DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 34546755.12609%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

398 okunma

SIRBİSTAN İSLAM BİRLİĞİ -SIRBİSTANIN TARİHİ

ABONE OL
04/04/2013 21:42
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Orta Çağ

Güney Slavlar7. yüzyılda günümüzdeki Sırbistan topraklarına girerek Hristiyanlığı kabul ettiler. I. Mihailo tarafından Karadağ’da kurulan Duklja Sırpların kurduğu ilk büyük devlet olarak bilinmektedir. I. Mihailo 1077 yılında Papa’nın elinden taç giymiştir. Sırplar Orta Çağ boyunca çeşitli devletler kurdular. Bu devletlerden en güçlüsü 1346 yılında Stefan Duşan tarafından kurulan Sırp İmparatorluğu’dur. Üsküp’te taç giyen Stefan Duşan Teselya ve Epir’i ele geçirdi. Bizans İmparatorluğu’nun Balkanlardaki topraklarını alarak imparatorluğunun sınırlarını iki katına ulaştırdı. 1355 yılında öldükten sonra yerine oğlu V. Stefan Uroş geçti. V. Stefan Uroş güçsüz bir liderdi. Sırbistan’ın yönetimi 1371 yılında Sırbistan Prensliği’ni kurmuş olan Lazar Hrebelyanoviç’in eline geçti.

Osmanlılar ilk defa 14. yüzyılın ortalarında Sırplarla karşı karşıya geldiler. 26 Eylül1371 tarihinde I. Murat’ın kumandanı Lala Şahin Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Sırp kralı Vukaşin Mrncavçeviç’in ordularıyla karşı karşıya geldi. Osmanlılar savaşa çok daha az sayıda askerle katılmalarına rağmen Sırp ve Bulgarlardan oluşan rakiplerini Meriç nehri kıyısında yapılan Sırpsındığı Savaşı’nda ağır bir yenilgiye uğrattılar. Böylece Sırp İmparatorluğu ortadan kalktı. 1389 yılındaki I. Kosova Savaşı ‘nda Sırplar bu sefer Lazar Hrebelyanoviç’in komutasında tekrar Osmanlılarla karşı karşıya geldiler. Hem Osmanlı padişahıI. Murat’ın komutasındaki Osmanlı ordusu, hem de Lazar Hrebelyanoviç’in komutasındaki Sırp ordusu ağır kayıplar verdi. Savaşın sonunda her iki hükümdar da savaşta ölenler arasındaydı.

I. Murat’ın oğlu Yıldırım Bayezid savaştan sonra kral olan Lazar’ın oğlu Stefan Lazareviç’le yakın bir ilişkiye girdi. Ayrıca Lazar’ın kızı Olivera Despina Hatun’u eş olarak aldı. Osmanlı Hanedanı’yla Sırp kraliyet hanedanı arasındaki akrabalık ilişkileri sonra da devam etti. II. Murat daha sonraları Lazar’ın torunu Mara Brankoviç’le evlendi. 1456 yılında II. MehmedBelgrad’ı kuşattı ama alamadı. Nihayet Belgrad8 Ağustos1521 tarihinde Kanuni Sultan Süleyman tarafından Osmanlı topraklarına katıldı. Böylece Sırbistan’ın tümü Osmanlıların eline geçmiş oldu.

Osmanlı dönemi

Belgrad’da 1575 yılında inşa edilmiş Bayraklı Camii

Osmanlı döneminde Belgrad gibi bir çok Sırp şehirleri geliştiler ve büyüdüler. Müslümanlığa geçen Sırpların ve Osmanlı Devleti’nin diğer bölgesinden göç eden Müslümanların bu şehirlere yerleşmeleri sonucu bir Osmanlı karakteri kazandı. HristiyanSırplar daha ziyade köylerde tarımla uğraşmayı tercih ettiler. Belgrad gelişip büyümesine karşılık 17. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı-Avusturya çekişmelerine sahne oldu. Osmanlıların II. Viyana Kuşatması’ndaki yenilgisini fırsat bilen Avusturyalılar Belgrad’a kadar ilerlediler ve Osmanlıların toparlanmasına fırsat vermeden şehri kuşattılar. Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları gerçekleşen bu kuşatma sırasında Belgrad Kalesi 8 Eylül1688’de Avusturya’nın eline geçti. Osmanlıların yoğun baskısıyla şehir 2 yıl sonra geri alındıysa da tahribatın boyutları çok büyüktü. Osmanlılar kısa sürede şehri imar ettiyse de 1717-1739 ve 1789-1791 yılları arasındaki Avusturya saldırıları ile yeniden tahrip edildi. 18. yüzyıl boyunca Belgrad dönem dönem Avusturya’ya (Pasarofça Antlaşması), dönem dönem de Osmanlı egemenliğine girdi (Ziştovi Antlaşması).

Sırpların bağımsızlığı

19. yüzyıl başlarında Avusturya ve Rusya, Sırbistan’da halkı Osmanlıegemenliğine karşı kışkırtma siyaseti uygulamaya başladılar. Ayrıca buradaki yeniçerilerMüslüman ve Hristiyan halka karşı çok kötü davranarak halkı iyice bezdiriyorlardı. Bu ortamda Sırplar sıradan bir çoban olan Kara Yorgi’nin önderliğinde ayaklandılar. Ruslardan da aldığı destekle Kara Yorgi 13 Aralık1806’da Belgrad’a girdi. 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Belgrad Kara Yorgi’nin önderliğindeki isyancıların elinde kaldı. Savaşın bitmesinden sonra OsmanlılarSırbistan’daki isyancıları yenerek Belgrad’ı tekrar ellerine geçirdiler. Kara Yorgi 21 Eylül1813’de diğer isyancılarla birlikte canını kurtarmak için Avusturya’ya kaçtı.

Bağımsızlıklarını kazanmak isteyen Sırplar Viyana Kongresi’ne bir heyet gönderdiler. Ancak bir sonuç alamayınca tekrar isyan ettiler ve hareketleri Ruslar tarafından desteklendi. Rusya ile yeni bir savaş istemeyen ve bölgeye yönelik muhtemel bir Rus müdahalesine engel olmak isteyen Osmanlı Devleti, Sırpların yeni önderi Miloş Obrenoviç’i Baş Knez olarak tanıdı ve Sırplar’a bazı imtiyazlar verilmesini kabul etti. Kara Yorgi de Sırbistan’a geri döndü ama kısa bir süre sonra Miloş Obrenoviç’in emriyle 1817 yılında öldürüldü. Sırpların kurduğu Sırp Prensliği önce Osmanlı Devleti’nin denetimi altında yaşadı. 1867 yılına kadar Osmanlılar Belgrad’da bir birlik bulundurmaya devam ettiler. 1878 yılındaki Berlin Antlaşması’yla Sırbistan tamamen bağımsız oldu ve 1882 yılında Sırbistan Krallığı ilan edildi. Bu dönem boyunca Kara Yorgi’nin ve Obrenoviç’in torunları Sırbistan yönetimine egemen olan iki hanedandır.

20. yüzyıl

8 Ekim1912’de Balkan Savaşları patlak verdi. Sırbistan Üsküp ve Manastır’ı Osmanlı Devleti’nden ele geçirerek bu savaşlardan karlı çıktı. 28 Haziran 1914 tarihinde de Gavrilo Princip adında bir Sırpın Avusturya-Macaristan veliahtı Arşidük Franz Ferdinand’ı bir saldırı sonucu öldürmesiyle I. Dünya Savaşı başladı. I. Dünya Savaşı’nda 1 milyonu aşkın Sırp öldü. Ancak toprak bakımından Sırbistan gene karlı çıktı. Savaşın bitiminde 1 Aralık1918 tarihinde Yugoslavya Krallığı (Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı) kuruldu.

Yugoslavya kurulduğu tarihten başlayarak içinde barındırdığı etnik grupların çatışmalarına sahne oldu. Yugoslavya’dan ayrılmak isteyen bazı Hırvatlar faşist eğilimli Ustaşa örgütünü kurarak terör eylemlerine giriştiler. 9 Ekim 1934’de Karacorceviç Hanedanından gelen kral I. Aleksandar bir Ustaşa militanı tarafından Fransa’da suikast sonucu öldürüldü. II. Dünya Savaşı başlayınca Yugoslavya komşularının tersine Mihver Devletlerine katılmadı. 1941 yılında Nazi Almanyası tarafından işgal edildi ve kısa bir süre içinde teslim olarak birkaç parçaya bölündü. Son Yugoslavya kralı II. Petar Londra’ya kaçtı. Slovenya’nın büyük bölümü ve Banat doğrudan Almanya’ya bağlandı. İtalya daha önce hak iddia ettiği Slovenya’nın güneyi ile Dalmaçya’nın önemli bir bölümünü aldı. Karadağ’ı işgal eden İtalyan birlikleri göstermelik bir meclisle bağımsızlık ilan etti. Kosova Arnavutluk’a verildi. Vojvodina’nın büyük bölümü Macarlarca ilhak edildi. Sınırları iyice daralan Sırbistan’da kukla bir rejim başa geçirildi. Sırbistan ve Makedonya’nın geri kalan kesimi Bulgaristan’a bırakıldı. Bosna-Hersek’in bağlandığı Hırvatistan’da ise Ustaşa önderi Ante Pavelic’in yönetiminde faşist bir rejim kuruldu.

II. Dünya Savaşı boyunca Yugoslavya topraklarında acımasız bir soykırım yaşandı. Yahudi ve Çingeneler’in büyük bir bölümü ortadan kaldırıldı. Hırvatistan’da çok sayıda Sırp öldürüldü. Faşizme karşı halk arasında başlayan direniş hareketleri iki grupta toplanıyordu: Birisi işgalden önce Yugoslavya Ordusunda görevli olan Albay Draža Mihailović ‘in önderliğinde kurulan ve Çetnikler olarak bilinen çetelerdi. Diğeri ise Josip Broz Tito yönetimindeki Yugoslavya Komünist Partisi’nin Temmuz 1941’de başlattığı silahlı ayaklanma hareketiydi. Kendilerine Partizan adı veren bu kuvvetler Sovyet birliklerinin ortak harekatıyla Ekim 1944’te Belgrad’ı ele geçirdi.

Çetnikleri de yenerek Yugoslavya’ya hakim olan Partizanlar 2 Aralık1945’te Demokratik Yugoslavya Federasyonu’nun kurulduğunu ilan ettiler. 1946 yılında ülkenin adı Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti, 1963’de de Sosyalist Federal Yugoslavya Cumhuriyeti olarak değiştirildi. Soğuk Savaş yıllarında Tito’nun önderliğindeki Yugoslavya diğer Doğu Blokuülkelerine göre SSCB’den daha bağımsız bir siyaset izledi. 1990’ların başında Doğu Bloku’nda başlayan çözülme Yugoslavya’yı da etkiledi. 1992 yılında Slovenya, Hırvatistan, Makedonya Cumhuriyeti ve Bosna-Hersek Yugoslavya’dan ayrılarak bağımsızlıklarını ilan ettiler.

Yakın tarih

1992 yılında Sırbistan (Voyvodina ve Kosova’yı da içeren bölge Karadağ’la birlikte Yugoslavya Federal Cumhuriyeti adında bir ülke haline geldi. Bu devletin devlet başkanlığını üstlenen Slobodan MiloseviçBosna-Hersek’teki ayrılıkçı Sırpları kışkırtarak 1992-1995 yılları arasında devam eden Bosna Savaşı’nı körükledi. Miloseviç Bosna’daki Sırplar tarafından Boşnaklara karşı girişilen Bosna soykırımı’ndan sorumlu tutularak 27 Mayıs1999’da Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından savaş suçu sanığı ilan edilerek tutuklandı ve yargı önüne çıkarıldı. 2006 yılında yargılanmaktayken öldü.

2001 yılında Yugoslavya adı kaldırıldı ve son olarak 4 Şubat2003’de ülkenin resmi ismi Sırbistan-Karadağ olarak değiştirildi. Karadağ, 21 Mayıs2006 tarihinde yapılan referandumla bağımsızlık kararı aldı. 3 Haziran 2006’da parlamento Karadağ’ın bağımsızlığını ilan etti. Böylece Yugoslavya’nın son kalıntıları da ortadan kalktı. Sırbistan tekrar kendi başına bir ülke durumuna geri döndü. 17 Şubat2008 tarihinde de Arnavutların çoğunlukta olduğu Kosova bölgesi bağımsızlığını ilan ederek Sırbistan’dan ayrıldı.

Din ve Dil

Sırbistan Cumhuriyeti’nin Başkenti  Belgrad, nüfusu 10,150,262 ve yüzölçümü 77,474 km² dir. Sırbistan’ın resmi dili Sırpça’dır. Ancak azınlık dilleri olarak, Macarca, Makedonca, Boşnakça, Hırvatça, ve Karadağca dilleri başta olmak üzere diğer azınlık dilleri konuşulur. Sırpların büyük bir çoğunluğu Hristiyanlık’ın Ortodoksluk mezhebine bağlıdır. Ama aralarında Katolik ve az da olsa Protestan olanları vardır. Ayrıca Sırpların küçük bir bölümü Müslümanlık dinine mensuptur.

Diğer önemli şehirleri ise; Novi Sad, Kragujevac, Niş…

Etnik Yapı:

Sırplar % 89,48, Macarlar % 3,50,  Boşnaklar % 2,48,  Arnavutlar % 1,1 ve Romanlar % 1,45, diğerleri % 1,99 dir.

Dini Yapı :

Ortodoks  %  84,98, Katolik  % 5,48, ve Müslümanlar  % 3,20, Protestanlar 1,08’tir.

SANCAK BÖLGESİ

TARİH BOYUNCA SANCAK’IN STATÜSÜ

Sırp tarihinde Sancak bölgesi 11. yüzyılda kurulan bir Sırp krallığının adı olan “Raşka” ile anılmaktadır. Bunun dışında Sırplar bölgeyi güneybatı Sırbistan olarak da isimlendirmektedirler.

Sancak’ın fethi Osmanlılarca Bosna ve Hersek’in fethinden öncedir. Yeni Pazar’ın güneybatısında bulunan Gluhovitsa, 28 Mayıs 1396’da I. Bayezit tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Yeni Pazar’ın ise, Fatih Sultan Mehmet zamanında, 1461 yılından önce kurulduğu bilinmektedir. O yıllara ait eski bir belgede de bölgenin ismi Novipasar olarak geçmektedir

Yeni Pazar, Türk komutan İshakoğlu İsa Bey tarafından Joşanitse Deresi’nin Raşka Irmağı’na döküldüğü bir üçgende kurulur. Kendisine göre daha eski olan Tırgovişte kolonisine 10 kilometrelik bir mesafede olan bu yeni askeri-sivil koloniye İsa Bey tarafından Yeni Pazar adı verilir. Yeni Pazar kısa bir süre içinde Türk askeri ve ticari merkezi haline dönüşür. Yeni fethedilen bu bölgede bir sancak kurularak sancak beyliği Minnetoğlu Mehmed Bey’e verilir. Sancak 1463’te yeni kurulmuş olan Bosna Sancak’ına bağlanır. Bosna ise Rumeli Beylerbeyliği’nin bir parçası olur.

1521’de Bosna Sancağı Rumeli eyaletinden ayrılarak müstakil bir eyalet oldu. Daha sonraları Bosna Paşalığı adı ile de ün kazanacak olan eyalet ilk teşkili sırasında Bosna, Hersek, Kilis, Pojega, Orahoviçe (Rahoviçe), Kırka, İzvornik sancaklarından meydana geliyordu. Ayrıca Krupa ve Yeni Pazar sancak haline getirilerek buraya bağlanmıştı. 16. yüzyılın sonlarına ait bazı kayıtlara göre eyalete Zacesne (Çernik) sancağı da ilave edilmiş ve sancak sayısı sekize yükselmişti.

Osmanlı Devleti’nin 15. yüzyıla kadar kurulan Anadolu, Rumeli ve Amasya Beylerbeylikleri’nin arkasından, Balkanlar’da Bosna 1590 yılında Beylerbeyliği haline getirilmiştir. Özerk bir yönetim birimi olarak Yeni Pazar Sancak’ından, ilk kez, Bosna Sancak’ının yedi bölgesinden biri kabul edilerek 1578’de söz edilmiştir.

Bundan yaklaşık 100 sene sonra Viyana kapılarında gelen yenilgi Avusturya ve müttefiklerinin 1699 Karlofça Anlaşması’na kadar devam eden taarruzunu getirdi. Osmanlıların Avrupa’ya karşı akınlarında anahtar rol oynayan Bosna-Hersek ve Sancak bundan sonra imparatorluğun savunmasında da aynı şekilde önemli bir işlev üstlendiler. 18. yüzyılda Avusturya-Macaristan, Venedik ve Rusya’ya karşı yürütülen savaşlarda, Boşnak Müslümanlar büyük kayıplar verdiler.

Bosna’nın batı ve güney sınırları 1683-1699 sürecinde değişikliğe uğradı. Karlofça Antlaşması’ndan sonra Bosna eyaletinin sınırları kuzeyde Sava Nehri, batıda Una Nehri, güneyde bugünkü Bosna ve Dalmaçya boyu, doğuda ise Yeni Pazar Sancağı sınırlarına çekilmişti. Sancak 17. yüzyılın sonunda Balkan ve Avrupa arenasında Bosna’nın yanında otonom bir bölge olmuştur. Bosna böylece beş sancaktan (Bosna, Hersek, Klis, İzvornik, Bihke) ibaret bir eyalet durumuna geldi. Nitekim 1722-1730 yıllarına ait bir listeye göre eyalette altı sancak vardı ve bunlardan Kırka Sancağı’na hiçbir tayin yapılmamıştı. Bu sınırlar Yeni Pazar Sancağı’nın ayrılması gibi bazı değişiklikler hariç, Bosna-Hersek’in Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun idaresi altına girmesine kadar aynı kaldı.

18. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki gücü zayıflamaya başladı ve Boşnak Müslümanlar Osmanlı yönetiminin uygulamaya koyduğu reformlara karşı direniş gösterdiler. Bu direniş zamanla Osmanlı-karşıtı bir havaya büründü ve Boşnaklar, Müslüman olmayan yerel gruplarla anlaşarak merkeze karşı ayaklandılar. Böylelikle, sahip olunan ortak coğrafya din faktörünün önüne geçmiş oldu. Ancak Boşnak Müslümanlarda 19. yüzyılda diğer Balkanlar’daki Hristiyan gruplarda olduğu gibi milliyetçilik hareketleri gelişmedi. Bu dönemde otonomi yanlısı yerel yöneticiler Arnavutluk’ta olduğu gibi Bosna ve Sancak’ta da vardı. Sınır bölgesi olduğundan bölge valisi olan kaptanlıklar ellerinde geniş miktarda güç bulundurmaktaydılar. İmparatorluğun kalan kısmına kıyasla Boşnaklar daha zor şartlar altında yaşamaktaydılar. Bununla birlikte bağımsızlık talebi içermeyen güçlü bir bölgesel kimlik oluşumu için gerekli şartlar mevcuttu.

İçten içe yaşanan kaynama 1831’de bir ayaklanma ile açığa çıktı. Bu noktada Boşnaklar ikiye bölündü ve bir kısmı Gradacaçlı Hüseyin Kapetan’a bir kısmı da Osmanlı Sultanı’na bağlı kaldı. “Bosna Ejderi” olarak nam salan Hüseyin Kapetan, Kosova’da Osmanlı ordusunu gerileterek bir yıldan daha kısa süren müstakil Bosna Eyaleti’ni ilan etti.

Sancaklı Boşnaklar 19. yüzyıl içerisinde statüleri ile ilgili önemli değişiklikler yaşadılar. 1876 Haziran’ında Sırbistan ve Karadağ vilayetleri arasında Venedik’te imzalanan anlaşma daha 93 Harbi çıkmadan bu iki Sırp kökenli topluluğun emellerini ortaya koyuyor, Sancak’ı Sırp ve Karadağ taraflarınca parçalıyordu. Bu anlaşmadan tam sekiz ay sonra ise 2 Şubat 1877 tarihinde Sancak alınan bir kararla Bosna Eyaleti yönetiminden ayrıldı. Bu bölgede Yeni Pazar isminde yeni bir sancak kuruldu. Sancağın merkezi önceleri Yeni Pazar’dı fakat merkez daha sonra Syenitsa’ya kaydırıldı.

Türkiye ve Avusturya arşiv belgelerine göre Berlin Kongresi’nden hemen önceki bu hassas dönemde Sancak 12.000 km2’lik bir alana sahipti ve nüfusunun çoğunu Müslüman Boşnaklar oluşturmaktaydı.

Sancak’ın statüsü ile ilgili bugün de dikkate alınması gereken fakat gerekli özenin gösterilmediği düzenleme Berlin Anlaşması’dır. 1878 Berlin Antlaşması’nın 23. Maddesi uyarınca, idare şeklinde değişiklik yapıldı. Berlin Kongresi azınlık hakları bakımından dini kriterleri gözönünde bulundurmuştur. Alınan kararlarda ulusal azınlık haklarının korunması yönünde hükümlere yer verilmemiştir. Aynı Anlaşma’nın 25. Maddesi uyarınca, Osmanlı sultanının hükümranlık hakkı korunmakla birlikte Avusturya-Macaristan’a Bosna’yı işgal etme yetkisi verildi. Kosova vilayetine bağlı Yeni Pazar Sancağı’nın yönetimi ise 4 Temmuz 1878 tarihinde alınan bir karar gereğince Osmanlı Devleti’ne bırakılmış ancak, 4.000-5.000 civarında Avusturya-Macaristan askerinin Sancak’ta konuşlanması kararlaştırılmıştır. Bu şekilde Avusturya-Macaristan askeri Sancak’ın Priyepolye, Priboy ve Plevliya bölgelerinde konuşlandırılmıştır. Ayrıca Berlin Kongresi kararlarına göre Sancak, Bosna-Hersek’ten ayrı bir bölge olarak ortaya çıkmıştır. Berlin Kongresi’nde Sırbistan ve Karadağ’ın Sancak’ı kapsamayan sınırlarla bağımsız birer devlet olarak tanınmış olması durumu, Sancak’ın bu ülkelerden farklı bir bölge olarak tanındığı şeklinde yorumlanabilir.

