DOLAR 32,8826 -0.25%
EURO 35,1821 -0.54%
ALTIN 2.449,68-0,30
BITCOIN 20104600.91032%
İzmir
28°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

155 okunma

Tekkeköy mü, Tahtalıköy mü?

ABONE OL
03/09/2020 00:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Eksik akıllının birisi, düğünde eğleneceğim derken sekiz yaşındaki bir filize kıydı. Eşkiyalığı marifet sanan bir sersem yüzünden Tekkeköy’ün Aşağıçinik Beldesinde bir ailenin ocağına ateş düştü, masum bir yavrucak hayata doyamadan toprağa verildi.

 

Malum, bu sene Ramazanın yaz aylarına isabet etmesi nedeniyle düğün takvimi sıkıştı, bir Tekkeköy’lü olarak biz de ilçede davetli olduğumuz düğünlere iştirak etmeye çalışıyoruz. Duyarsızlık mı dersiniz, vurdumduymazlık mı dersiniz orasını siz okuyucularımıza bırakıyorum; ama gözlerimle gördüm ki bu kanlı düğünden sadece bir gün sonra ilçedeki tüm köy düğünlerinden yine silah sesleri yükseliyordu.

 

Dehşete düşmemek mümkün değil: Elinde tabanca, kurşun yağdıranların arasında daha lise çağında çocuklar, ellerine silah tutuşturulan genç kızlar, ayakta zor duran sarhoşlar var… “Hop, dur bakalım” demesi gereken muhtarlar, bazı kamu görevlileri ve bir kısım yerel yöneticiler de bu korkunç oyunun aktörleri arasında üstelik.

 

Bu ilçede hiç mi polis ya da jandarma yok diyeceğim ama inanın onlara da haksızlık etmek istemiyorum. Ne yapsın adamlar? Bir tim kurup köy köy dolaşarak düğün basacak değiller ya? Hadi diyelim ki bastılar, jandarmalar arkasını döner dönmez aynı eşkiyalık devam ediyor nasıl olsa!

 

Tekkeköy’e düğüne gidecekseniz, benden söylemesi sevdiklerinizle helalleşip öyle çıkın yola… Mazallah kim vurduya gidersiniz, ona göre…

 

Tekkeköy’e gideceğim derken kendinizi Tahyalıköy’de bulma olasılığınızı arttıran tek sebep düğün magandaları değil elbette… İlçenin Kutlukent Beldesinin ortasından geçen Atatürk Bulvarı (Ordu karayolu) da tam bir ölüm makinası gibi çalışıyor.  Samsun’dan doğuya doğru giderken Derbent’i geçtiğiniz andan itibaren kelle koltukta seyahat ediyorsunuz.

 

Bir yanınızda kentin sanayii siteleri var. Öte yanınızda Kirazlık, Şabanoğlu, Kerimbey gibi giderek nüfusu artan yerleşim yerleri. Yol boyunca çok sayıda iş yeri…

 

Buraya çoktan bir yan yol yapılması lazımdı aslında; hani şu karayolcuların toplayıcı yol dediklerinden… Ama nerde? Kirazlık’tan kepek alıp Karaperçin’e giden traktör de, sanayideki imalathanesinden showrooma mobilya götüren kamyonet de, havaalanına uçağa yetişmeye çalışan otomobil de aynı yoldan geçiyor.

 

Atatürk Bulvarı’nın Tekkeköy geçişindeki kavşak noktaları da ayrı bir alem: Güya trafiğin en güvenli olması gereken yer olan bu kavşakların birçoğu evlere şenlik… Örneğin eski Kutlukent Belediyesinin bulunduğu kavşağa şöyle bir göz atın: Kutlukent Kültür Merkezi istikametinden gelip de Samsun istikametine gitmek isteyen araçlar, sanki birer canlı bomba gibi dalmak zorunda kalıyorlar yola… Trafik ışıklarının bulunduğu dönüş noktası, bu istikametten gelenleri karşılamıyor çünkü.

 

Tek sorun arabalar olsa keşke… Yayaların karşıya geçebileceği bir tek müsait nokta yok. Her sene en az birkaç tane yayaya çarpmalı kaza oluyor bu bölgede. Nasıl olmasın? Yolun kuzeyinde yerleşim alanları, güneyinde sanayi siteleri var. Sabah akşam işe gidip gelen binlerce kişi kontrolsüz biçimde vızır vızır akan trafikten karşıya geçmeye çalışıyor. Şabanoğlu, Kirazlık ve Asarağaç sapağında üç tane üst geçit yapmak, orta refüje de yaya geçişlerini engelleyici setler koymak gerekiyor.

 

Diğer yandan Organize Sanayii Kavşağındaki yeni üst geçidi de tenkit etmeden geçemeyeceğim. Belli ki kamulaştırma giderlerinden kaçmak için, eldeki arazi imkanları ile tuhaf bir köprü tasarlamak zorunda kalmış projesini yapanlar: Kavşak kollarından geçerken bir sağa, bir sola direksiyon kırarken kendinizi kış olimpiyatlarında slalom yarışı yapar gibi hissediyorsunuz.

 

Sözün özü, eğer niyetiniz Tekkeköy taraflarına şöyle bir uzanmaksa önce bir kelime-i şehadet getirin. Ne olur ne olmaz, paçanızı trafik teröründen kurtarsanız bile düğün terörüne kurban olabilirsiniz.

 

DOKTOR CİVANIM

 

BİR: Dr. Nurhan İŞLER ile Doğupark’ta sabah koşuları yapmayı,

İKİ: Dr. Necile ÇOKAY ile memleket ahvali üzerine dertleşmeyi,

ÜÇ: Dr. Vildan KASAP ile çocuk yetiştirme sanatı konulu bir sohbet yapmayı,

DÖRT: Dr. Gürol ÖZORAL’la Rumeli fıkraları envanterimizi paylaşmayı,

BEŞ: Dr. İskender AKAN’la mübadele meselesi üzerine kafa yormayı,

ALTI: Prof. Dr. Hüseyin AKAN’dan Yücelcilerin hikayesini dinlemeyi.

YEDİ: Prof. Dr. Yücel TANYERİ’nden yaşama sanatına dair yeni bir şeyler öğrenmeyi,

SEKİZ: Prof. Dr. Ferşat KOLBAKIR’ın “mübadil çocuğu olmak ne demektir” temalı anılarını,

DOKUZ: Prof. Dr. Şaban SARIKAYA’dan hemşeri derneklerimizin nasıl daha kaliteli hizmet üretebileceğine dair düşüncelerini almayı,

ON: Prof. Dr. Yüksel KESİM ile “bir zamanlar Çırakman” ana fikirli bir nostalji fırtınası yapmayı,

ONBİR: Yrd. Doç. Dr. Ersoy KOCABIÇAK ile lise yıllarına geri dönmeyi,

ONİKİ: Dr. Emine SEHMEN ile “bizim köyde kim kimlerdendi” diye kafa yormayı,

ONÜÇ: Dr. Elif YURTSEVER ile “bizim insanımızın kibarlığını” konuşmayı

ONDÖRT: Dr. Hikmet ÇAVUŞ’un “ne de olsa Avrupalıyız” diye gülümsediğini görmeyi,

ONBEŞ: Dr. Özgür PEKER’in gözünden “Tekkeköy’den insan manzaraları” dinlemeyi,

 

Çok özlediğimi beyan ediyorum. İnşallah tekrar nasip olur!

 

MUM DİBİNE IŞIK VERMEZ DİYENLERE

 

Samsun’un yerel tarihi denince akla önce Baki SARISAKAL gelir. Mübadele üzerine yaptığı çalışmalarına da çok şey borçluyuz Baki Hocamızın.

 

Oğlu Osman SARISAKAL’ın yerel bir gazetemizde yayınlanan “birinci kuşak mübadillerden Mehmet SÖNMEZ ile yaptığı söyleşisini” okuyunca böyle yetenekli ve değerli bir evlat yetiştirdiği için de Baki Hoca’ya teşekkür borçlu olduğumuzu gördük.

 

Bravo Osman… Nasıl da isabetli sualler seçmiş, ne güzel anektotlar yakalamış ve mütevazi bir dille okuyucuya sunmuşsun.

 

Meyve veren ağaç olmanın bu memlekette her zaman bir bedeli vardır. Hiç birşey üretmedikleri halde seni tenkit edenler olacaktır. Sen hariçten gazel okuyanlara kulaklarını tıka ve hizmet üretmeye devam et. Balık bilmezse halik bilir, nasıl olsa…

 

    En az 10 karakter gerekli