On sene kadar önceydi eski Kültür ve Turizm Bakanımız Atilla Koç, İzmir’e gelmişti. O dönemde Genel Sekreterliğini yaptığım İzmir Balkan Dernekleri Federasyonu ile İzmir’de Uluslararası Balkan Ülkeleri Ticaret Turizm Paneli’ni gerçekleştirmek üzere hazırlık yapıyorduk. Panele davet için Bakan Atilla Koç’tan randevu alıp görüşmeye gittik. Görüşmemiz İzmir Valiliği’nde gerçekleşti. Çok iyi hatırlıyorum, Sayın Koç’u Balkan Paneli’ne davet ettiğimde, danışmanını çağırıp, takvimine baktırdı. Sonra bana dönüp, “Yok olmaz, Suriye’den heyetler gelecek, onlarla görüşmemiz var” demişti. O anda gayri ihtiyari olarak dayanamadım, biraz da sesimizi yükseltmişiz, “Sayın Bakanım, bırakın Suriye’yi Balkanlar diyorum, daha önemli değil mi?” diye sorunca, Sayın Bakan biraz doğruldu, biraz da şaşırmış bir edayla, “Yahu onlar da önemli, benim yerime sizin toplantınıza müsteşar Prof. Dr. Mustafa İsen’i gönderiyorum” dedi. Aslında iyi de olmuştu. Bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın Genel Sekreterliği’ni yapan ve kendisi de bir Rumelili olan Mustafa İsen hoca ile yakından tanışmamıza vesile oldu.

İNGİLİZ MİLLETVEKİLİNİN TUZAK SORUSU

Bir süre önce Bosna-Hersek’teydik. İngiltere Muhafazakâr Partisi’nin daveti üzerine AK Parti Dış ilişkiler Başkanlığı tarafından görevli olarak Bosna’ya gittik. Orada bir İngiliz milletvekili bize ilginç bir soru sormuştu: “ Bosna’da savaş olduğunda yaşanan Sırp katliamı karşısında bizleri, neden müdahale edilmedi diye eleştiriyordunuz, şimdi siz yanı başınızdaki Suriye olaylarına neden müdahale etmiyorsunuz, Suriye’deki katliamlara ne biz İngiltere ne de ABD müdahale edemez, iş size düşüyor”  Bu aslında son derece tehlikeli ve bir o kadar provoke edici bir soruydu. Kendisine bizim deyimizle “Yemezler” derecesinde ‘Olmaz’ dedim. Türkiye uluslararası bir karar olmadıkça böyle bir maceraya girmez. Kaldı ki Bosna ile Suriye birbirine hiç benzemezler. Gerçekten de Bosna’da yaşanan olaylarla Suriye’deki olayları birbirinden ayırmak gerek. Bosna’da kendi bağımsız toprakları için mücadele eden, silahsız Müslüman halkına dönemin en modern silahları ile saldıran Ortodoks bir Sırp vahşeti vardı. Suriye’de ise iç işleri olarak lanse ettikleri, Müslümanların Müslümanlara olan saldırısı. Ortak nokta, her ikisinde de Türkiye’den çare aranıyor. Konu ile ilgili yeri gelmişken ilginç bir bilgiyi de paylaşmak istiyorum. Başbakanlık bünyesinde yürütülen e-Devlet çalışmalarımız yaklaşık 10 yıldır devam ediyor. İlk aşamada komşumuz Suriye ile e-Devlet çalışmalarımız vardı. Suriye’de yaşanan son olaylardan sonra bu çalışmalara son verildi. Şimdi Kosova ile e-Devlet ortak çalışmalarımız olacak.