Kosova’da bulunduğum süre içerisinde Evlad-ı Fatihan’ın çocuklarına okullarda yapılan ötekileştirmeyi geçmiş yazılarımda sizlerle paylaşmıştım. O günlerde bu duruma bizzat tanıklık etmek beni fevkalade üzmüştü. Çünkü Kosova bizim karındaşımızdı, Arnavutluk, Makedonya ve diğerlerinin de karındaşımız olduğu gibi. Aynı gelenek ve görenek mecraında yoğrulmuştu hamurumuz. Kader denk noktasında, asırlar boyu el ele, gönül gönüle, omuz omuza yürümüştük bu zor yollarda. Yoktu birbirimizden farkımız. Bizler bunu hep böyle telakki ettik. Kim ne derse desin telakkimiz aynıyla vaki olmaya devam edecektir. Bu telakkinin de etkisiyle, Kosova’da şahit olduklarımdan sonra, o gün bugündür “Ötekileştirmeye sebep ne ola ki, kardeşler arasına nifak tohumlarını kimler serper ki ” diye çok düşünmüşümdür. Kosova Eğitim Bakanı Rame Buja’nın, Devlet-i Aliye’yi Osmanlı hakkında yakın zamanda yaptığı talihsiz ve yersiz açıklamaları, aklıma takılan bu nevi soruların cevaplarını kısmen de olsa bulmama yardımcı oldu. Basın ve sosyal medya turumda karşılaşmıştım talihsiz beyanatla. Sayın Bakanın, Priştine’de çıkan “Bota Sot” gazetesine verdiği mülakatta, “Kosova tarih kitaplarında nefret içeren ifade ve paragrafların kaldırılmasını değerlendirmiş. Bakan Buja, tarihin değiştirilmesi değil, Kosova’da Arnavutça tarih kitaplarında nefret içeren ifadelerin kaldırılmasının olabileceğini, bu yöndeki çalışmaların 2004 yılında Avrupa Komisyonu tarafından ortaya atılan ve tarih kitaplarında kin, nefret ve hakaret içeren ibarelerin kaldırılmasına dair talebin yerine getirilmesiyle bağlantılı olduğuna işaret etmeyi de ihmal etmemiş. Buja, “Tarihin değiştirilmesi asla düşünülemez” ide eklemiş sözlerine. Arnavut tarihinin değiştirildiğine dair söylentilere cevap veren Bakan Buja, Osmanlı Devleti’ne “ işgalci ” dışında başka bir tarif yapılamayacağını ve başka bir sıfat verilemeyeceğini söylemiş. Ne yazık ki, içindeki nefreti saklamamış böylelikle dışa vurmuştu.
YAKIŞMAYAN TAVIR
Niyet beyanı mahiyetini de taşıyan açıklaması ile safını da belirlemiş oldu. Beyanatı asıl bu anlamda önem arz etmekte. Ötekileştirmenin devam edeceğine dair kuvvetli bir emaredir Bakanın söyledikleri. Yakışmamıştır işin mesullerine bu tavır. Kardeş iki milletin arasına kara kediler salmak ne denli doğrudur? Bunu önce Buja düşünmelidir. Geliniz, “sayıları Balkan coğrafyasındakilerle denk, belki de daha fazla olan ve ülkemde yaşayan Arnavutların durumlarına bir bakın” diyesim gelmiştir. Anti parantez şunu da belirtmekte yarar var; bizler ülkemizdeki Arnavutları, Arnavut olarak bile görmüyoruz. Böyle bir şey aklımıza bile gelmiyor. Ötekileştirmiyoruz. Bilakis bizden farkları olmayan, bu toprakların evlatları olarak kardeşlerimiz, ağabeylerimiz olarak görüyoruz. Can onlarsa, canan bize diyorlar. Et bizsek, onlara tırnak diyoruz. İnancımızın gereğini yapıyoruz. Sayın Bakanın, aşağıladığı, işgalci olarak görme bedbahtlığına düştüğü Ecdadımızın geleneğini sürdürüyoruz. Geçmişte ecdadın takındığı tavrı takınıyoruz. Yaptıklarımız aklıselimin ve erdemin gereğidir. Hepsi bu. Bizler Yüce Türk Milleti olarak “Yaradılana Yaradanından” ötürü hoş bakıyor ve onları seviyoruz. Bakanın bu inanılmaz açıklamalarının bir diğer yüzünde, tarih huzurunda Aziz milletimin dünya arenasında neden aziz olduğunu bir kez daha ortaya koymaya resmen yetmiş olması var. Bu manada da Bakana teşekkürlerimi iletiyorum. “Altın her zaman altındır”. Altını kalın kalın çizerek bir kez daha yinelemekte fayda olduğunu mülahaza ediyorum ki, Rame Buja’nın takındığı tavır doğru olan değildir. Doğru olan, tevazuudur. Alçak gönüllülüktür. Aklıselimdir. Ahde vefadır. Dünya, küresel huzur, barış ve kardeşliğe giden yolları aydınlatmaya çalışırken, Bakanın bu arayışlara gölge düşürmesi anlamsızdır. Yersiz ve gereksiz olan tek husustur. Hani bizde güzel bir söz vardır böylesi durumlar için; “Millet gider mersine birileri gider tersine”. Rame Buja’nın, konjonktürü okuyamayan açıklaması da tersine gider mahiyette değerlendirilebilir. Kaldı ki, etnik ve dini ayrımlardan en büyük yaraları coğrafyasının insanı almıştır. Milyonlarca insan canından, malından ve yakınlarından olmuştur Rumeli’nde. Bu acıların bir daha yaşanmaması için kardeşliğe ve barışa hizmet edecek söylemlere en çok Kosova’nın ihtiyacı vardır. Hal bunu gerektirirken, asırlar boyu süren kardeşliğe Bakan eliyle gölge düşürülmesine bir anlam vermek olası değildir. Velhasıl; Sn. Milli Eğitim Bakanı’nın, Sn. Davutoğlu’nun ve Sayın Başbakanın dikkatini talihsiz açıklamaya celp ederken, Kosova Eğitim Bakanı’nın, Osmanlı’nın bakiyesi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve Aziz Milletime resmen bir özür borcu olduğunu ve en kısa zamanda borcunu ödemesi gerektiğine inanmaktayım. Sağlıcakla kalın.
HABERLER
21 saat önceHABERLER
21 saat önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce