“Doğrudan doğruya “Milletin Seçeceği” Devlet Başkanı aynı zamanda “Hükümetin Başkanı” olarak vazife yapmalıdır. Bu tedbir, her şeyden önce, belli bir süre “hükümet buhranlarına” son verecek, icra rahatça çalışabilecektir. Böyle bir tedbir, üstelik milletimizin karakter ve yapısına da uygundur ve onu memnun edecektir. Demokrasiye inananlar, “milletin iradesinden” korkmazlar.”
Peki 40-50 yıl öncesinin Türkiye’sinde şanlı millet için en iyi ve en hayırlı sistemin Başkanlık Sistemi olduğunu anlatan mefkuresi geniş bu ülkü insanı kimdir?
31 Aralık 1988’de daktilosu başında vefat eden eğitimci, yazar ve mütefekkir Seyyid Ahmed Arvâsî, ömrünü insan yetiştirmeye adamış bir Türk milliyetçisiydi.
Seyyid Ahmed Arvâsî, 15 Şubat 1932 yılında Ağrı’nın Doğubeyazıd ilçesinde dünyaya geldi. Âilesi, Van’ın Bahçesaray ilçesi Arvas köyünden olduğu için Arvasîler olarak anılır.
Arvâsî, 1966 yılında Alpaslan Türkeş ile tanıştı ve CKMP’ye katıldı. 1967 yılında yayınlanan “Kendini Arayan Adam” adlı eseriyle milliyetçi gençler arasında tanınmaya başladı. Öğretmenliğe devam ederken 1976 yılında MHP’nin haftalık Devlet gazetesinde “Arada Bir Sohbet” başlıklı yazıları yayınlandı. 1978’de Hergün gazetesinde “Türk-İslam Ülküsü” adını verdiği köşe yazıları yazmaya başladı. 70’li yıllar boyunca ülkücü gençlik üzerinde hayli etkili oldu.
S. Ahmed Arvâsî, 70’li yılların siyâsî ortamında milliyetçilerin İslâm’dan; İslâmcıların ise milliyetçilikten uzak durmasını dert edindi. İslâmcı çevrede milliyetçileri ırkçılıkla ve faşistlikle; milliyetçi çevrede ise İslâmcıları milliyet düşmanlığıyla suçlayanlar vardı. Arvâsî hoca, din ile milliyetin en az bin yıldan beri birbiriyle kaynaştığını ifâde ederek, “Türklük bedenimiz, İslâmiyet ruhumuz” formülünü seslendirdi.
Türk milliyetçiliğini insânî ve ilerici bir hareket olarak gören Seyyid Ahmed Arvasî, ömrünü Türk milliyetçiliğine adamasını şöyle îzâh etti:
“Ben Afrika’nın ortasında doğmuş bir zenci olsaydım ve bu şuur yine bende olsaydı tereddütsüz Türk milliyetçisi olurdum. Çünkü ben Amentü’ye iman ettiğim gibi iman ediyorum ki Türk milletinin de İslâm âleminin de mazlûm milletlerin de kurtuluşu Türk milliyetçilerindedir.”
S. Ahmed Arvâsî, dönemin Aydınlar Ocağı etrafında toplanmış milliyetçi-muhâfazakâr aydınlardan farklı olarak, “Türk-İslâm Sentezi” terimini değil, “Türk-İslâm Ülküsü” tâbirini kullandı.
Arvâsî Hoca, bir Doğu Anadolu insanı olarak, “doğu meselesi”yle de yakından ilgilendi; çözüm aradı. Devlet, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, anaokulları, kütüphâneler, üniversiteler açmalı; radyo ve televizyon daha etkili yayın yapmalı; güçlü bir ulaşım ve haberleşme ağı kurmalı; planlı bir şehircilik politikası izlemeli ve bölgede sanâyi merkezleri kurmalıydı.
Bugün onun söylediklerinin ne kadar isâbetli olduğunu hepimiz görüyoruz.
Arvâsî Hoca, 12 Eylül darbesinin ardından tutuklandı ve MHP ana dâvâsı sanıkları arasına dâhil edildi. 9 Ocak 1981’de serbest bırakıldı. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazmaya devam etti. Ömrünü, ülkenin geleceğine yön verecek uzman kadroların yetişmesine adadı.
