Nisan ayına piyasalar hareketli başladı. Piyasaları hareketlendiren, dışarıda merkez bankası toplantılarında alınan kararlar, Amerika Birleşik Devletleri’nde açıklanan tarım dışı istihdam rakamları olurken, içeride ise Mart ayı enflasyon rakamları ile 2012 büyüme verileri takip edildi. Yurtdışı gelişmeleri ile başlayacak olursak, gündemin genel olarak “parasal genişleme politikaları etrafında geliştiği görülmekte. Japonya’nın yeni merkez bankası başkanının tarihinde görülmemiş bir parasal genişleme programını uygulamaya koyacağını açıklaması haftanın ilk önemli gelişmesi oldu. Japonya’da hükümetin el değiştirmesinden sonra başbakan olan Shınzo Abe genişlemeci para politikalarını destekleyeceğinin sinyallerini göreve geldiğinin ilk günlerinden itibaren vermeye başlamıştı aslında. ABD ve Avrupa’nın ardından bir diğer büyük ekonomide bu yönde politikaların ucu görününce o dönemde uluslar arası piyasalarda da olumlu hareketler izlemiştik. Politikalarını bir an evvel hayata geçirebilmek için Abe’nin göreve getirdiği yeni merkez bankası başkanı Haruhiko Kuroda, görevine hızlı bir başlangıç yapak genişlemeci politikaları bir bir açıkladı. Japonya Merkez Bankası (BoJ)’un zamanlama olarak belli bir sürece yayılarak açıklanacağı öngörülen politikalarını art arda açıklaması piyasalar için de sürpriz oldu. Buna göre, yıllardır durgunlukla mücadele eden Japonya ekonomisini bu kısır döngüden çıkarabilmek öncelikli olarak bolca para basacak. Bunun yanında piyasadan devlet tahvillerini satın alacak. Yine genişlemeci politikalardan biri de borsa yatırım fonlarının satın alınması. Bu ve benzeri uygulamalarla piyasaya bol para sürmeyi düşünen Kuroda, böylelikle faizlerin düşmesini, oluşacak ucuz para olanakları ile de gayrimenkul sektörü başta olmak üzere tüketimin canlanmasını hedefliyor. Politikaların ülkedeki enflasyonunun da yüzde 2 seviyesine kadar çıkarabileceği öngörüldüğü bu uygulama vatandaşı alışverişe üreticiyi de yatıma yönlendirecek. Zira sıfıra yakın bir enflasyona sahip Japonya da halk düşük fiyatlar nedeniyle alışverişlerini ötelerken üreticiler de ürettikleri malın değerini sürekli düşmesi nedeniyle yeni yatırımlarını erteliyorlar. Bu kısır döngüyü kırmak için ülkede bir miktar enflasyonun olması iyi olacak diye düşünülüyor.
AVRUPA MERKEZ BANKASI
Japonya durgunluktan bu yolla çıkmayı düşünürken, hafta içi toplantısını yapan bir diğer merkez bankası da, Avrupa Merkez Bankası (ECB) oldu. Başkan Draghi toplantı sonunda yaptığı konuşmada faiz oranlarını değiştirmediklerini ve uzun süredir uyguladıkları genişlemesi para politikalarını ihtiyaç gördükleri sürece uygulayacaklarını açıkladı. Draghi ilave olarak yılın ikinci yarısında ekonomilerde toparlanma görüleceğini ifade etti. Yaşanan Güney Kıbrıs krizinden sonra, uygulanan politikaların işe yarayıp yaramadığı hala şüpheli iken Draghi’nin sözleri oldukça şüpheli karşılandı. Genişlemeci likidite politikalarının İstihdam ve büyüme üzerine etkilerin çok yavaş olduğu Cuma açıklanan ABD tarım dışı istihdam rakamlarında da ortaya çıkmışken gelişmiş ülkelerin bu politikaları alternatifsizlikten uyguladıkları iyice aşikâr oldu. Peki; bu hafta öğrendiğimiz ekonomiye dair rakamlar Türkiye ekonomisi için neler söylüyor? İlk olarak Mart ayı enflasyon rakamlarına bakalım. Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı verilere göre Mart ayında Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) aylık yüzde 0,66 arttı. Üretici fiyatlarını gösteren endeks ÜFE ise Mart ayında yüzde 0,81olarak gerçekleşti Buna göre yıllık TÜFE yüzde 7,29, yıllık ÜFE ise, yüzde 2,30 oldu. Açıklanan enflasyon beklenenden yüksek geldiği söylenebilir. Özellikle yıllık TÜFE yılın tamamı düşünüldüğünde endişe yaratabilir. Ancak şunu da belirtmek gerekir, gelişmekte olan ülkelerde enflasyonun yüksek olması normal karşılanabilir. Hatta tek haneli kaldığı sürece risk olarak görülmez. Yukarıda ifade ettiğim gibi Japonya Hükümeti ekonomisini canlandırmak için enflasyonun yüzde 2’lere çıkmasını dahi göze alabiliyor. Birde rakamlarda ÜFE tarafının düşük kalması da bir anlamda olumlu. Çünkü düşük üretici fiyatları TÜFE’yi de yanına çekecek etkileri gösterecektir. Bu duruma son dönemlerde başlatılan teşvik politikaları da ÜFE tarafında TÜFE’yi aşağı çekecek etkileri zaman içinde ortaya çıkaracaktır. Enflasyonu konuşurken aslında yine geçtiğimiz hafta açıklanan büyüme rakamlarının üzerinde durmakta fayda var. Açıklanan büyüme rakamı 2012 yılında yüzde 3,3 büyümesi beklenen Türkiye ekonomisinin beklenenden az, yüzde 2,2 büyüdüğünü ortaya koydu. İlk bakışta bir azalma olarak değerlendirilse de yaşanan küresel kriz ortamında daralan ekonomiler arasında büyümenin devamlılığının da sağlanması da önemli. Yüzde 2.2’lik büyümeyi değerlendirirken Türkiye’nin dünyadaki genel ekonomik durgunluktan etkilenmeye başladığı da düşünülebilir. Buda normal bence. Çünkü Merkez Bankamızın dış etkenlerden ekonominin daha az etkilenmesi adına son zamanlarda uyguladığı sıkılaştırıcı para politikaları da bu sonucu doğurmuş olabilir. Zafer Çağlayan ile Erdem Başçı’nın girdiği Gaz- Fren tartışmasının nedeni olan ekonomiyi soğutma çalışmaları sonuç vermiş olmalı. Bu büyüme rakamından sonra ekonomi yöneticileri gaz pedalını mı, fren pedalını mı daha fazla kullanacak? Hep beraber göreceğiz.
KÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
22 gün önceKÖŞE YAZARLARI
23 gün önce