“Ne garip tecellidir ki Kıbrıs Rum’una hayat hakkını temin eden, onları esaret zincirlerinden kurtaran, kiliselerinde ayinlerini serbestçe icra etmeleri için azmi maddi ve manevi fedakârlığı yapan velinimetlerini bugün arkadan vuracak kadar alçaklaşan, en bayağı mertebeye ulaşan bir unsurla karşı karşıya bulunuyoruz”. 1958
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Asrın projesi olarak sunulan ve değişik dönemlerde temelleri beş kez atılan Anamur’daki Dragon çayındaki suyun Kıbrıs’a ulaştırılabilmesi için geri sayım devam ediyor. Su, henüz adaya ulaşmadı. Ülkede hemen panik başladı. Doğal olarak projeye değişik tepkiler veriyorlar. 1.35 kilometrekarelik alanda bulunan 208 Rum arazisinin de etkileneceği belirtiliyor. İşgüder Bay Tasos Conis projenin, Deniz Hukuku’nu, egemenliği, hak sahipliğini ve Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasa’sını ihlal ettiğini savlıyor. Bay Conis, hidrokarbon araştırmalarına başlanırken Kıbrıs Türkleri için aynı savların geçerli olduğunu iyi bilmektedir. Türkiye’den gidecek olan suyu ‘Barış Projesi’ olarak kabul etmeleri gerekmektedir. Bu suyun bir süre sonra Kıbrıs Türklerinin gereksinmelerini karşılayamayacağını da düşünüyoruz. Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2020 yılında adanın tamamının susuz kalacağına ilişkin raporları arşivlerdedir. Hatta Makarios’un karşı olmasına karşın suyun Türkiye’den getirtilebileceğini düşündüğü ve bu nedenle Yunanistan’la arasının açıldığını o günleri yaşayanlar anımsamaktadır. Doğal olarak suyun gittiği her noktada insanların yaşam düzeyleri yükselecektir. Bunun gerçekleşebilmesi için planların ve programların şimdiden yapılması gerekmektedir. Bir süredir üretici konumu kaybettirilmiş olan Kıbrıs Türklerinin yeniden üretici durumuna geleceğini umuyoruz. Üretici konumuna geçecek olan Kıbrıs Türklerinin üreteceklerini rahatlıkla satabilmeleri en doğal haklarıdır. Bu nedenle adanın birleştirilmesinin ötesine geçerek uygulanan ambargoların kaldırılması için özellikle karar vericilerin çaba göstermelerini kaçınılmaz bir olgu olarak görüyoruz. Kıbrıs Türklerine de gerekli alt yapıyı en kısa sürede oluşturmak düştüğünü anımsatmak durumundayız.
2013 YILI İLERLEME RAPORU
Türkiye zorlu bir süreçten geçerken AB tarafından hazırlanan 2013 yılı İlerle – me Raporu Avrupa Parlamentosundan 153’e karşı 475 oyla kabul edildi. Rapordaki eleştirilere katılmak durumundayız. İstenenleri onlar istedi diye değil kendi insanımızın istekleri doğrultusunda yapılması gerektiğini kaydetmek istiyoruz. Kıbrıs konusunda ise başlatılan müzakere sürecinden övgü ile söz ediliyor. Bu övgüye karşın Rum müzakereci Bay Andreas Mavroyannis, önümüzdeki üç ay içerisinde Kıbrıs uyuşmazlığının çözülmesini beklemediğini, aylarca müzakere edilmesi gerektiğini söylüyordu. Haravgi gazetesi ile Astra isimli radyoya konuşan Bay Mavroyannis, aylarca müzakere edilmesine karşın Maraş’la ilgili paketin ileri götürülmesinin bütün olguları değiştireceği öngörüsünde bulunuyordu. “Siz öncelikle Maraş’ı bize verin ondan sonra sıraya hangi konuyu getirirsek onu konuşuruz” demeye getiriyor. Böyle bir müzakere yönteminin olamayacağını da iyi bildiğine inanıyoruz. Ada topraklarının nüfus oranına göre belirlenmesini içeren önerisini görüşme masasına getirdi. Öneriye göre Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yüzde 36 civarında olan alanının yüzde 18’e düşürülmesi gerekecektir. Bu önerinin konuşulması bile uzlaşmadan yana olmadıklarının göstergesidir. Burada bir hususun altını çizmek durumundayız. Gali Fikirler Dizisi diye bilinen görüşmeler sırasında Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, yüzde 29 için kapıyı aralamıştı. Toprak konusunun en son görüşüleceği konusunda taraflar arasında uzlaşı sağlanmasına karşın konuyu ısrarla masaya taşıyorlar. Bununla birlikte Maraş konusunun da bütünlüklü çözümün bir parçası olduğunu bir kez daha yinelemek istiyoruz. Bay görüşmeci Maraş konusunu ilerlemenin ön koşulu olarak görüyor. Onların koşul dediklerini dayatma olarak okumamız gerekiyor. Dayatmalarla nereye kadar gidilecekse oraya kadar gidileceği şimdiden belli olmuştur. Türkiye’nin AB üyeliği konusunda yeni bir gelişmenin olmadığı ve olamayacağı Bayan Angela Merkel’in “Ben Türkiye’nin AB üyeliğine kuşku ile bakıyorum. Benim görüşümde bir değişiklik yok” sözlerini ve mendil büyüklüğündeki ülkenin Dışişleri Bakanı Bay Yannakis Kasulides, AB müzakere sürecinde fasılların açılması konusunda “Hiçbir başlık bedava açılmayacak” dediğini sizlerle bir kez daha paylaşıyoruz. Gerek Kıbrıs uyuşmazlığında gerekse AB’ne tam üyelik konusunda yoğun kuşkular ortalık yerlerde sürünürken ilerlemenin ve birleşmenin olamayacağını artık görmek istemeyen gözlerin bile görmesi gerekiyor mu ne…
HABERLER
6 saat önceHABERLER
6 saat önceKÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önce