Gün geçmiyor ki haber bültenlerinde Suriye ile yaşadığımız sorunla ilgili yeni gelişmeler, son dakika haberi olarak ekranlarımıza düşmesin. Düşürülen uçağımız, sınır ötesinden atılıp topraklarımıza düşen top mermileri, mecliste hükümete verilen savaş yetkisi ve ardından Esenboğa Havaalanına indirilen Suriye’ye ait yolcu uçağının aranması meselesi. Arka arkaya yazılınca, adım adım, komşumuzla yaşanacak sıcak savaşın aşamalarını geçiyormuşuz gibi bir durum var ortada. Senelerce yürüttüğü baskı yönetimi ile halkına kan kusturan Suriye gibi bir devlet ve onun demokrasi bir yana, insanlıktan nasibini almamış yöneticileri, girdikleri bataklığa bizi de çekmek için her türlü tuzaklar kurmaktan çekinmiyorlar. Kurulan tuzakların imalat yerinin Suriye olmadığı da, görmek isteyen gözler apaçık ortada bir durum. Hal böyle olunca, diplomasiyi çok dikkatli uygulamak, her adımı ince hesaplarla atmak şart oluyor. Devlet adamlığı, böyle zamanlar için giyilmesi gereken bir kıyafet durumuna geliyor. Böyle zamanlarda soğukkanlı olmak gerekiyor. Bir sözle harekete geçecek kitlelere doğru sözü doğru zamanda söylemek gerekiyor. Bütün olup bitenlerin hassas durumu ve yoğun diplomasi trafiği, bir de günümüzün ileri teknolojili iletişim olanaklarını kullanan medyamız tarafından ambalajlanınca, ortaya “yeme de yanında yat” türünden bir savaş senaryosu çıkıyor. Olup bitenlere ve bir anda olup biteceklere durup şöyle dışarıdan baktığımda 27 Mart 1987 tarihi hatırıma geldi. Eminim ki, pek çok kişi için bu tarih, geçmişte sıradan bir gün olarak görünecektir. MTA Sismik 1 dersem belki biraz daha hafızalarda bir şeyler canlanır. Neyse uzatmayayım, bu tarih Türkiye ile Yunanistan’ın Ege Denizinde savaşın eşiğine geldiği bir tarihtir. Öncesinde iki ülkenin karşılıklı casusluk suçlamaları ile ortam gerilmiş olsa da, Yunanistan’ın bir şirkete Taşoz Adası yakınlarında itilaflı bölgede petrol arama izni vermesi ile gerilim iyice tırmanmaya başladı. Dönemin başbakanı Turgut ÖZAL, Yunanistan’ın bu kararı almasından 20 gün sonra 27 Mart 1987’de Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na Egenin Kuzeyi ve Kuzeydoğusu’nda petrol arama izni verdi. İznin verilmesinin ardından TPAO’ya ait MTA Sismik-1 araştırma gemisi, Türk savaş gemileri nezaretinde bölgeye hareket etti. Genelkurmay, araştırma yapacak olan gemiye müdahaleyi savaş sebebi sayacağı şeklinde bir uyarı yaptı. NATO ve BM girişimleri ile Papandreu ikaz edildi ve Yunan Kuvvetleri bölgeden çekilmek zorunda kaldı.
12 YAŞINDAYDIM
O günlerde 12 yaşlarındayım ve İzmir’de yaşadığımızdan gerilimin toplum üzerindeki etkilerini oldukça yoğun bir şekilde hem hissettim, hem gözlemledim. O günün medyası bugünkü gibi ambalaj yapamasa da, yıllarca “en büyük düşmanımız Yunanistan” sloganları ve girilecek bir Yunan harbi senaryoları ile büyüdüğümüzden durumun ciddiyeti her anlamda kendini gösteriyordu. Gerilim atlatılmıştı. Ancak, yaşanan gerilimin ardından Rahmetli Turgut Özal’ın yaptığı bir açıklama, bugün bile hatırladıkça tüylerimin diken diken olmasına neden oluyor. Olayın ardından yapılan basın toplantısında bir gazetecinin Başbakan Turgut Özal’a; Yunan gemileri bölgeye gelse idi gerçekten savaş çıkacak mıydı? Savaş çıksaydı sonrası için hükümet olarak öngörüleriniz neydi?” Gibisinden bir soru sordu. Rahmetli Özal soruya aynen şöyle cevap vermişti. “Savaş uyarısını oyun olsun diye yapmadık. Elbette savaş çıkacaktı. Çıkacak çatışama öngörümüze göre en fazla bir hafta sürecekti. Dış devletlerin araya girmesiyle ateşkes ilan edilecek, ateşkes ilan edildiğinde biz masaya Yunan adalarına çıkmış, bunun yanında Atina bombalanmış, Boğazdaki iki köprümüz yıkılmış ve İzmir ve Kocaeli’ndeki tüm rafineri ve Petrokimya tesislerimiz kullanılamaz halde olacaktı. Sonuç olarak her iki devlet kalkınmışlık olarak 10-15 yıl geriye gitmiş olacaktı” Soruya verilen cevap böyleydi. Yani Hükümetin çıkacak savaş sonrası için senaryosu buydu. Savaşın soğuk gerçeğinin sözlere yansıyan haliydi bunlar. Bugüne baktığımızda, bir seneyi aşkın bir süredir kendi topraklarını kendi silahları ile bombalayan ve taş üstünde taş bırakmayan bir Suriye’nin bizimle gireceği bir savaşta kaybedecek daha başka bir şeyi olamaz. Çekileceği bataklıkta asıl Türkiye bunca yılın gelişmişlik birikimini bir kalemde kaybetme durumunda kalacaktır. Bu ülke bugünlere gerektiğinde savaşmasını da bilerek geldi ama savaş sonrası dişimiz tırnağımızla elde edilen maddi ve demokratik kazanımları bir kalemde kaybetmeyecek kadar da barışın kıymetini bilen bir millete sahibiz. Koparılan gürültüye rağmen Türkiye bu durumdan sağduyu ve akıl ile çıkacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
BALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
18 gün önceHABERLER
27 gün önce