O dönemde altı sancaktan oluşan Bosna-Hersek eyaletinin beş sancağı tamamen, altıncı sancak olan Yeni Pazar Sancağı da kısmen Avusturya-Macaristan yönetimine bırakılıyordu. Avusturyalılar Osmanlı Devleti ile yaptıkları 21 Nisan 1879 tarihli Yeni Pazar Antlaşması’na göre Yeni Pazar Sancak’ında askeri birlik ve ticaret merkezleri bulundurma hakkına sahipti.

Coğrafi pozisyonu itibariyle önemli olan Sancak, özellikle Sırbistan ve Karadağ’ı birbirinden ayrı tutmak için kullanılmıştır. Avusturya-Macaristan, Osmanlılar için stratejik bakımdan önemli ve Bosna’ya tek geçiş bölgesi olan Yeni Pazar Sancağı’nı 1909’a kadar elinde tutmuş, böylece Sırbistan ve Rusya’nın Akdeniz’le bağlantısı kesilmiştir.

19. yüzyılda Sırp ve Hırvat ulusal kimlikleri gelişerek Avusturya-Macaristan Devleti’nden mümkün olduğunca fazla siyasi kazanım elde etmeye çalıştılar. Sırp ve Hırvat liderler, Müslümanları kendi saflarına çekmeye çalışırken Müslümanlar, siyasi temsil için kendi kurumlarını oluşturdular.

II. Dünya Savaşı yıllarında Sancak, kendi özel idari birimlerini ve askeri örgütünü oluşturmuş, ancak 29 Mart 1945’te ZAVNOS ilga edilerek bölge halkının statüsü elinden alınmıştır. Sancak’ın özerkliğinin elinden alınmasının sebebi olarak etnik, ekonomik ve siyasi yeterliliğin Sancak’ta mevcut olmadığı öne sürülmüştür. Sancak’ın Sırbistan ile Karadağ arasında paylaştırılmasına karar verilerek, bölge ile ilgili 1913 yılındaki sınırlara geri dönülmüştür. 1945’ten bugüne kadar Sancak, kendisine hiçbir hak tanınmayarak “Sırbistan Sancağı” ve “Karadağ Sancağı” olmak üzere ikiye bölünmüştür. Bu düzenleme sonrası Sancak’ın özerkliği konusu ancak 1990 yılında gündeme gelebilmiştir.

Son sayıma göre [2003]; Sancak’ta;
•Boşnaklar :193,026 kişi (toplam nüfusun % 45.31’i)
•Sırplar: 156,852 kişi (toplam nüfusun 36.82%)
•Karadağlılar: 29,892 kişi (toplam nüfusun % 7.02’i)
•Müslüman: 27,047 kişi (toplam nüfusun % 6.35’i)tir. Kendini Boşnak ya da müslüman olarak tanımlayan kitle içinde Türk olması muhtemeldir.

Kendini Boşnak ve Müslüman olarak adlandıran nüfus toplam: 220,073’dir ve nüfusun 51.66’a tekabül etmektedir.

2003 sayımına göre Başkent Yenipazar;

Toplam: 85,996
•Boşnaklar: 65,593 kişi (76.28)
•Sırp: 17,599 (20.47)
•Müslüman:1,599 (1.86)
•Sırbistan ve Karadağ’ın ayrılmasıyla Sancak Bölgesi de ikiye ayrılmıştır. Sancak’ın 11 şehrinden altısı  (Yeni Pazar, Tutin, Syenitsa, Priyepolye, Nova Varoş ve Priboy) Sırbistan, beşi (Rojaye, Plav, Berane, Biyelo Polye -Akova ve Plevliya-Taşlıca) ise Karadağ sınırları içinde kalmıştır.

SIRBİSTAN İSLAM BİRLİĞİNİN TARİHÇESİ

Osmanlıların gitmesiyle, bu toprakların serbestliğinden dolayı,bir çok devlet kuruldu ve müslüman insanları,İstanbul Meşihatının izniyle ve Şeyhül İslamın menşura vermesiyle, İslamı ve müslümanların maneviyatını korumak amacıyla,İslam dini birliklerini kurmaya başladılar. Asırlık Sırbistan İslam tarihinden 140 senelik bir Sırbistan İslam Teşkilatının geleneğine şöyle bir göz atalım:

18.mayıs 1868 yılında Sırbistan Prensliğinde Prens Mihail Obrenoviç ve Devlet Konseyi kararıyla,İslam,din olarak kabul edildi. O zamanda imam ve müyezin maşlarını ödemek ve Belgrattaki Bayraklı camisini himayesine almakla,devlet kendini görevlendirdi.03.ocak 1879 yılında serbest toprakları düzeltme kanunuyla,yasal olarak kabul edilmiş dinlerdeki  hem müslüman,hem de hristiyan ve diğer  insanlar,bütün ibadetleri alenen yapmaları hür ve serbest kılınmıştır.  

Balka savaşlarına kadar,Sırbistan Müftü makamı Niş şehrindeydi. 1909’daŞeyhül İslamın menşurasıyla,Niş şehrinde Mehmed Zeki Çınar,müftü olarak tayın edildiğini kaynaklarımızda nakl ediliyor.Onun da müftü olarak vazifesi,tüm Sırbistan Kırallığında,şer’i mes’eleleri çözmesiydi.1913 yılında balkan savaşlarından sonra,nizamnamesine göre,Sırbistan bir daha İslam Dininin serbestçe yaşanabildiğini gösterdi. Fakat devlet,İslam birliği nasıl teşkilatlanacağını ve nasıl idare edeceğini,özel kanunları getirmedi,devlet bunları,müslüman halkına,kendi din kurallarına göre yapmaları nı bıraktı. 1914’e kadar İslam din olarak şu özellikleri vardı:İslam Dini yasal din olarak kabul edildi(Sırbistan kilisesi,resmi devlet kilisesi statüsü vardı).Müslüman halkı özel bir din birliğini oluşturuyorlardı,bu birliğin de idari ve teşkil işleri,kendi dini kurallarına göre,fakat devletin gözetimi altında,müslümanlara bırakıldı. Birliğin başında müftü vardı,onun makamı Niş şehrindeydı,(Balkan savaşlarından sonra Baş Müftü olarak isimlendirildi). İslam Birliği,Eğitim ve Din İşleri Bakanların haberiyle,devlet dışındaki diğer İslam birlikleriyle irtibat kurması ve manevi bağları yaşatmasına hakkı vardı.Devlet,İslam birliğine,maddi olarak yardım ediyordu.

Birinci dunya savaşından sonra,SHS-Krallığına müslüman halkı üç ayrı din birliğiyle girdiler:Sırbistan baş müftüsü,makamı Nişten,Belgrada geçtı,Kara Dağ baş müftüsü, Bar şehrinde ve Bosna Hersek Reisul Ulema,makamı da Saraybosnada.İlk on senesinde bahsetiğimiz bu birliklerde,idari ve teşkilatçılığı bakımından pek bir değişimlik olmadı. Devletin idari ve gözetim farkları ayırt etmek için 12.eylül 1919 yılında, SHS Kırallığında vakıf idaresi için geçici bir nizamname getirildi.28.şubatta,bu nizamname kanunla değiştirildi.Bundan sonra Sırbistan ve Karadağ müslümanları,Belgrattaki müftü idaresinde,tek bir İslam Birliğini oluşturuyorlardı.Bosna Hersek,Hırvatistan,Slovenya ve Dalmasyada yaşayan müslümanlar,Reisul Ulemanın idaresinde, Saray Bosnadaki İslam Birliğine bağlı kalmaya devam ettiler.Sırbistan ve Karadağda yükarıda bahsettiğimiz vakıf idaresinin kanununa göre,vakıf gözetimi ve merkez vakıf fonu Din İşleri bakanlığına geçti,Bosna Hersekte ise vakıf idaresi eskiden var olan vakıf dairesinde kaldı.1921 yılında SHS Kırallığının anayasası 12.maddesine göre, tüm yasal olan dinlerin özgürlük ve eşitlik ilkesi koyuldu.Böylece İslam Dini eşit bir din olarak kabul olunmuştur.

30.ocak 1930 yılında,Yugoslavya Kırallığında,Yugoslavya Kırallığı İslam Birliği nin kanununa göre İslam birliğinin birlik ve beraberliği oluşturuldu.Bu kanunun 1.maddesine göre,butün müslüman halkı Reisul Ulema başında olan bağımsız bir İslam Birliğini oluşturmaktadırlar.Reisin makamı da Belgrad şehridir.Müslümanlar kendi vekillerini kendi idaresinde seçiyorladı.1929 yılına kadar Islam Birliği,diğer dini teşkilatları gibi,Din İşleri Bakanlığına bağlıydı,sonra ise Adalet Bakanlığına geçtı ve ondan maddi olarak yardım alırdı.Bu kanununa göre İslam Birliği,yurt dışındaki İslam birlikleriyle irtibatlarda bulunabilirdi.Adalet Bakanının teklifine göre ve Bakanlık Kurulunun izniyle,Kıral,Reısul Ulemayı,Ulema Meclis üyelerini ve müftüleri tayin ederdi.Anayasa ve kanunlarına göre,devletin maliye gözetim altında,İslam birliği,vakıf, maliye ve butün diğer işlerini,bağımsız olarak idare ederdi.İslam Birliği ve kendinin bazı kuruluşları hukuksal statüsü vardı.

Yugoslavya kırallığınd, ilk İslam Birliği anayasası 09.07.1930 yılında getirildi.Buna göre Yugoslavya Kırallığı nda İslam Birliği nin dini kabul edildi ve diğer dini teşkilarıyla eşit olmuştur.İslam Birliği teşkilatı din eğitimi,maliye ve vakıf sistemi üzerinde kurulmuştur.Bu birlik,şer’i kuralları ve İslam birliği kanunlarına ve anayasasına göre ıdare ederdi.19.06.1930 yılında hafız İbrahim Maglaylıç yemin ederek menşürayı almıştır.31.10.1930 yılında Belgrattaki bir çok misafir,başta Kıral olmak üzere,başbakanlık üyeleri,diplomatik ve diğer heyetlerin bulundukları  Bayraklı camisinde,hafız İbrahim Maglayıç reis olarak vaziflendirildi.Yeni anayasa kabul olunmakla ve İbrahim Maglayıçın Reisul Ulema seçilmekle,Büyük İslam kurulu ve reislik makamı,Saray Bosnadan Belgrada getirildi.1930’daki İslam Birliğinin kanunu,1936’daki din birlikleri hukuki yerinin kanunu ile genişletirilip değiştirildi.Buna göre,müftülükleri ve Saray Bosnadan Belgrada getirilen reislik makamı ortadan kaldırıldı.İkinci dünya savaşından sonra,yeni devlet kurulmasıyla(FNRY-SFRY)Sırbistan İslam Birliği,YugoslavyaYüksek İslam Kurulunun idaresinde,Sırbistan Yüksek İslam Kurulu olarak görev yapılmaya başlıyor.Bunun yeri de Priştina şehridir.Bu zor dönemde İslam kurum ve vakıfları yenilmektedir,ve bu da Belgrattaki Baş İmamı tayın edilmekle gerçekleştiriliyor.Ondan sonra Sırbistana ve özerk olan bölge Voyvodinaya bağlı olan Belgrattaki Müftülüğü yeniliyor,fakat Kosova ve Sancak bunların dışında kalıyor.1981 yılında,Yüksek Kurulu kararıyla,Sırbistan İslam Birliği Belgrat Müftülüğü,vakıfları elde edilip bir çok cematı teşkil etmiş ve bunları bugünlerde de gerçekleşiyor.Eski Yugoslavya parçalanmakla,İslam Birliği de parçalanmaya başladı.Sırbistandaki İslam Yüksek Kurulu ortadan kaldırıldı,fakat Belgrat Müftülüğü,zorluklarla idare etmeye çalışır ve bir kaç önemli adım atar.İlk olarak 1994’te Nişte yenilenmiş olan meclis toplantısında İslam Birliği teşkil olundu,ikinci olarak da Belgratta İmam hatip lisesini açar.Bu günlerde İslam Birliği, çok zor maddi ve genelde tüm diğer durumlara rağmen , hem altyapı,hem kadrolu hem kurumsal bir gelişimi vardır.İslam Birliği,Belgrat ve Nişteki camilerin yakılmakla kendi tarihinde en zor anları geçirdi,fakat buna karşı da Allaha çok şükür var olmuştur.Bugün de müslümanların en buyük görevi İslam birliğinin teşkilatlandırılmasıdır ve bu tarihi anında İslam Birliği bir müslüman birliği olarak,kendi vatanında,Sırbistan deletinde,bir faktor olarak  katkıda bulunup,anayasasına destek vermekte ve bu inisyatifle Sırbistan Devlet sınırlarında olan müslümanların en önemli dini kurumları gerçekleştirilip sonuçlandırılacaktır.

SIRBİSTAN İSLAM BİRLİĞİNİN YAPISI VE İŞLEYİŞİ

ORGANLAR

SABOR -MECLİS

İslam Birliğinin hukuki olarak en yüksek ve en yetkili organı olan Meclisin 30 üyeden oluşmaktadır. (10 üye Sancaktan, 10 üye Preşeva bölgesinden ve 10 üye Sırbistan’ın kalan bölgelerinden).  Meclis Başkanlığı Miralem Hociç yürütmektedir.

RİYASET

Riyaset 15 kişiden oluşmakta olup, Sırbistan İslam Birliğinin en yüksek dini ve idari organdır. Riyasetin başkanlığını reisu-ul-ulema Adem Zilkiç yürütmektedir. Riyaseti oluşturan 3 bölge şu şekildedir:  Sancak İslam Birliği Meşihatı, Yeni Pazar merkezli birimde müftü olarak sayın Hasip Sulyeviç,  Preşeva İslam Birliği Meşihatı, Preşevo merkezli birimde müftü olarak Dr. Adnan Ahmeti, ve Sırbisatan İslam Birliği Meşihatı, Belgrad Merkezli birimde müftü olarak Muhammed Yusufspahiç görev yapmaktadırlar.  Reis-ul-ulema’nın danışma kurulu şu kişilerden oluşmaktadır: Yakub Lekoviç (Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Türkiye), Faruk İmamoviç (Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Türkiye),  Hafız İzet Maşoviç (Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Türkiye), Muhammed Demirovic (Şam Üniversitesi, Suriye), Muhammed Halilagiç (Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Türkiye), Mensur Zukorliç (Priştina Üniversitesi, Doğu Dilleri, Kosova), Haris Holiç (Sarayevo Üniversitesi İslam Bilimleri Fakültesi, Bosna Hersek .)

İslam Birli Riyaseti içerisinde, 152 camii, 39 mescit ve 19 mektep (Kur’an kursu) bulunmaktadır. Bunlardan en bilinenlerden Altun-Alem camii 16. asır, Bayraklı camii (Belgrad), Niş camii, Sultan Valide camii ve Akova baş camiidir.

MEŞİHATLAR

Meşihatların faaliyet bölgeleri şu şekildedir:  Yeni Pazar merkezli, Sancak Meşihatı bölgesinde Boşnakların çoğunlukta yaşadığı bölgedir. Preşeva merkezli, Preşeva Meşihatı bölgesinde çoğunlukta Arnavutların yaşadığı Preşeva, Medvece ve Buyanovacta faaliyet göstermektedir. Belgrat merkezli, Sırbistan Meşihatı 7 ayrı milleten yaşayan Müslümanların olduğu bölgede faaliyet göstermektedir.

KURULLAR

Kurullar İslam Birliğinin İller bazında faaliyetleri organize eden resmi kumlardır. Sırbistan İslam Birliği çatısı altında toplam 21 kurul mevcuttur. Bunlardan 6 tanesi Sancak bölgesinde, 3 Preşeva bölgesinde ve 12 tanesi orta Sırbistan bölgesinde yer almaktadır.

CAMİİ CEMAATLERİ

Cemaatler kurulların faaliyet alanlarıdır. Riyesetin tamamında 165 cemaat mevcuttur. 400 üyesinden fazla olan cemaatler birinci kategori, 300 ile 400 arasında olanlar ikinci, 200 ile 300 olanlar üçüncü ve 100 ile 200 olanlar dördüncü kategori olarak sıralanmaktadır.

KURUMLAR

MEDRESELER (İmam hatip liseleri)

En önemli kurumlarımız olan Belgrat ve Yeni Pazar erkek ve Priyepolje’de bulunan kız İmam hatip liselerimizdir. İmam hatip liselerimiz dört yıllık dini eğitim veren yatılı liseler statüsündedir. Medreselerin çalışmaları ile ilgili koordinatör kişi olarak Mensur Zukorliç Bey yürütmektedir.

KREŞLER

Kreşlerimiz okul öncesi 4 ile 7 yaş arasında olan çocukları kapsamaktadır. Riyasete bağlı kreşler Yeni Pazar, Tutin ve Priyepolye’de mevcuttur.

VAKIFLAR BÜRÖSÜ

Vakıflar bürosunun görevi el konulmuş tarihi vakıf eserlerini geri almak ve yeni eserler vakfa kazandırmaktır.

HELAL GIDA ACENTESI uygun olan gıdalara sertifika vermektedir. Acente başında Mustafa Yusufspahiç bulunmaktadır.

YAYIN BASIN (İlim ve Monoteist) her türlü basılı yayınların basımı ve dağıtımıyla ilgilenmektedir. Bölümün başında Sead Nasufoviç bulunmaktadır.

KÜTÜPHANE görev itibariyle tarihi eserlerin korunması ve her türlü bilimsel kitapların kazandırılması için çalışmaktadır.

YARDIM KURULUŞU “MERHAMET”

HİZMET ŞUBELERİMİZ

–          İdari İşler

–          Dini Eğitim

–          Hac Hizmetleri

–          Vakıflar Şubesi

–          Hukuk İşler

–          Teknik İşler

FALİYETLER

– Kur’an Kursları

– Okullarda din-kültür dersleri

– Hac organizasyonu

– Vekaleten kurban kesme

– Kurban derilerin toplanması v.s.

KADROLARIMIZ

Riyaset genelinde 152 imamhatip ve öğretmen çalışmaktadır. Dört tanesi profesör doktor, 9’u yüksek lisans ve 63’ü üniversite mezunudur. Lise mezunu olarak 59 ve 13 çalışanın henüz bir kurumdan diploma alamamış olarak çalışmaktadır.

Sırbistan’da yaşayan Müslümanlar Hanefi mezhebe mensup ve Türk takvimini benimsemektedirler.

Dini Hayat

Sırbistanda ve özelikle Sancakta, Osmanlı’dan kalma âdetler hâlâ yaşatılıyor. Şu anda ibadetler serbesçe yapılıyor, minarelerden ezan okunuyor, medreseler ve mektepler çalışıyor, ayrca ilk, orta ve liselerde din dersi veriliyor. Fakat tüm ibadetler en çok Ramazan ayında daha aktiv oluyor. Genç-yaşlı bütün Müslümanlar ‘Ramazan şerif mübarek olsun’ diyerek birbirlerini tebrik ediyor.
Yaklaşık altı yüz yıl önce İslamiyet’le tanışan Sırbistan, Ramazan aylarını Osmanlı’dan kalan izlerle geçiriyor. Heyecan her yıl olduğu gibi Ramazan ayı daha gelmeden başlıyor. Osmanlı döneminden kalma eserler ve oraya uzanan bütün sokak ve caddeler adeta bir gelinlik gibi süslenirken şehirdeki bütün camiler ışıklandırılıyor. Ramazan’da birçok şehirde her yaştan binlerce insanın iştirak ettiği dinî musiki konserleri veriliyor, her evde mevlit okunuyor. Medreseler (imam-hatip liseleri) tatil ediliyor ve öğrenciler halka dinî konularda yardımcı olması, hizmet etmesi için ülkenin her tarafına dağıtılıyor. Özelikle Sancakta’ta iftar vakitleri, şerefelerin ışıklarının yanmasıyla okunmaya başlayan ezanların halka ilan ediliyor, yardıma muhtaç ailelere yemek verilen aşevlerine (aşçinitsa) varlıklı insanlar destek oluyor. Camilerde sabah ve ikindi namazlarını muteakip okunan mukabelelere birçok insan katılıyor, bir iki camide tehhecüt namazı kılınıyor. Başta teravihler olmak üzere sabah namazları da dahil beş vakit namaza bayanlar ve erkekler birlikte iştirak ediyor, merkeydeki camilerde teravih namazı hatimle kılınıyor. Kadir Gecesi bam-başka oluyor camiler doluyor insanlar bu gecede uyuyamiyor. Bayramın yaklaştığı günlerde insanlar yine camilerin bahçelernde kurulan fitre ve zekat ödeme merkezinde uzun kuyruklar oluşturuyor. Osmanlı’dan kalan usulle niyetlenilerek kılınan bayram namazlarının ardından birbirleriyle bayramlaşan ve hiç Türkçe bilmeyen bu Müslümanların arasında sadece ‘Bayram şerif mübarek ola!’ ve ‘Allah razı ola!’ cümleleri duyulur.Ramazandan sonara hac hazırlıklar başlıyor, merasimler duzenleniyor ve her senede 200-300 arasında hacı adayı Kabe ve Ravzayı  ziyaret ediyor. Son yıllarda  dine ilgisi oldukça artıyor.

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP