Sadece Türk milletinin değil dünya tarihine damga vuran BİR LİDERDİR

28 2024 - 16:41

Sadece Türk milletinin değil dünya tarihine damga vuran BİR LİDERDİR

(Last Updated On: 08/11/2022)

Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir.

Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve

hissediyorsanız bu yeterlidir…

 

Mustafa Kemal Atatürk

 

 

Her milletin bir hikayesi, tarihinde unutulmaz bir kahramanı vardır. Bu öyle bir kahramandır ki, o milletin bağrında yalnız bir kere yetişir ve bir kere tarih onu yazar. O milletin her bir insanı kalbinin en güzel yerinde onu saklar ve çocuk büyüyünce onun gibi bir kahraman olmak ister.

“Çağının, belki de tüm tarihin en olağanüstü kişilerinden biri.” “Atatürk, tarihte, memleketinin en büyük adamlarından biri olarak kalacaktır.” “Mustafa Kemal Atatürk, yalnız bu yüzyılın en büyük adamlarından biri değildir. İster Ukrayna’da ister Rusya’da, ister Amerika’da, ister Türkiye’de ya da ister Hollanda’da Biz Onu geçmiş bütün çağların en büyük adamlarından biri olarak görüyoruz.

Sadece Türk milletinin değil tüm dünyanın sevgisini ve saygısını kazanmıştır. Ortadoğu, Avrupa ve Dünya tarihinin seyrini değiştiren Mustafa Kemal Atatürk, 19 – 20. yüzyıla damga vurmuştur.

O olmasaydı modern Türkiye olmazdı. O’nun sayesinde Türkler, O’nun olağanüstü eserini izleyebilecekler ve zaten dünyaca pek yüksek olan onurlarını daha fazla yükseltebileceklerdir.

Bana sorarsanız eğer ben O’nu Türkiye’yi bir arı kovanına ve bütün Türkleri de bal aramağa çıkmış çalışkan arı’lara benzetiyorum. Nasıl arı’lar beylerinin etrafında toplanıp çalışırlarsa bütün Türk Milleti bugün büyük dahi Mustafa Kemal etrafında toplanmışlardır. O’nun yaratıcı ruhunun ve ateşli yurtseverliğinin harekete geçmemiş olduğu hiçbir alan yoktur.

Tarih, silinmez harflerle bu devlet adamının ismini hak edecektir. Atatürk bir halk adamıdır. Kırılmaz azmi, keskin zekâsı ve kudreti kendisini yendiği alın yazısının önüne getirmiş, böylece yeni Türkiye’nin yaratıcısı olmuştur.

Yoksulluk ve sefalet içinde yıllar yılı boğuşan bir halk, küllerinde doğarak vatana sahip çıkmış ve özgürlüğüne kavuşturmuş. Zengin fakir herkes kanun önünde eşit olmuş, fabrikalar kurulmaya başlamış, okullar üniversiteler açılmış, tüm halk tek bir vücut gibi çalışmış, ülkemiz kısa zamanda yaralarını sarmıştır. Türk kadınına da dünyanın en medeni milletlerinin bile sahip olmadığı haklar getirilmiş, okullarda eğitim görmesi sağlanmış Türk kadını hak ettiği değeri en sonunda elde etmiştir. Kadını kadın olarak değil de Avrupalılar gibi insan olarak görürdü. Onların eğitimini önemli bulurdu. Kadınların erkeklerden daha bilgili, daha aydın, daha verimli olmaları gerektiğini söylerdi. Kadınları geri kalmış toplumların uygar olmadığını düşünürdü. “Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil omuzlar üzerinde göklere yükselmeye lâyıksın.” der ve toplumun anası olarak gördüğü kadını yerden kaldırır.

Her zaman; ‘Türk milleti başardı’, demiştir. Hem ülkemizde hem de dünya üzerindeki birçok ülkede ender yetişen liderlerden biridir. O elinde olan tüm yetenekleri ile imkânsız kabul edileni mümkün kılmış bizlere cumhuriyeti hediye etmiş bir insandır. Onun devrinde ve yaşadığı koşullarda başardıklarını başarmak oldukça zordur. Ancak sahip olduğu eşsiz liderlik ve askerlik becerilerini birleştirmiş imkânsız olanı başarmıştır.

Bilime o kadar güveniyordu ki, halkına şöyle sesleniyordu: ‘Eğer bir gün sözlerim bilimle ters düşerse, bilimi seçin!’

Atatürk’ü bir “kahraman” olarak değil de bir “insan” olarak düşündünüz mü hiç?

Oysa O, saydığımız tüm üstün niteliklerinin yanında bir “insandı”.

O da bizim gibi banyo yapan, yemek yiyen, pijama giyen, ağlayan, üzülen, gülen, seven birisiydi. Herkes gibi O’nun yaşamında da hırslar, heyecanlar, öfkeler, iniş ve çıkışlar vardı.

Renkli bir kişiliği vardı… Erleriyle sigara içip sohbet eden, köylüyle ayran bölüşen, şekerli kahve içen, fal baktıran, gecelik entarisi giyen, bağdaş kuran sade bir vatandaştı. Yemek seçmez, sofraya gelen her yemeği yerdi. Karnıyarığı, kuru fasulyeyle pilavı, gül reçelini ve kavrulmuş leblebiyi çok severdi.

Arkadaşlarıyla sokaklarda korumasız yürüyen, Lebon’a pasta yemeye, Rejans’a Borç çorbası, Vefa’ya boza içmeye giden, aklına eseni yapmayı seven, özgür ruhlu bir entelektüeldi.

Gramofonunu başucundan ayırmayan, vals ve tangoya bayılan, balolarda genç kızların en gözde kavalyesi olan bir salon adamıydı. O’na Sarı Paşa derlerdi… Kararlı bir devlet adamı sertliğine ve cesur asker kişiliğine karşın, özel yaşamında çok duygusaldı. Belki de küllenmemiş aşklarıyla geçmişe özlem duyan, sık sık gözleri dolan bir adamdı…

Kimi zaman acı, kimi zaman özlem çeken, kimi zaman ağlayan, kimi zaman pişmanlıklarla sarsılan bir yalnız adamdı.

İnsanüstü değildi Atatürk; güzel insandı, tam insandı, büyük insandı. O’nun büyüklüğünü yalnız biz değil, tüm dünya ulusları kabul etmişti. Kimi uluslar dünyanın tarihini değiştirdiğini, kimileri ise yüzyılın yetiştirdiği en büyük adam olduğunu belirtmişlerdi.

Her insan gibi O da ölümlüydü. Doğa O’nu da zamanı gelince alacaktı. Öyle de oldu, 1938 yılının 10 Kasım günü bu büyük insan, bu güzel insan aramızdan ayrıldı. Biz, bu ölüme hazır değildik kuşkusuz, o nedenle inanamadık. Bu ölüme bizim gibi başka uluslar da uzun süre inanamadı. Kimi uluslar bunu derinliği ölçülemez büyük bir kayıp büyük bir acı olarak gördü. Kimileri onun ölümünden sonra dünyayı eskisi kadar enteresan bulmadı. Kimileri ise Doğu’nun Ata’sının kaybolduğunu, bir güneşin battığını söyledi.

Ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk: ‘Yurtta sulh, cihanda sulh!’ sözü ile barışa olan inancını ifade etmiştir. Yapılacak çok şey var ki… Ama ben yazımı şu sözlerle bitirmek istiyorum…

Birisi bana, ‘Atatürk ne yaptı ki?’ diye sorduğunda, benim cevabım her zaman bu olacak: ‘Ne yapmadı ki….’

 

 

İlke ve devrimlerinin ışığında

sonsuza dek sevgi ve özlemle anıyoruz… 

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.