Rumlar, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un Kıbrıs Müzakereleri’ni bir sonuca bağlamak için yaptığı çalışmayı engellemek adına her yolu deniyorlar.
Biliyorlar ki bu çabanın sonunda, şöyle veya böyle Kıbrıslı Türkler uluslararası bir kimlik kazanacak ve adanın kuzeyi de ellerinden ebediyen uçup gidecek. Genel Sekreter Ban Ki Moon çok taraflı konferans niyetini Greentree 2 öncesinde de sonrasında da açıkça ortaya koydu. Her iki devlet başkanına gönderdiği 6 Ocak tarihli davet mektubunda bu hedefine işaret etti. 7 Ocak’ta iki lideri uluslararası konferans yönünde ilerlemeye çağırdı. Greentree zirvesinin başlangıcında liderlerle yaptığı çalışma kahvaltısında görüşmenin bitmesiyle birlikte prosedürün uluslararası konferansa nasıl yönlendirileceğini görüşeceğini söyledi. Zirvenin ikinci gününde yaptıkları görüşmede de liderlere Aleksander Downer’ın rapor hazırlayacağını ve bunun olumlu olması halinde konferansı çağıracağını bildirdi. Greentree zirvesinden sonra BM Genel Sekreteri Moon aynen zirve öncesi yaptığı açıklama doğrultusunda, Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer’a özel bir görev vererek yetki düzeyini yükseltti. Downer bu yetkilendirme ile Mart sonuna kadar liderler arasındaki müzakereleri takip edecek ve ilerlemeyi gözden geçirerek bir rapor yazacak. Rapor olumlu ise, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon iki tarafla istişare ettikten sonra, Nisan sonu veya Mayıs başı çok taraflı konferans çağrısı yapacak.
ÇOK TARAFLI KONFERANS ÇAĞRISI
Moon, eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın rapor konusunda düştüğü tuzağı göz önüne alarak, BM Güvenlik Konseyi’ni “bypass” edip yani yanından geçerek, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinin olası müdahalesine meydan vermeden çok taraflı konferans çağrısı yapma yolunu seçti ve bunda da başarılı oldu. Ban Ki Moon’un şimdi çok taraflı konferans çağrısı yapmak için Güvenlik Konseyi’nin olumlu kararına veya da sadece daimi üyelerinin onayına gereksinimi yok. Rumlar çok taraflı konferanstan son derece korkuyorlar ve biliyorlar ki, çok taraflı konferansın sonucu ne olursa olsun artık adanın tek tanınan hükümeti olmak ayrıcalığını bu konferansta yitirecekler. Bu nedenle de şimdi “Bu konferansı nasıl önleriz” doğrultusunda tezgahlar hazırlayıp yürürlüğe koymağa başladılar. Bu tezgah ve planlı Bizans entrikası birkaç aşamalı. Aşamanın son adımı da “Çok taraflı Konferansın yapılamaması.”
Planlanan adımlar aynen aşağıdaki gibi; Kıbrıslı Türkleri ileriye doğru yapıcı adım atmamakla suçlamak. Bir kısım Kıbrıslı Türk’ü organize ederek, Türk Lider Eroğlu’nu yapıcı olmamakla suçlatmak. Bunun sonrasında da Kıbrıslı Türkler’de “Çok taraflı konferans”ı istemiyor mesajını Genel Sekreter’e iletmek.
Çok Taraflı Konferansa karşı çıkmak.
Downer’i karalamak ve Türk tezlerini desteklemekle suçlamak.
Downer’i istenmeyen adam ilan etmek.
Rum temsilciler Meclisinde, Downer ile ilgili “Persona Non Grata” yani “İstenmeyen Adam” kararı çıkartarak Downer’i baskı altına almak. Rusya ve Çin’i devreye sokarak “Çok taraflı Konferans”a mani olmalarını sağlamak.
Rum tarafında Downer’ın şahsına yönelik tepkiler yaratarak Genel Sekreter Ban’ı rahatsız etmek. AB’nin Komisyon ve Parlamentosunda Türkiye aleyhinde kararlar çıkartarak, Türkiye ile AB’yi karşı karşıya bırakmak. Downer’a, prosedürü tamamlaması için son bir fırsat verildiği ve aksi halde Kıbrıs Özel Danışmanlığı görevinin sona ereceği dedikodusunu yaymak. 1 Temmuz 2012 tarihinde devralacakları “AB Dönem Başkanlığı”nın müzakereleri etkilemeyeceği savını AB üyelerine söyleterek BM’yi baskı altına alıp, çok taraflı konferans gereksiz olduğu havasını yaratmak. Kısacası ne pahasına olursa olsun “Çok taraflı konferans”a mani olmak. Tezgah aynen böyle ve yürürlüğe de girdi. Bir müddet sonra ülkemizde birkaç tabela partisi ve örgütü birlikte veya münferiden Cumhurbaşkanı Eroğlu’nu müzakerelerin ilerlemesine mani olmakla suçlarlarsa bilin ki izlediğiniz, yukarıdaki tezgâhın bir bölümüdür
ARAŞTIRMA-İNCELEME
22 saat önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce