Rifat Sait
24.Dönem İzmir milletvekili
BASAM (Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanı
Mail: rifatsait@balkangunlugu.com Twitter: @saitrifat
Facebook: www.facebook.com/rifat.sait instagram: rifat.sait
Erken seçim olmasa da Er geç Seçim olacak. Türkiye’de Normal koşullarda yerel seçimler Mart 2019’da, cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri ise 3 Kasım 2019’da yapılacak. Buna göre seçimlere daha bir yıl var diyebiliriz. Yine normal akışa göre son 3 ay aday belirleme ve seçimin saha propaganda çalışmaları göz önüne alındığında eğer tekrar aday gösterilmezlerse mevcut belediye başkanlarının 9 ayları aynı şekilde milletvekillerinin de bir yıl süreleri var. Hükümet pek çok kez erken seçim olmayacağını belirtti. Ancak buna erken seçim değil de tüm partilerin mutabık olacağı farklı bir seçim düzenlemesi diyebilir miyiz? Mesela genel ve başkanlık seçiminin yerel seçimlerin önüne alınması gibi. Ancak erken seçim, istikrarsızlık ve maliyet demek olduğundan iktidar partileri bunu ilk açıklayan olmak istemezler. Dolayısıyla eğer erken seçim olacaksa gerek görüldüğü üzere ortak mutabakat ile alınan seçim değişikliği denebilir. En fazla altı ay içinde netleşir.
Aslında normal seçimlere bir yıl kalmış. Seçim sathına zaten girilmiş. Herkesin gördüğü üzere 2018’de siyasete yön verebilecek gelişmeler yaşanmaya başlanmış bile. Zaten Muhalefet partileri de 2018 hesaplarını olası bir erken genel ve cumhurbaşkanlığı seçimine göre yapıyorlar. Mesela, Meral Akşener, darbe girişiminin ikinci yıldönümü olan 15 Temmuz 2018’de erken seçim olacağı beklentisini dile getirerek, cumhurbaşkanlığı adaylığını erkenden ilan etti. AK Parti’de Milletvekilliği aday adaylığı nasıl önemliyse aynen öyle Akşener de, hiç değilse Cumhurbaşkanı adayı oluverdi.
İttifak çalışmaları ve kutuplaşma
Türkiye yepyeni bir seçim tarzına giriyor. Daha önce yaşanmamış bir sistem olduğundan herkes farklı yorumlar yapabiliyor. Kötü anlamda değil ama ittifaklaşma veya kutuplaşma olması zorunlu. Yani iki taraf olacak ve biri kazanacak. Eskiden % 35-50 bandında iktidar olunurken şimdi mutlaka %50+1 olması gerekiyor. Öyle ki; belki de kıl payı değişiklikler olabilir. Kimsenin kimseyi kaybetme lüksü yok. Yaşanılan gelişmeler ışığında 2018’de erken seçim olup olmayacağını önümüzdeki günler gösterecek olsa da, bütün siyasi partiler hesaplarını “başkanlık” ve milletvekilliği seçimine göre yapıyor. İktidar ve muhalefet cephelerinde ittifak arayışları sürüyor. İktidara hemen her konuda destek veren MHP, “partiler ittifakı” ile milletvekili genel seçimine gitmek istiyor. Büyük Birlik Partisi de iktidar ile birlikte yürüyecek gözüküyor. Saadet Partisinin ne yapacağı daha belli değil ama CHP ile ittifaka sanki göz kırpıyor. Türkiye’de sol oyların hepsini alt alta, üst üte, yan yana toplasanız hatta sıkıp suyunu çıkartsanız bile % 35-40 bandını geçemesiniz. Yeni sistem % 50+1 istediği için CHP’nin kazanma şansı imkânsız. O yüzden mutlaka toplumun genelinin kabul edeceği bir aday etrafında ittifak kurmak zorundalar.
Bu yüzden tabiri caizse sağ muhafazakâr oylara da ihtiyaçları var. Bu yüzden de 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başkanlık seçimlerinde ne yapacağı da merak konusu. Gül’ün hükümetin çıkardığı son KHK’ya yönelik eleştirisi dikkatleri üzerine çekmişti. Üstelik AK Parti’den de kendisine eleştiriler gelmişti. Kamuoyunda erken tartışılmaya başlayan, siyasi partilerin “resmi ittifakla seçime girmesi”, halen yüzde 10 olan seçim barajının düşürülmesi ve “seçim sisteminde yapılacak değişiklikler de bu uyum yasaları ile netleşecek. Ancak dikkatlerden kaçan bir nokta var. İttifaklaşma ile birlikte seçim barajı zaten doğal olarak ortadan kalkabilir. Baraj altındaki partiler ittifak içinde barajı aşabilirler. Ancak yine de bazı siyasi partiler yüzde 10 barajının aşağı çekilmesini istiyor. Belki bu baraj AK Parti ve MHP mutabakatı ile en fazla yüzde 7’ye çekebileceği konuşuluyor. Diğer yandan “dar bölge” ve “daraltılmış bölge” sistemi de görüşülen konular içinde. Aslında “dar bölge” ve “daraltılmış bölge” sistemi halkın kendisini temsil edecek kişileri seçmesi açısından daha doğru bir sistem olmasına rağmen bazı partilere avantaj bazılarına da dezavantaj getireceği için tartışılıyor. Bu konu önümüzdeki günlerde TBMM’de görüşülüp karara bağlanacaktır.
Birlik zamanıdır
Açık olarak görünen yeni sistem ile birlikte partiler arasında birlikler kurulması gerekliliği. Farklı düşünceler olsa da temel ilkelerde bir araya gelinecek. En değerli ilkemiz ise inancımız ve vatanımız. Ülkemizin bölünmez bütünlüğü tehdit altındayken siyasetimizi de ona göre ayarlamamız gerekiyor. Peki, ama farklı siyasi partiler bir araya gelirken aynı parti içinde ayrılıklar olur mu? Tabiki olmaz, olmamalıdır. Türkiye çok önemli bir süreçten geçiyor. Yedi düvel adeta üzerimize saldırıyor. Gizli bir dünya savaşının içinde adeta topyekûn bir haçlı saldırısına maruz kaldık. Birlik ve beraberlik zamanıdır. Dostlarıyla uğraşanlar düşmanlarıyla savaşamazlar
HABERLER
Az önceHABERLER
Az önceKÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önce