tecelli etmez, milli irade fiilidir yani bilgiden çok daha gerçektir somuttur. Sadece bu gerçekliğinden dolayı tüm düşüce, bilgi ve ilimden daha doğrudur. Bu sebeple yasama, yürütme ve yargı salonlarına yansıtılması gereken milli iradedir.
Mustafa kemal bu gerçeği görebilen bir liderdi. Milletin ihtiyacıyla kendi ihtiyacı arasında bir fark olmadığı gibi, milletin iradesiyle kendisi arasına bilgi, beceri, unvan ve sıfatlarını ya da başarılarını sokmamış tam tersine, bilgi ve becerisini milletin iradesine tahsis etmişti. Başkomutanlık, T.B.M.M başkanlığı, Gazilik, Mareşallik, Milletvekilliği, Cumhurbaşkanlığı hatta soyadı Atatürk gibi unvan ve sıfatlarını milletin iradesinin tecelli yeri olan meclise dayandırdı ve bu iradenin onayını almadan tek bir iş bile yapmayan milletin iradesine tabii olmuş, milletine biat etmiş “milletin müridiydi”. Başı, elleri, ayakları, karnı ve kalbi milli iradenin tecelligahı olmuştu. Milletine çoban, çiftçi, köylü, esnaf, ümmi, okur-yazar tahsilli, vali, vekil, müdür, profesör, dindar, laik, Türk, Kürt, Boşnak, Arnavut, kadın, erkek, yaşlı, genç oldukları için değil, bir ülkede aynı kaderi paylaştıkları için inanmıştı. Bunda onu anlamak isteyenler için örnek vardır sanırım. Sayılan tüm bu değerlerin ülkesini vatan yaptığını biliyordu.
Sadece buradan bakıldığında bile, demokrasi vazgeçilemeyecek büyük bir değerdir. Demokrasinin önündeki tüm engeller kaldırılmadır. Açıkça görülmektedir ki gelişmiş ülkelerin tümü, demokrasiye bağlı ülkelerdir.  Milli irade tahakkuk ettikçe, ülkemizin tüm değerlerinin de gelişeceği huzur ve güven ortamının da tüm ülkeye yayılacağı kesin olarak bilinmelidir. “Hâkimiyet milletindir” öyle de olmalı ve geliştirilmelidir.

 

 

 

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP