DOLAR 33,6297 0.06%
EURO 37,1449 0.3%
ALTIN
BITCOIN 0%
İzmir
37°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

153 okunma

Takvimin Şantajcısı

ABONE OL
03/09/2020 00:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Eminim ki iyi niyetle işe başladığımız gün mutlak surette zafer bizimdir”

Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

BM Genel Sekreterinin öncülüğünde Cenevre’de gerçekleştirilen üçlü görüşme sonrasında genel içinde bilinen hususların yinelendiğini kaydetmek durumundayız. Mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gidenleri takvim dayatmalarına görüşme öncesinde karşı olduklarını duyuruyordu. Buna karşın ortalık yere takvimin çıktığına tanık oluyoruz. Uyuşmazlığın takvime bağlı kalınarak yıllardır çözülmediği biliniyor. Görüşme masasına uzlaşmamak için oturan Rumlara karşın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin toprak konusunu birincil öncelik olarak ortalık yere çıkarma isteği kabul edildi. Sıklıkla üzerinde durduğumuz toprak konusu çözülmeden siyasi çözümün ömrünün uzun olmayacağını yinelemek istiyoruz. Rum yönetiminin toprak konusuna bakışı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bakışı arasında okyanuslar kadar fark olduğunun da bilinmesi gerekiyor. Geçtiğimiz haftanın sonunda adaya gelen siyasetçi bir ümidini söyleme gereğini haklı olarak duyuyordu. “Ümidimiz yılın sonuna dek çözüm, 2012 başında da referandum ve AB dönem başkanlığını Birleşik Kıbrıs’ın üstlenmesini” dile getiriyordu. Bu açıklama bizleri 1960’lı yılların ortalarına götürdü. O dönemde ünlü bir siyasetçi adadaki çözümün üniter bir yapı altında olması gerektiğine vurgu yapıyordu. Bu açıklama sonrasında şimdilerde olduğu gibi yanlış anlama olduğu gerekçesi ile açıklama düzeltilmişti. Siyasetçilerin Rumlara karşı gösterdikleri cömertliğe karşın onlar hemen saldırıya geçtiler. Rum Hükümet Sözcüsü Bay Stefanu, “Türkiye’nin sadece teoride değil uygulamada da gerçekten Kıbrıs sorununda bir çözüm istediğini kanıtlaması” gerektiğini söylüyordu. Bay sözcü, “Türkiye şu ana kadar bunu yapmadığı gibi AB üyesi bir ülke olarak saygı göstermesi gereken başta Kıbrıs olmak üzere AB ve üye ülkelerine yönelik yükümlülüklerini yerine getirmediğini” de kaydediyordu. Bununla yetinmediği anlaşılan Bay sözcü, Türkiye’yi şantajcı bir şekilde çeşitli zaman sınırlarını kullanmaya çalışmakla da suçluyor. “Dinime küfreden bari Müslüman olsa” söylemini Anadolu insanı bu günler için olabilir mi diye düşünüyoruz.

 

EĞER UTANMALARI KALMIŞSA

 

Yapılan açıklamalara bakıldığında hem takvim istemediklerini hem de zaman kaybından Türkiye ile Kıbrıs Türklerini sorumlu görüyorlar. Şimdilik utandıklarından olacaklar (eğer utanmaları kalmışsa) çözüm istemediklerini söylemiyorlar diye düşünüyoruz. Mendil büyüklüğündeki ülkedeki muhalefetin anası konumundakiler ise “Kıbrıs sorununun çözüm umutları oldukça uzaklaştı. Büyük bir endişeyle söylemek zorundayız ki çözüm perspektifi gerçekte hastalandı. BM uluslar arası hukuka saygı göstermesi konusunda Türkiye’ye baskı yaparsa beklentiler yükselebilir” türküsünü çığırıyorlar. Ekim ayında danaların kuyruğunun da kopacağı beklentisinin boşuna zaman kaybı olduğunu kaydetmek istiyoruz. Yukarıda da sıraladığımız açıklamalara koşut daha t-onlarca açıklamanın olduğunun bilinmesini istiyoruz. Yapılan bu açıklamalardan sonra Rum Ulusal Konseyi önümüzdeki Pazartesi günü toplanacaktır. Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu da daha fazla zaman yitirmeden Kıbrıs Türk halkının temsilcilerinden oluşan ulusal bir konsey toplayıp değerlendirmelerin yapılmasına olanak tanımalıdır. Üç yıl kadar önce İran’dan Suriye’ye götürülürken Rum Yönetimi’nin el koyduğu 98 adet barut dolu taşıyıcılardan ikisi geçtiğimiz günlerde havaya uçtu. Patlama sırasında ölenlerin olduğu açıklandı. Mendil büyüklüğündeki ülkenin en önde gideni olay üzerine yaptığı açıklamasında, “Kara Temmuz’a kara bir gün daha eklendi. Kıbrıs Rumlarının 1974 yılındaki Türk işgalinden beri yaşadığı en büyük felaket” tanımlamasında bulunuyor. İliklerine kadar Türk düşmanlığı işlenmiş olanlardan farklı bir açıklama yapmasını zaten beklemiyorduk. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin önerdiği insani yardım önerilerine yanıt verme gereğini bile duymadılar. Siyasi olaylarla insani olayları bir tutanlarla uzlaşmak olanağının olmadığı bir kez daha kanıtlanmış oluyor. Yaşamakta olduğumuz bütün gerçekleri sıklıkla dünya kamuoyu ile paylaşmamız gerekiyor mu ne…

Sevgi ile kalınız…

 

 

 

    En az 10 karakter gerekli