“Mademki kilisenin esiri bir toplumla yan yana bulunuyoruz, inanmalıyız ki önlerine çıkacak en ufak bir fırsatı kullanarak ikinci bir 1963 kanlı olaylarını tekrar yaratacaklardır”.
Dr. Fazıl KÜÇÜK
AB’ne üyelik için 2003 yılında başvuran Hırvatistan’ın üyeliğinin yakın bir süre sonra onaylanacağı duyuruluyor. 03 Ekim 2005 gününde Türkiye ile birlikte başlatılan görüşmelerde başlıklarda peş peşe açılarak mutlu sona doğru geliyorlar. AB’nin Genişleme ve Komşuluk İlişkilerinden Sorunlu üyesi Bay Stephan Fule, lahana tarlalarında gezinirken yaptığı açıklamasında, Hırvatistan’ın 6 yıl içinde büyük bir değişim kaydettiğinin altını çiziyordu. Bay Fule, “Avrupa ailesine katılmanın hukuku temel alan bir topluluğu, bir barış, istikrar ve refah bölgesine katılmak anlamına geldiğini” söylüyordu. Aradan geçen 6 yıllık zaman diliminde Hırvatistan 33 başlık açmayı başarırken Türkiye sadece 13 başlık açabildi. Türkiye’nin açtığı başlıkların sonuçları konusunda derin kuşkularımızın olduğunu da kaydetmek istiyoruz. AB ile görüşmeleri yürütmekten sorunlu siyasetçimizin bir süre önce, “başlık açmak gazoz açmaya benzemez” tanımlaması yaptığı belleklerdeki tazeliğini korumaktadır. Yukarıda kaydettiğimiz kuşkularımızın temelinde bu açıklama yatmaktadır. Hırvatistan’ın üyelik müzakereleri tamamladığı için 23 – 24 Haziran gününde Brüksel’de yapılacak olan toplantı sonrasında kamuoyuna resmen duyurulacaktır. O1 Temmuz 2013 gününden önce de üye ülkeler ve Avrupa Parlamentosunda onaylandıktan sonra üyeliği kesinleşecektir.
EKONOMİK GÖSTERGELER
Yunanistan’da ekonomik göstergelerin iyice dibe vurduğu bildiriliyor. Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluş Fitch, son olarak bu ülkenin puanını en alt düzeye çektiğini açıkladı. Bir süredir benzer sıkıntılarla boğuşmakta olan mendil büyüklüğündeki ülkenin ekonomisinin de hızla dibe vurmakta olduğu gerçeği ise gizlenmeye çalışılıyor. Ekonomist Bay Marios Mavridis, bir süre önce yaptığı değerlendirmesinde, Kıbrıs’ta savaşın maliyetinin ağır olduğunu kaydetmekle kalmıyor, BM Barış Gücünün maliyetinin de yüksek olduğuna da dikkat çekiyordu. Adı geçen gücün görev süresinin 6 ay daha uzatılmasına ilişkin karar taslağının BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesince uygun bulunduğu Rum basınında yer alıyor. Mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gidenleri taslağın kendilerini de tatmin ettiğini söylüyorlar. Bu güne değin tatminsizlik sorunu yaşadıkları bilinenlerin tatmin olma noktasına gelmiş olmaları da düşündürücüdür. Taslakta güven yaratıcı önlemlere değinilirken, Askeri Güven Yaratıcı Önlemler ve daha çok geçiş noktası açılması da isteniyor. Adada yürütülmekte olan görüşmelerde liderlerin cesaretlendirilmesine de taslakta vurgu yapılıyor. Mendil büyüklüğündeki ülkede geçtiğimiz ay yapılan milletvekili seçimleri sonrasında beklentilerin aksine çözümden hızla uzaklaşılmakta olduğunu bir kez daha yinelemek durumundayız. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adına görüşmelere katılanlar 40 yılı aşkın süredir yapılan görüşmelerin yöntem ve model açısından tükendiğini kaydediyorlar. Bu tükenmişliğe karşın görüşme masasında oturmanın anlamsızlığı kendiliğinden ortalık yere çıkmıştır.
IRKÇI RUM KURULUŞLARI
Yaşanan olumsuzluklara karşın, bazı ırkçı Rum kuruluşlarının eylem yapmaları rastlantı olmanın ötesindedir. Altın Şafak örgütü geçtiğimiz günlerde dağıtığı afiş ve bildirilerde kin kusmaya devam ediyor. “Kıbrıs Helen Toprağıdır… Türkler dışarı… Türkleri Kıbrıs’tan atmak için sonuna kadar savaşacağız… Kıbrıs için tek çözüm Enosis’tir… En büyük düşmanımız şeytan, Türkler ve Yahudilerdir…” söylemleri öne çıkarılıyor. Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi tarafından korunup kollandığı her geçen gün ortalık yere çıkan bu örgütleri dikkatle izlemek gerekiyor. Çünkü Despot başı 2. Hrisostomos bu örgütlerden aşağı kalmıyor. Bay Despot başı, “Biz Kıbrıs halkının yüzde 82’si Rum, Kıbrıslı Türkler ise yüzde 18’idir. Eşit olamayız. Bir vatandaş bir oy… Çoğunluk yönetir, azınlık sağlama alınır. Federasyonun biri Kıbrıslı Rum biri de Kıbrıslı Türk olacak şekilde iki devletçik anlamına geliyor. Şu anda müzakerelerde federasyon değil daha kötüsü, konfederasyon görüşülüyor. Hristofyas müzakere zeminin dışına çıktı” diyerek Rumları Kıbrıs Türklerine karşı kışkırtmaktadır.
Kıbrıs Türkü söyleminin yerine ‘Kıbrıslılık’ söylemini ortalık yere çıkaranların, bu söylemi doğru tanımlamaları gerekiyor mu ne…
Sevgi ile kalınız…
HABERLER
7 saat önceHABERLER
7 saat önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önce