Son yıllara hatta 21.yy’a damgasını vuran İslamiyet içinde mezhep çatışmalarıdır. Sürekli Sünni-Şii ayrımı yapılarak bu durumun kaşınması bu çatışmanın oluşmasında ana etken teşkil etmekte. Gaye, Müslüman dünyası bölünme ve kendi içinde çatışmaya girmesi ile birlikte de zayıflatma..
Avrupa’nın istediği ve tesis etmeye çalıştığı bu! Uzun zamandır başarılı da oluyorlar. Bölgedeki şekillenmelere bakarsak, İran’ın yayılmacı politikası bizi bu sonuca götürüyor. Bölgede son düzenin inşası İran üzerinden yürüyor. Nasıl mı?
Önce Irak’ın işgaline bakalım. ABD, Irak’ı işgal ettiğinde ülkedeki bütün dengeleri değiştirdi. Irak’tan çıkarken de yönetimi Şiilerin eline bıraktı. Bu durum İran’ın elini güçlendirmiştir. Diğer tarafta Suriye yönetiminde Şiilerin olması ve aynı zamanda da uzayan Suriye’nin belirsiz hali ve ülkedeki kaos İran’ın Suriye’de etkin olmasına yol açmıştır. Bir de Lübnan’da Hizbullah aracılığıyla etkin olma çabalarını da eklersek İran Türkiye’nin güneyini ve Suudi Arabistan’ın da kuzeyini çevreleme peşinde. İran sadece bununla da yetinmiyor.
Bölgede PYD’ye, ülkemizde de PKK’ya destek veriyor. Yemen’de Şii grupların yanında yer alarak ülkeye nüfus etmeye çalışıyor böylece Suudi Arabistan’ı güneyden de çevrelemeye çalışıyor. İşte Suudi Arabistan ve İran arasındaki gerginliğin nedenleri… İran Pers İmparatorluğu’na dönüş gayesinde bölgeye hakim olmak istiyor bu da Batı, İsrail ve Rusya tarafından da destekleniyor.
Nükleer çalışmalarına destek vermeleri de bu yüzdendir. Sonuç Sünni-Şii çatışmasına hatta savaşına doğru bir gidişat… Halbuki Allah’ımız bir ve tek değil mi? Dinimiz bir, İslam değil mi? Peygamberimiz bir değil mi? Ehlibeyte duyduğumuz muhabbet ve sevgi bir değil mi? Diğer hususlardaki farklılıklarımız ise zenginliklerimiz, güzelliklerimizdir. Neden bir hakim olma çabası? Neden bir hükmetme ve hoşgörüsüzlük halindeyiz?
İSLAM HOŞGÖRÜ DİNİ
İslam dini hoşgörü, birleşme ve bütünleştirme, sevgi, saygı dini değil mi?
Birbirimizi olduğumuz gibi kabul edelim. Tek düsturumuz kardeşlik olsun.
Dinimizi güzelce, Resûlullah efendimizin emrettiği ve izhar ettiği şekilde yaşayalım. Artık izin vermeyelim Batı’nın farklılıklarımızı kullanarak bir çatışma çıkarmasına! İzin vermeyelim, farklılıklarımızı kendi pis emellerine alet etmelerine… Hem sadece bizde mi mezhepler var? Avrupa’ya bir bakalım…
Avrupa’da yani Hıristiyanlık’ta üç ana mezhep var: Katoliklik, Protestanlık ve Ortodoksluk. Bu mezhepler de kendi içinde kollara ayrılmakta. Sayısını dahi belirtemeyeceğim kadar çok kollara ayrılıyorlar. Hatta tarihe baktığımızda 1618-1648 yılları arasında 30 Yıl Savaşları tamamen mezhepsel eksende gerçekleşmiştir. Protestanlık ve Katolikler arasında olan bu savaş Avrupa’yı yıkıma götürmüştür. Lakin 1648 Westfalya Anlaşması ile bu farklılıkları aşabilmiş ve ülkeler arasında ilişkileri geliştirme yoluna gitmişlerdir. Uluslararası İlişkiler alanı da bu anlaşma ile başlangıç noktası olarak alınıyor.
Sonrasında Avrupa’da mezhep savaşları pek görülmez. Zaten bu mezhepsel ayrışmayı aştıkları içinde güçlenmeye ve gelişmeye başlamışlardır. Nitekim bu durumun bir nevi kurcalanmasına dahi izin vermezler çünkü artık mezhepler onlar için bir sorun değil zenginliktir. İşte tam da bu noktadan sonra başlıyor her şey. Kendilerini zayıflatan bu farklılıkları zaafiyet noktası olduğunu çözen Batı, bu durumu İslamiyet’teki mezhepler üzerinden inşa etmek için uğraşmış ve oyunlarla İslam dünyasını zayıflatarak bölmüştür. Böylece nüfuz alanları genişlemiştir. Müslüman coğrafyasına baktığımızda sürekli Batı tarafından desteklenen selefilik, şiilik eksenli ayrıştırıcı terör örgütleri gözümüze çarpar.
Radikaller üzerinden İslamiyet’in özü unutturulmaya ve hoşgörü içinde birleştiriciliği kırılmaya çalışılır. Günümüzde bu IŞİD, Hizbullah; ülkeler bazında ise İran, Suriye, Irak, Mısır, Yemen, Ürdün, Lübnan üzerinden yürütülmekte.. İşte biz de ya dönüm noktamızı kendimiz inşa edeceğiz ya da bu çatışma içinde sömürgeleşmeye devam edeceğiz.
BİR UYANIŞ LAZIM
1648 Avrupa dönüm noktasını, biz de 2018’de İslam coğrafyasına koyalım ve bizim içinde güçlenme, gelişim ve dönüşüm başlasın. Çatışmadan öteye geçip farklılıklarımızı bilim, ilim, irfan, teknolojiyi geliştirmek için kullanalım.
Ayrışarak zayıflayıp öleceğimize birleşip bütünleşerek kardeşliği inşa edelim ve artık küllerimizden doğalım. Kim ki bizi ayrıştırmak istiyor ve kim içimizde buna alet oluyorsa, bunun PR’lığını yürütüyorsa onlara, elele verip güçlenerek oyunlarına alet olmayarak ve İslamiyet’i, Allah’ı her şeyin önüne koyarak cevap verelim. İşte o zaman zafer Allah’ın olacak. İşte o zaman akan kan duracak.
Kim ki tuzak kuracak kendi tuzağına kendi düşecek. Lakin önce O’nun ekseninde idrak, uyanış, diriliş ve birlik gerek..
HABERLER
6 saat önceHABERLER
6 saat önceKÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önce