Milletlerin ruh üfleyen,onları büyük ideallerle buluşturan kılavuzları vardır. Kendilerine ait bir yaşamları yoktur, milletleri için yaşarlar. S.Ahmet Arvasi o büyük idealistlerden biridir. Hayatı,eserleri millete adanmıştır.
Kısacık ömrüne sığdırdığı onlarca eser hala Türk gençliği için en emin yol göstericiler mahiyetindedir.
Bugün bir problem olarak karşımızda duran sakat ve arızalı din algısını yarım asır önce tespit etmiş, hür insanı tarif ederken şunları söylemiştir: Hür insan Allahın rızasından başka çıkış noktası aramaz, o egosunu da, toplumu da putlaştırmaz. Objektif ve subjektif putların tamamını kafasında kırar. Kula kulluk etmez.
Bugün insanlık sayısız sahte tanrı üreterek aklını ve beynini kendi elleriyle tasmalamış, zincire vurmuştur.
İslam’da ruhbanlık yoktur diyen Arvasi günümüzde bir nevi din tekeli oluşturan sınıfları da ret ederek İslam Allah ve Resulunun dinidir ve herkese açıktır.Hiç kimse hiç kimseyi bu dinden afaroz edemez, der. İslam’da dini temsil edenler veya etmeyenler diye bir ayırım yoktur. Böyle bir sınıflandırma tüm insanlığı hedef alan ve herkesten aynı şeyleri isteyen bir dini bağlamından çıkarmak, vatandaşın bazısını bazısına dini anlamda mecbur etmek, bağlamak anlamına gelir. Arvasi hoca bunu kabul etmez.
Ulus ve milleti reddenlere bunun yanlışlığını haykıran Arvasi, İslamiyet alemşumul bir dindir. Irkları ve milletleri hem kabul ve tasdik eder, hem de İslam kardeşliği şuuru içinde iş birliği yapmaya çağırır, der. Bu, ümmet kavramının Arvasi’de siyasi bir kavram olmadığı anlamına gelir.
Arvasi Türk milletine aşıktır. Türk’ten, Türklükten korkan, kaçanlara Seyit yani Peygamberin kutlu soyundan gelmesine rağmen ,dünyada tek bir Türk kalsa o benim der. Türk milletinin İslam’a ve insanlığa yaptığı hizmetleri kitaplarının odağına yerleştirir Abdülhakim Arvasi’nin şu sözlerini paylaşır ve şöyle der: Ben bir Seyyidim, bu demektir ki Türk soyundan değilim. Ama yeryüzünde bütün Türkler silinse üç Türk kalsa biri ben olurdum. iki Türk kalsa yine biri ben olurdum. Son Türk kalsa da o gene ben olurdum. Çünkü Türkler olmasa bugünkü manada İslamiyet olmazdı der.
Demokrasiyi İslam dışı ilan eden, dünya umurundan habersiz din adamlarını eleştirerek: Yüce kitabımız insanlara yine insanların tahakküm etmesini yasaklamıştır. İdare edenlerin de edilenlerin de tahakküm hakkı yoktur.Dinimiz danışmaya, halkın rey ve düşüncesine büyük önem vermiştir. Ümmetin ihtilafında rahmet vardır diyerek de bir nevi çoğulcu bir yapıya cevaz vermiştir, der.
Seyyid Ahmet ARVASİ; “Vel kaleme vema yesturun” âyetinin mânâsına inanan bir münevverdi. Kalemine ettiği yemine ölene kadar sâdık kaldı.
31 Aralık 1988’de daktilosunun başında çalışırken vefat etti.
Rahmet ve minnetle anıyorum. Arvasi’yi okumaya ve anlamaya davet ediyorum.
( AK Parti Manisa Milletvekili Doç.Dr. Selçuk Özdağ’ın 10 Ocak 2018 tarihinde ‘Seyyit Ahmet Arvasi’nin Ölüm Yıldönümü’ münasebetiyle TBMM’de yaptığı konuşmanın metnidir.)
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce