Bulgarlar, 1989’da yaşanan rejim değişikliğinin ardından, ilk iş olarak Komünist Parti binasının tepesindeki devasa kızıl yıldızı yerinden söküp helikopterle şehrin dışındaki bir alana taşımışlar. Eski rejimin sembolü olan bu kızıl yıldız, bugün Sofya’da kent merkezinin dışında, gökdelenlerle çevrili bir semtteki küçük bir mekanda duruyor: Sosyalist Sanat Müzesi.
Bugün Bulgarların önemli bölümünün 1944-1989 arasındaki komünizm deneyimiyle hiç de gurur duymadıkları söylenebilir. Tıpkı SSCB üyesi ülkelerin Sovyetlerin dağılmasından sonra yaptığı gibi, Bulgarlar da orak ve çekiç gibi sosyalist sembolleri binaların cephelerinden sökmüşler. Kapitalizme aniden geçmenin büyük bir sınıf farkına sebep olduğu, devlet memurlarının ve öğretmenlerin bir gecede fakirleştiği, üstelik 1990’lardaki korkunç devalüasyon sonucunda büyük bir ekonomik krizin yaşandığı Bulgaristan’da, komünist dönemden kalma eserlerin tümünün yok edilmemesi, en azından büyük heykellerin bir müzede toplanmış olması, o dönemde üretilen eserlerin tarihsel değerinin farkında olan insanların halen var olduğunu kanıtlıyor.
ŞEHİR DIŞINA FIRLATILMIŞ SOSYALİST HEYKELLER
Bulgarların komünizme duydukları öfke sonucunda, komünist dönemde üretilen heykellerin bir kısmı yok edilmiş, bazıları ise şehir dışında bir alana fırlatılıp atılmış. 2011’de dönemin kültür bakanı, sosyalist döneme ait eserlerin bir müzede sergilenmesini önerdiğinde, müzenin isminin ‘Totaliter Sanat Müzesi’ olacağı duyurulmuş ancak müzenin resmi ismi, sanat tarihi terminolojisine uygun şekilde ‘sosyalist sanat’ olarak tescil edilmiş. Kültür bakanlığına bağlı Sosyalist Sanat Müzesi’ne halk arasında halen ‘Totaliter Sanat Müzesi’ deniyor ve turistik haritalarda bile bu isimle geçiyor.
Haritalarda Totaliter Sanat Müzesi olarak gösterilen bu müzeye ulaşmak için Sofya’nın turistik merkezinden ayrılmanız gerekiyor. Serdika’dan metroya binip G.M.Dimitrov durağında indikten sonra ulaşabileceğiniz müzeyi gösteren bir tabelayı boşuna aramayın. Çevresindeki gökdelenlerin arasına sıkışmış durumda olan müze binası ve bahçesi, aslında oldukça küçük. Müzenin resmi web sitesinde bile hangi tarihte hangi geçici serginin bulunduğundan söz edilmemesi, devletin bu müzeye pek ödenek sağlamadığını gösteriyor.
7 bin 500 metrekarelik alanı kapladığı belirtilen müzenin sadece giriş katındaki küçük galeride, geçici sergiler düzenleniyor. Kurumsal anlamda Ulusal Sanat Galerisi’ne bağlı olan müzenin çevresindeki binalar, halk kültürü ve UNESCO bağlantılı kültür mirası yönetimi merkezlerine ayrılmış. Müzenin bahçesinde yer alan heykeller, 1950–1980 arasında Bulgar sanatçılar tarafından üretilen eserler. Müzenin girişindeki video galerisinde, gerçek görüntüler kullanılarak hazırlanmış bir belgesel gün boyunca yayınlanıyor. Komünist propaganda amacıyla üretilmiş siyah beyaz filmlerden sahneler içeren belgesel, komünizm son bulduğunda, bazı binaların nasıl coşkuyla yıkıldığına dair, haber nitelikli görüntüleri de içeriyor. 1989’da bulunduğu binanın tepesinden sökülüp helikopterle taşınan kızıl yıldız haricinde, Georgi Dimitrov’un beş metre yükseklikteki heykeli de bu müzenin bahçesine getirilmiş.
Bahçede bulunan sosyalist dönem heykellerinin temaları, diğer Doğu Bloku ülkelerinde üretilen eserlerle benzerlik taşıyor. 2. Dünya Savaşı’nda faşizmi yendikleri için tüm sosyalist ülkelerde ‘kahraman’ mertebesine yükselen partizanlar, kadınları da aralarına almış oldukları için genellikle yan yana duran birer kadın ve erkek figürü ile temsil ediliyor. Sosyalizmin savaşa katılan kadınların desteğiyle kazanılmış olmasının yanı sıra komünist dönemde kadının iş gücüne katılımına verilen önem, işçi kadın heykelleriyle görselleştiriliyor. Penka Mincheva’nın 1959 tarihli “Kadın Madenciler” heykeli, Anadolu’daki gibi baş örtüsünü çenesinin altından bağlamış iki köylü kadını ellerinde kazmalarla madene giderken betimlenmesi açısından, komünist dönemde kadınların ‘işçi sınıfı’na dahil olmasının devlet için övünç kaynağı olduğunu anlatan eserlerden biri. Devasa boyuttaki Lenin büstleri ve heykellerinin çoğunda, sosyalist realizme özgü şekilde figürün kudretini ve kararlılığını hissettirme amacını taşıyan, idealize edilmiş bir gerçekçilik mevcut. Lyubomir Dalchev’in 1974 tarihli “Cumhuriyet” adlı heykeli ise Bulgar sanatçılarının, 1970’lere gelindiğinde sosyalist realizmden biraz da olsa kurtularak, figüratif anlatımdan çok fazla kopmadan, konstrüktivizm ve ekspresyonizm karışımı bir soyutlamayı uygulayabildiklerini gösteriyor.
Hem şehir dışında kaldığı, hem de pek tanıtımı yapılmadığı için Sofya’daki Sosyalist Sanat Müzesi’nin pek ziyaretçisi yok. Yine de Belgrad, Zagreb veya Üsküp gibi Balkanlardaki diğer eski komünist başkentlerde bu tür bir müze olmadığı düşünülürse, Sofya’daki müzenin değeri daha iyi anlaşılabilir.
Gazete Duvar
HABERLER
2 gün önceHABERLER
2 gün önceKÖŞE YAZARLARI
6 gün önceKÖŞE YAZARLARI
11 gün önceKÖŞE YAZARLARI
17 gün önce