DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 34215970.63232%
İzmir
20°

HAFİF YAĞMUR

06:24

SABAHA KALAN SÜRE

165 okunma

Samsun’da Aşk Başkadır

ABONE OL
03/09/2020 00:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mehmet Yılmaz, Samsunlu bir coğrafya öğretmeni…  Lakin o sadece mesleğini okulda, kara tahta önünde yapan öğretmenlerden değil. Yaşadığı kenti sevme, kültürüne sahip çıkma ve dahası yeni değer katma konusunda yaptıklarıyla öğrencilerine dersler veren örnek bir eğitimci… 1979 doğumlu bu gencecik öğretmenimizi tanıdığımdan bu yana onu hep elinde Samsunspor için deplasmanlara giderken, kulübün tarihi hakkında basılı eserler verirken, anma günlerinde işin mutfağında emek ederken, futbol takımını takip eden internet sitelerinin editörlüğünü yaparken, aklı başında bir taraftarlık portresi çizmeye çalışırken gördüm. Spora ilgisi bir tarafa; okuyan, araştıran, düşünen ve sorgulayan bir aydın olarak hep saygı duyduğum bu genç arkadaşım, geçen sene bana kendi yazdığı uzunca bir öyküyü gönderdiğinde doğrusunu isterseniz şaşırmıştım. Zira okuyanlara bile az rastladığımız bu zamanda, yazanlarla pek karşılaşmıyoruz. Aslında Mehmet Yılmaz’ın kaleme aldığı makale ve haber metinlerini daha önce zevkle okuyordum, lakin öykü yazmak bambaşka bir kalitenin işaretidir. Mehmet Yılmaz, öyküsünü inceleyip yorumlamam için göndermişti bana. Kitap haline dönüştürmek için tereddütlü bir isteği vardı. Öyküyü dikkatlice okudum. 1999 yılında Samsun’da geçen buruk bir aşk hikâyesini anlatıyordu. Son derece mütevazı bir dili vardı. Bu sadelik, okuyucuyu yavaş yavaş avucunun içine çekiyor ve öyküye akıcılık kazandırıyordu.  Araya serpiştirilen ve kısa parantezler içine sıkıştırılmış iç sesler, hem tempoyu yükseltiyor ve hem de sahicilik katıyordu.  Çok kısa bir süre içinde okudum ve genç arkadaşıma “bu eser mutlaka bir kitap olmalı.” dedim. Mehmet Yılmaz’ın öyküsü, “Bir Gün” adıyla Roza yayınlarından çıktı. Hemen koşup kitapevinden bir tane aldım. “Bir Gün’ü bir günde” zevkle okuyup bitirdim. Bakın bu kitap beni nereden aldı, nerelere götürdü…

AŞKIN BAŞKENTİ

Aşkın bir başkenti var mıdır? Varsa neresidir? Dünya klasiklerine bakarsanız, öne çıkan bazı kentler sayabiliriz: Paris, Venedik, Roma…  Doğu edebiyatının öne çıkardığı kentler de var: İran’da Ömer Hayyam’ın Şiraz’ı, Hindistan’da Taç Mahal’in Agra’sı,  Türkiye’de Mevlana’nın “aşk şehri” Konya’sı… Bizde ise divan edebiyatının da başkenti olan İstanbul’dur, aşkın şehri… Bir de son yıllarda popüler kültürün gelişmesiyle beraber öne çıkan kentler var elbette: Yaz aşklarının kenti Bodrum, kızlarının güzelliği dillere destan gâvur (!) İzmir, hatta biraz da üniversiteler kenti haline dönüşen Eskişehir… Peki ya Samsun neresinde aşkın? Bu kentin insanları hiç âşık olmaz mı? Aşklarını şiirlere dökmez, heykellere kazımaz, şarkılara güfte etmez mi? Yoksa Samsunlu hanımefendiler, binlerce senedir hep “Amazon ruhuyla” mı yaşarlardı? “Çarşamba’yı sel aldığından bu yana, eller mi almıştı” Samsun’da sevdaları?

Gençlik yıllarımızda bir Çiftlik Caddemiz vardı. Samsun bir “aşk kenti” değilse de “Samsun’da aşkın adresi” Çiftlik Caddesi’ydi… Sadece liseli ve üniversiteli gençler değil, evleneli seneler olmuş yaşlı çiftler bile Çiftlik caddesinde gezerek “aşk nostaljisi” yaparlardı. Lakin ne kadar acıdır ki, ne Çiftlik Caddesi için yazılmış bir şiirimiz, ne de bestemiz var… Zaten Çiftlik de özelliğini yitirdi ne yazık ki… Şehrin dört yanında pırtlak gibi açılan AVM’ler, sahil düzenlemeleri derken Çiftlik Caddesi’ni “aşk kültürü” çoktan terketti, zavallı cadde “tavuk döner kültürünün” işgaline uğradı. Büyükşehir Belediyesi bir ara caddeyi trafiğe kapatmayı denedi,  bir iki yere müzisyen heykelleri filan koyup durumu kurtarmaya çalıştı, lakin cadde öylesine “maganda kültürüne” esir edilmişti ki zavallı heykeller neredeyse tecavüze uğrayacaktı! Baktı ki olmuyor, belediyeciler de heykelleri kaldırıp yerine parkomat cihazları koydular!  Ben üniversiteyi Ankara’nın göbeğinde, Maltepe’deki mühendislik fakültesinde okudum. Araba gürültüleri, metro inşaatları, hava kirliliği içinde geçti fakülte yıllarımız. O yıllarda, Ondokuzmayıs Üniversitesi’nde okuyan eski liseli arkadaşlarımı ziyaret ettiğimde, onlara gıpta ederdim. Eğitim Fakültesindekiler denize sıfır bir kampüste okuyorlardı. Kurupelit’tekiler ise çam ormanı ve deniz manzarası içindeydiler. Ders çalışmak yerine âşık olmaya daha müsaitti fakülteleri! Zaten birçoğu okullarını biraz geç bitirseler de erken evlendiler! Mehmet Yılmaz’ın “Bir Gün” isimli öyküsü de 90’ların sonlarında Ondokuzmayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesinde yeşeren, çiçekleri sadece bir tek gün açık kalabilen ve sonra aniden solan derin bir aşkı anlatıyor. Kırşehirli Yavuz ile İzmitli Tuğçe’nin Mecidiye’de, Çiftlik’te, Doğupark’ta geçen aşk hikâyesinde neler yok ki… Tütün kokan Gazi Caddesi, küçücük dükkânlarıyla Site Camii, Çiftlik’teki cep sinemaları, Gençlik Parkı, minibüsler, Samsunspor, Konak Sinemasının önündeki buluşmalar ve eski otogardaki ayrılıklar… Rant kavgalarıyla, büyük kent özentileriyle, maganda kültürüyle ezip geçtiğimiz gençliğimizin Samsun’unda geçen bir sevda aşk öyküsü! Bu kitabı en çok Samsun âşıkları beğenecektir… Önce onlara tavsiye ederim! Aşk sadece elitlere mi aittir? Muhafazakâr dünyanın kuytu köşelerinde, kabuğunu kırmaktan bile çekinen gençlerin yalın, derin ve içine kapanık aşklarını keşfetmek için Mehmet Yılmaz’ın Bir Gün’ünü okuyun…  Ömrü bir gün ile sınırlı kelebekler misali çabucak biten bu aşk öyküsü, sizi çok sarsacak. Samsun’a ve hayata bakışınızı tekrar sorgulayacaksınız. Aşk, hayalle gerçeğin arasında sürüp giden amansız bir mücadeleden ibaretmiş. Zaten aşk acılarının nedeni de hayal ile gerçeğin birbiriyle intibak edememesiymiş. Gerçekten âşıksanız Allah’a dua edin: “Ya Rab, vuslatı nasip etme bana!” diye. Zira kavuşunca aşk biter, sevgi başlarmış. Çekilen çile ise aşkın yakıtıymış. Ben Mehmet Yılmaz’ın yalancısıyım!

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP