Bugünlerde pek moda, Suriye üzerine kelam etmek… Arap Baharı, komşudaki Baas rejimini tehdit ettikçe bize de yansımaları oluyor haliyle. Biz de gündemi yakalamak adına Suriye’den bahsedeceğiz bugün; ama ne Beşar Esad’dan dem vuracağız ne de “Hükümet adamlarına” Suriye politikasına dair akıl vermeye kalkacağız. Niyetimiz size, “Suriye kökenli mübadillerden” bahsederek ezberlerinizi bozmaktan ibaret sadece! Efendim, Rumeli’den gelen herkes nedense kendisini Konya Karaman kökenli zanneder. Oysa şurası bir gerçektir ki, vakti zamanında Rumeli’ye göç etmiş olanların içinde Karamanlılar kadar, Balıkesir, Bursa, İnegöl, Kastamonu, Yozgat, Aydın, Manisa ve Çanakkaleliler de büyük bir ekseriyet tutar…
Ama pek çoğumuzun bilmediği bir gerçek daha vardır ki, Rumeli’ye göç etmiş ve daha sonra oradan geri dönmüş olan nesillerden bir kısmı da bugünkü Suriye’nin kuzeyi ve Türkiye’nin güneydoğusundaki Urfa – Antep – Maraş ekseninde yaşayan Barak aşiretiyle ile uzak akrabadır!
HAYAT SÜRPRİZLERLE DOLU
İsterseniz hikayenin en başına dönelim: Oğuzlar’ın bir oymağı olduğu kabul edilen Baraklar, daha önce Horasan civarında yaşayan Yörüklerken bugün bilinmeyen bir sebeple ve yine bilinmeyen bir tarihte topluca Anadolu’ya göç etmişler… Haklarında bilinen ilk yazılı belgeler, 16. yüzyılın başlarındaki padişah fermanlarında ve Osmanlı şer’i defterlerinde görülüyor. Öyle anlaşılıyor ki Anadolu’ya Sivas üzerinden giren Baraklılar, önceleri Yozgat civarını yurt tutmuşlar. Osmanlı’nın Yörüklerle oldum olası arası pek hoş olmamıştır. Sürekli gezdiklerinden vergi toplanması zor olan Yörük aşiretlerini gerekirse zorla iskan ettirmeyi bir politika olarak benimseyen Osmanlılar, geç dönemde Anadolu’ya gelen Baraklılar’ı da iskana zorlamış. Özellikle Rakka ve Colap civarında gemi azıya alan Arap kabilelerini sindirmek için Baraklılar’ı güneye sürüp orada zorunlu iskana mecbur etmişler.
ANADOLU’DAN SURİYE’YE
Firuz (ya da Feriz) isimli bir ağanın liderliğinde bir rivayete göre 80 bin çadırdan oluşan Baraklı Yörükler, bugünkü Suriye civarına gönderilmişler. 17. yüzyılın sonlarına denk gelen bu sürgünde, 4 bin kadar çalgıcı abdalın da onlarla birlikte gönderildikleri söylenir. Kimbilir, belki de Antep – Urfa yöresinin acılı türkülerinde bu çalgıcı abdalların ve yaşanan acılı göçlerin de etkisi vardır!
Sulak Anadolu coğrafyasından çıkıp Suriye çöllerine sürülen Baraklar, burada çok zahmet çekmişler. Bakın bir Barak türküsü o günleri nasıl anlatıyor:
“Uzun yaylalardan konup göçerken,
Soğuk sulu badeleri içerken,
Al sofraya türlü taam açarken,
Seyredin neye vardı halimiz.”
Sözlü tarih çalışmalarından anlaşıldığı kadarıyla Baraklılar’ın Suriye’ye gönderilmeleri bir sürgündür. Zira Yörükleri sürekli şikayet eden yerleşik köylüler, Osmanlı’ya ait bir posta arabasının soyulmasından sonra Baraklar’ı suçlamaktan geri kalmamışlar. Zaten Yörüklerle arası pek hoş olmayan Osmanlı da hem uzaklaştırmak, hem de Suriye’deki Arap aşiretlerinin tesirini azaltmak için Suriye’ye yollamış onları. Baraklar’dan bir kısmı, daha ilk yıllarda “bu topraklarda yaşanmaz” deyip İran topraklarına geri kaçmış. Önemli bir bölümü de üzerlerindeki baskı azalınca biraz daha kuzeydeki Antep – Urfa – Maraş – Adana bölgesine geçmişler. 19. yüzyılda yaşanan bir olaydan sonra Halep Valisi Abbas Paşa’nın zoruyla çoğunluğu Sacur suyu civarına yerleşmişler.
BARAK OVASI’NDAN VARDAR OVASI’NA
Bugün Antep Karkamış’tan başlayarak batıda Oğuzeli’ne, Kuzeyde Nizip – Birecik asfaltına kadar uzanan, güneyde Suriye tepeleriyle çevrili geniş düzlüğe Barak Ovası adı verilir. Lozan Antlaşması sırasında çizilen sınırın bir bölümü de Suriye sınırında kalmıştır. Peki mübadele ile Baraklar’ın ne alakası var diye soracak olursanız, işte orda durun bakalım! Mübadeleden önce Rumeli topraklarında bilinen 7 Barak köyü vardı. Birbirinden oldukça uzakta, Sarışaban, Serez, Kayalar, Mayadağ, Strumca ve Selanik’te bulunan bu köylerin isimlerinde “Barak” kelimesi geçiyor: Baraklı, Baraklı Cuma ya da Barak Mahallesi gibi. Rumeli’ne giden Baraklar, ne zaman ve hangi sebeplerle aşiretin ana gövdesinden koptular, şimdilik bilmiyoruz. Belki Anadolu’da Osmanlı ile sorunlar yaşamadan önce gönüllü giden, ilk Baraklar’dı bunlar… Ya da tam tersine, Osmanlı ile yaşanan sorunların elebaşları olduğu düşünülen aileler gönderilmişti Rumeli’ne… Kimbilir, Osmanlılar bu elebaşlarının asıl aşiret gövdesinden ebeddiyen kopartılması için yapmışlardı bunu. Rumeli’ndeki Barak köylerinin birbirinden çok uzakta olduğuna bakarak, bu izole edilme teorisini güçlendirebiliriz herhalde. Kaderi hep zorunlu göçle yazılan Baraklılar’ın yazgısı, 1923 mübadelesi ile bir kere daha Anadolu’ya dönmek olmuş… Misal, Sarışaban’daki Baraklı köyünden gelen mübadillerin torunları, bugün çoğunlukla Samsun’un Hasköy ve Kızıloğlak köylerinde oturuyor. Önceleri Alevi oldukları bilinen Baraklar’ın Türkiye’de yaşayan kolu neredeyse tamamen Sünnileşmiş’tir. Suriye’de yaşayan Baraklar’ın kısmen Alevi kimliklerini koruduklarını söyleyelim ve sözümüzü yine göçü anlatan yüzlerce yıllık bir Barak türküsüyle bağlayalım:
“Kalktı sökün etti piri dedeler,
Çan çalar mayalar bozlaşır gider.
Arap ata binmiş gelinler kızlar,
Onlarda hup dilinden söyleşir gider.
Bizim beylerimiz düştüler yola.
Ala gözlerine ben olam köle.
Abbasi beşiği, maafe bile,
Atlarda çöl deyi sızlaşır gider.”
Küçük bir not: Baraklı kadınlar, yüzlerine kınadan dövmeler yaparlar ve meşhur Ezo Gelin türküsünün öyküsü de Baraklar’a aittir.
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce