Şarkıcı, oyuncu ve makyöz Suzan Kardeş, Hıdırellez kutlamaları kapsamında İstanbul, İzmir ve Edirne’de konser verecek.
Hıdırellez’e özel bir hazırlık yapan sanatçı, 30 yıl önce “Suzan’ın Hıdırellez Bahçesi” teması altında küçük bir arkadaş grubuyla evinin bahçesinde başladığı ve her yıl devam ettiği Hıdırellez kutlaması kapsamında, 3 Mayıs’ta İstanbul Beylikdüzü, 5 Mayıs’ta İzmir Kültür Park, 6 Mayıs’ta ise Edirne Keşan’da Hıdırellez kutlamalarına katılacak.
Kardeş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Hıdırellez çalışmalarını, Sezen Aksu’nun yaşamındaki önemini, oyunculuk ve şarkıcılıktaki yeni çalışmalarını anlattı.
Hıdırellez’i baharın bereketi, insanlara mutluluk, huzur, keyif veren bir süreç olarak gördüğünü kaydeden Kardeş, “Eskiden insanlar Hıdırellez’de kilerlerini, çuvallarını açarmış, Hızır ile İlyas gelecek ve onlara bereket dağıtacak diye. Dünyada aynı ay içerisinde yapılıyor bahar kutlamaları. UNESCO’nun da kabul ettiği bir şey. Fakat bugüne kadar benim gibi bir kutlama yapan yok. Burada hiç mütevazi olamayacağım.” dedi.
Suzan Kardeş, Türkiye’deki Hıdırellez kutlamalarının tüm dünyada duyulmasını istediğini ve destek konusunda Kültür ve Turizm Bakanlığı ile görüştüklerini dile getirerek, “Türkiye’de elimden geldiğince kutlamalarımızı ben duyurdum. Geçen yıl pandemi zamanında bile, yaklaşık 5 bin kişiye bereket keselerimizi ulaştırdık.” diye konuştu.
Bu yıl Hıdırellez’e erkenden hummalı bir çalışma ile hazırlandıklarının altını çizen Kardeş, şunları aktardı:
“Çiçeklerimizi, bilekliklerimizi, mumlarımızı, bereket keselerimizi hazırladık. Bu yıl daha çok insana ulaşacağız. Kutlamalarda konserler oluyor. Kapının girişinde insanlar keseleri alıyor, içerisine para koyuyor, adağını adıyor. Sonra herkes kendi dinince, bildiğince dualarını ediyor. Biz buna sebep oluyoruz. Sonuçta istedikleri Allah’tan, bizden değil. Bu yüzden de kendimi çok mutlu hissediyorum. Biz bu etkinlikleri 2 yıldır pandemide de yaptığımız, insanlara moral verdiğimiz için, hem UNESCO hem Birleşmiş Milletlerden teşekkür mektubu aldık. Daha ne olsun benim için mutluluk bu.”
Kardeş, ailesinin Kosova Türkü olduğunu ve 1968’de Türkiye’ye göç ettiklerini söyleyerek, “Geleneklerimiz aynı buradaki gibiydi. Bu yüzden Türkiye’de zorluk çekmedik. Aslında biz orada yabancıydık ve ana yurdumuza geldik. Orada Türk okulunda okuduğum için direkt burada da Türk okuluna başladım. Dil konusunda da bir sorunumuz yoktu. Zorluk, sıkıntı olmadı fakat tabii ki göç etmenin zorluğunu yaşadık. Çünkü başka bir yere geliyorsunuz, başka bir hayat. Biz orada dedemizin, ninelerimizin bize anlattığı hikayelerle yaşardık. Onların anlattıkları hep hafızamızda olurdu. Ana vatanımıza geldiğimiz için mutluyduk.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’ye geldikten sonra yaşadıkları sıkıntılara değinen sanatçı, şu bilgileri verdi:
“İstediğimiz gibi okuyamadık, istediğimiz şartlarda yaşayamadık. Dünyada ve Türkiye’de yaşanan krizler istediğimiz şartları oluşturmadı. Ama biz hep ‘Çok şükür’ dedik. Sonuçta sağdık, ayaktayız ve çalışkanız. O yüzden mücadeleden korkmadık ve ben hala belki de o göçmenlik yüzünden, içeride olan duygu yüzünden hiçbir zaman çok sabitlenemiyorum bir yere. 4 yıldır daimi oturduğum bir ev yok. Devamlı ev değiştiriyorum, devamlı bir şey yapıyorum. Sanki hiç durmamam lazım. Durursam her şey duracak, bir şey olacak gibi, hep koşturmaca hayatım. Ben hep bunu söylüyorum, hareket eden şey her zaman parlar. Belki de ben de bu yüzden görünüyorum. Kimse durmasın derim. Niye duralım. Zaten bir gün ister istemez duracağız.”
Sanatçı, Bosna Savaşı’na işaret ederek, “Ben salgın öncesi, Balkanlarda son yaşanan savaş nedeniyle para biriktirip, sülalemdeki her kişiye birer altın ayırdım. Bir şey olursa diye. Çünkü paran varsa yaşıyorsun, yoksa ölüyorsun. Ötesi yok. Biz bunu son savaşta gördük. Aslında hepimiz yaşadığımız yerde göç halindeyiz. Yarınımızı bilmiyoruz. Böyle bir salgının olacağı, dünyadaki tüm insanların evlerine kapanacağı kimin aklına gelirdi.” değerlendirmesinde bulundu.
Sezen Aksu’nun hayatını değiştirdiğine dikkati çeken Kardeş, şunları söyledi:
“Bazı insanlar dünyada tektir. Sezen Aksu da tektir. Sezen Aksu ayrıca bir öğretmendir, eğiticidir. Eğer ondan bir şey almayı bilirseniz size çok şey verir. Paylaşmayı seven bir kadındır. Öyle olmasaydı, cimri, kendini kapatan bir kadın olsaydı, Türkiye’de bu kadar şarkı, şarkıcı olmazdı. O tarihe kazınmış bir kadın ve benim hayatım için çok önemli. Ben onun için her zaman ‘Sağ omuzumda duran bir melek.’ derim. Benim hayatımı çok değiştirdi. Ben bunu söylediğim zaman da ‘Durmadan bana teşekkür edip durma. Ben sadece sana yol açtım. Sen çalışkansın’ der. Ben onun çalışanıydım ama şarkıcı olduğum için, bir sürü işte ona makyaj yapamadım. O bir çalışanını kaybetmeyi göze aldı.”
Suzan Kardeş, insanlara neşe vermeyi görev kabul ettiğini ifade ederek, “Hüzünlü şarkıları, kültür merkezi konserleri olduğu zaman, bir dönem veya bir hikaye anlatmak için kullanırım ama eğlenmeye gelmiş insanlara ‘kara bahtım, kem talihim’ dememe ne gerek var? Parasını eğlenmeye yatırmış dinleyiciyi, o kısacık konser zamanında kedere niye sokayım? Paylaşmayı da seven bir insanım, kendimce ne verebiliyorsam. Hiçbir şey yapmadıysam bile belki 2-3 Arnavutça, Makedonca, Hırvatça, Boşnakça şarkı duydu Türkiye’dekiler benden. Bana mesaj atıyorlar Makedonya’dan da Türkiye’den de. Kendi köklerinden gelen şarkıları seslendirdiğim için teşekkür ediyorlar. İşte bu paylaşım değil de nedir ki.” şeklinde konuştu.
Kendisinden önce Rumeli müziğine emek veren birçok ismin geleneksel tarzı tercih ettiğini kaydeden sanatçı, “Ben, o geleneksel tarzdan çıkmak istedim. Mesela geçen yıl tekli olarak çıkardığım iki şarkı var. Çok bilinen iki türküydü. Fakat ben onlara biraz disko sound’u yaptım. Biraz genç enerjisi koymak istedim türkünün içine. O yüzden de bir türlü Rumeli türkülerinden bir çalışma yapmayı beceremedim. Best of Rumeli ödül töreninde ‘Bir tane kesin Rumeli türküleri albümü yapacağım.’ diye söz verdim. Stüdyoya girdim ama çıkmadı. Mesela ‘Yüksek Yüksek Tepelere’ türküsü acıklı ve gelini ağlatma üzerinedir. Benimki tam tersi oldu.” dedi.
“Meral beni çağırdı dedi ki, ‘Kına sahnesi var’. Filiz Ahmet, kına sahnesinde hem ağlayacak hem de bir türkü söyleyecekti. Filiz Ahmet, ‘Ben söyleyemem.’ dedi. Gerçekten uğraştık. ‘Yok Suzan benden çıkmaz.’ dedi. Sonra Meral Okay, ‘O zaman sen söyleyeceksin’ dedi. Giydirdiler beni, sahneye girdim ve Yüksek Yüksek Tepeler’i değil, muadili bir Üsküp parçasını söyledim. Orada bana dank etti, niye ağlıyor bu kızlar. Neden kına gecelerinde kızlarımızı ağlatmaya uğraşıyoruz? Zaten anne, babasından ayrılacağı için kız ağlar. Zorla ağlatmaya ne gerek var. Güzel bir hayat kurmaya gidiyor sonuçta. Eğlenin, oynayın kınalarda. Sonra bu sahne olay oldu. Birçok kişi röportaja geldi. Divanhane grubuyla da beraber bir albüm yaptık. Saraybosnalı muhteşem bir grup. Sadece sevdalinka söylüyorlar. Sevdalinkaların ve Türk müziğinin dünyada da örneği yok. Sonra bu albüm kapsamında turne yaptık. O turnelerdeki röportajlarda devamlı Muhteşem Yüzyıl’daki o sahne konuşuldu. Güzel bir şeydi benim için.”
Konser vermeye hiç durmadan devam ettiğini ve bu yıl Yunus Emre Enstitüsü ile bir Balkan turnesi hazırlığı içinde olduğuna vurgu yapan Kardeş, “Hem Priştine hem Üsküp hem Saraybosna. Benim hayalim, köprü altında (Mostar’da) konser vermek. Allah kısmet ederse yapacağım onu. Bütün Balkanları gezeceğiz. Albüm çalışmaları içinde hala bekleyen şarkılar da var. Bir de zamanı geldi, bir Sezen Aksu şarkısı okuyacağım yepyeni bir şey. Bana doğum günü hediyesi olarak gelmişti, kaç sene önce. İnşallah onu seslendireceğiz.” dedi.
Son olarak “Kulüp” ve “Aziz” dizilerinde rol alan Suzan Kardeş, canlandırdığı rollere ilişkin şunları söyledi:
“Kulüp, dizisinin yönetmenlerinden Zeynep Günay Tan beni aradı. Ben onun yaptığı işlerde daha önce makyözdüm. Sonra dedi ki, ‘Suzan, burada sonradan alzheimer olan bir kadının hikayesi var. Böyle bir şey ister misin?’ dedi. Ben de ‘Valla sen bana güveniyorsan, seve seve.’ dedim ve Kulüp dizisinde çok iyi bir karakter oldu oynadığım.
Sonra, Aziz dizisinin yönetmeni Recai Karagöz ve Zeynep Günay Tan ilk bölümün hazırlığını yaptı. Zeynep, bana tekrar ‘Azime’ karakterini söyledi. Ben de ‘Yönetmen beni ikinci defa, farklı bir iş için arıyorsa demek ki ben olmuşumdur.’ dedim. Yönetmen oyuncusu olmak çok önemli. Dizide Azime’yi yaratan Zeynep’tir. Hikayenin orijinalindeki kadın daha başka bir kadın. Ben bu karakterde daha sıcak olmuşum anlatılan ve gelen yazılara göre. Dizide eşim Cemo ile o evin tuhaflarıyız ve dizi iyi gidiyor. Çok keyifli. Murat Yıldırım, Damla Sönmez, Simay Barlas, Ahmet Mümtaz Taylan ve Fırat Tanış var. Şahane bir oyuncu kadrosu. Bu kadro içerisinde görülmeme, parlamama imkanı yok. Tabii ki her zaman bir araya gelemiyoruz. Bizim mekanımız Çatalca’da, onların mekanı Beykoz’da. Dolayısıyla bazı sahnelerde karşılaşabiliyoruz. Ben tabii yıllarca onlara makyaj yapmış biriyim. O yüzden de sette ilişkilerim çok kolay. Sesçisinden, ışıkçısına, kameramanına kadar onlar da hepsi arkadaşım. Bu yüzden de sette hiçbir derdim olamaz. Ben, kamera arkası insanıyım. Ne yapmamam gerektiğini biliyorum. Hayatta da ne yapmamak gerektiğini öğrenmemiz lazım. Bana bunu da sinema öğretti. Zaten bu sahneye de yansıyor.”
Suzan Kardeş, şarkıcı ve oyunculardan çok şey öğrendiğinin altını çizerek, “Ben taklitçiyim ve onlardan çok şey öğrendim. Her şeyden önce o kulis odalarında yaşadığımız şeylerden bir albüm yaptım; ‘Makyaj Odası Şarkıları’ albümü. Dünyada bir örneği yok ve o şarkıların hepsi aslında arkada görünmeyen dostluğumuzun hikayesidir.” diye konuştu.
YouTube’a da içerik hazırladığını kaydeden sanatçı, “Kendini sevmeyen insanlarla, başkasına benzemeye çalışanlarla derdim vardı. O yüzden de ‘Kaçın Suzan Geliyor’ diye bir proje yaptım. Onlar şimdi montajlanıyor, kurgulanıyor. Daha önce televizyon programlarından olan içerikler de var YouTube kanalımda. Ama uzun zamandır bir şey yapmadım ve yapmam lazım. En büyük hayalim, Hıdırellez’e de yaklaşıyoruz.” şeklinde sözlerini sürdürdü.
BALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
19 gün önceHABERLER
06 Kasım 2024