Evet, secimler tamamlandı ve normal hayat devâm ediyor..mu acaba? Yoksa gerçekden bu bizim normal hayatımızmı? Hangi hususdan bahsettiğimi sanırım anladınız. Türkiyemizin kanayan yaralarından bir tanesi ve hatta çok vâhim bir hâl almış olan toplumda ve ailede şiddet olaylarından bahsedeceğim bugünkü makâlemde.
Son günlerde çok elem verici bir şekilde artış gösteren şiddet olaylarını neye bağlayabiliriz bunu hep düşünmekteyim zira kendimi bildim bileli ve şahsen aile içi şiddete birinci elden şahit olmuş bir fert olarak şiddetin toplumumuzun bir parçası haline geldiğini üzülerekden görüyorum. Süt kokan yavrularımız, kadınlarımız, analarımız ve zavallI korumasız hayvanlar herdaim şiddete maruz kaldılar ve bu artarak devam etmektedir. Fakat niçin şiddet? Bilimsel olarak araştırıldığında bunun çeşitli sebeblerinin olduğu açıkca anlaşılıyor. Yaptığım araştırmalar sonucu aile ve toplum içi şiddetin sebeblerinden bir tanesinin genetiğiyle oynanmış ve ingilizcede GMO olarak bilinen sözde besinlerden kaynaklandığını öğrendim. ABD’nin Wisconsin eyaletinde bulunan Appleton Wisconsin lisesinde vuku bulan bir gelişmedir bu. Uzun zamandır okulun kantininde abur cubur tabir ettiğimiz yiyeceklerle beslenen öğrencilerin ki bunların çoğunluğu katkı maddeleri içeren ve genetiğiyle oynanmış gıdalarla beslenirlerdi, birçok kez okula silah sokup vukuatlara karışmışlar ve sınıfda kavgaya sebebiyet vermişlerdir. Okul idaresinin aldığı bir karar ile kantinde satışa sunulan tüm katkılı ve genetiğiyle oynanmış gıdaların yerine organik, temiz ve katkısız halis gıdalar getirilerek öğrencilerin satışına sunulmuşdur. Belli bir süre sonra ögrencilerin hal ve hareketlerinin normale döndüğü, sakinleştikleri ve derslerine sıkı sıkıya çalıştıkları tecrübe olunmuşdur.
Yukarıdaki hâdise açıkca göstermektedirki yediğimiz besinler hem vücudumuza vedahi hayatımıza olumlu veya olumsuz olarak etki etmektedir. Science Direct dergisinin yaptığı bir araştirmaya göre Türkiyede kullanılan soya fasülyesi ve yan ürünlerinin çoğunun genetiğiyle oynanmış olduğu tespit edilmiş olup hayvanlarında bu ürünlerle beslendikleri ayrıca ortaya çıkmışdır. Bu çok vahim bir gelişmedir. Bunun yanı sıra Avrupa ve ABDde çok yaygın olarak görülen kısırlık hastalığıda son zamanlarda kendisinden çokca bahsettirmekde olup genetiğiyle oynanmış gıdalar sonucu Turkiyemizdede binlerce insanımızın başına bela olmaktadır. İnsanlarımız göz göre göre zehirlenmekde ve ortaya hastalıklı ve kısır nesiller çıkmaktadır.
Dikkat edersek, son on senedir refah seviyesinin yükselmesi ile ters orantılı biçimde asabiyet, hırsızlık, sahtecilik, cinayet, tecavüz, çocuk kaçırma ve hayvanlara işkence olaylarında artış görülmektedir. Bu açıkca göstermektedirki toplumun refah seviyesinin yükselmesi demek o toplumun hak ve hukuk kurallarına dahada riayet edip, hakkı gözeteceği, teraziyi tam tartacağı, birbirlerine güzel söz söyleyip hatalarını affedeceği, sevgi ve merhamet duygularının artacağı manâsına gelmiyor. Gün geçmesin bir işkence, tecavüz, cinayet, hırsızlık, sahtecilik, dolandırıcılık ve daha nice benzer dehşet verici haberler duymayalım. Bizler böyle değildik, bizler birbirine kardeş olan ve düşmanına birlikde hâsımlık yapan, güzeli, iyiyi, doğruyu emreden, kötülükden, çirkinlikden alıkoyan, anaya babaya saygılı, her işinde istişare eden, tartıyı tam tartan, herdaim hak ve adalet içersinde olan, ufak bir tebessümün dahi ibâdet olduğu anlayışında daima güler yüzlü olan bir toplulukken niçin bu fena hale düşdük?
Bu sabah saygı değer Cumhurun Başkanı bir toplantısında şöyle diyordu “Bizlere ne oldu? Nerede hata yaptık, niçin rey oranımız bazı yerlerde ve hatta eskiden başarılı olduğumuz yerlerde dahi düşdü? Millet kibirli olanı sevmiyor ve değer vermiyor, bizler önce nefislerimizi hesaba çekmeliyiz, eğer makamından kalkıp milletin içersine çıkmıyorsan ve bir bardak çay içmiyorsan milletle beraber, kusura bakma senin bu partide yerin yokdur” Doğru diyor demesine lakin durumun vehameti dahada içler acısı. Yani, kibrin, bencilliğin, vurdum duymazlığın, mal, makam, şöhret sevgisinin hat safhaya ulaştığı ve siyasetin sadece popularizmin gölgesinde yapıldığı böyle bir zamanda coğrafyamızda insanlarımızın türlü çileler altında cefa ve eziyet çekmesi ve hemen hemen tüm kötü olayların , hadiselerin halkının müslüman olanlardan olması sizce tesadüfmü? Halbuki, Allahın verdiği tüm imkanlara bakarak, mesajının doğruluğu ölçüsünde ve verdiği sözler üzere bizlerin çok mutlu ve coğrafyamızın cennet diyarı olması gerekmezmiydi? Peki o halde Allah yalan söylemediğine göre bizler yalan söylüyor ve samimiyetsizliğimizi ortaya koyuyoruz.
Her bir vahşi cinayet sonrası meydanlara çıkıp idamda idam diye bağırıp susuyoruz. Evet, eğer inanmışsanız Allah kısası helal kılmışdır ve gerekli şartlarda gereken şahışlara idam tatbik edilir ve hatta kısasda inananlar için hayat vardır. Peki, toplumu mutlu edecek, hak ve adalet üzere tutacak, sevgi, şefkat, merhamet, dürüstlük, saygı, cömertlik, ilim, irfan, sanat, ümmet olma, birbirimize kardeş gibi davranıp düşmana karşı azimli, cesaretli ve güçlü olma duygularını sadece idammı getirecek? Şaka gibi değilmi, Allahın tek bir emrini arada bir koro halinde istiyor sonrada hiçbirşey olmamış gibi kovuklarımıza çekiliyoruz. Ne oldu Allahın geri kalan TÜM emir ve yasaklarına? Allaha yemin olsunki, bizler kendimizi değiştirmedikçe Allah bizleri değiştirmez ve nasıl hak ediyorsak bizleri o şekilde yönettirir bazılarına.
Kanada gibi ülkelere bakıyor ve toplumda sosyal bilimler çerçevesinde araştırmalar yapıyorum ve insanlarla müzakere, toplantı ve istişare içersinde oluyorumki aramızdaki farkı bilimsel olarak ortaya çıkartabileyim, yanlış nerede onu bulayım çünkü İslam dinini kabul etmeyen bir topluluğun çoğunlukda olduğu böyle yerlerde nasıl oluyorda sosyal ilişkiler, insan davranışları, aile içi ilişkiler, iş ahlakı, toplum ahlakı bu derece farklı olabiliyor. Kanadanın çoğunluğu Hristiyan dinine mensup olduğu haldeki bizlere göre onlar yanlış yolda ve sapkındır, nasıl oluyorda Allahın gazabına uğramıyorlar, insanlar birbirlerine kötü davranmıyor (istisnalar herdaim heryerde vardır), teraziyi tam tutuyor, toplum içi ilişkileri bu denli gelişmiş, saygılı, aile fertlerine saygı ve sevgiyle yaklaşıp eğitimde, işyerinde birbirlerine Ahlakı öğütlüyorlar? Sokakda yürürken yirmi sene içersinde kimse bana ne yan gözle baktı ve nede niçin bana bakıyorsun diyerek kavga çıkartmaya çalışdı. Bu davranışlar bizlerde olmalı değilmiydi?
Sağlık ilmine göre insanın davranışları ve ilişkileri yediği besinlerle doğru orantılıdır ve tam olmasada ben buna katılıyorum, fakat bu yaklaşım içersinde olduğumuz bataklığı kurutacak cinsden bir cevapda değildir. O halde bizler besin zehirlenmesindende daha vahim, kötü, iliklerimize kadar işlemiş bir hastalığa yakalanmışız. Hasta olduğumuzu azda olsa anlayabiliyoruz lakin, sebeblerini ve şifasını bulamıyoruz çünkü komadayız hemde toplum olarakdan. Toplum derken burada Türkiyemizi değil tüm müslüman toplulukları kasdediyorum. Suçu başkalarına atmak herdaim bizlere kolay geldi, hiçbir zaman bilimsel ve ilimsel manâda ne bir araştırma yaptık nede toplumun nabzını tutabildik. Bu işlerle uğraşacak bilim adamlarımız dahi yokdur. Bu çok korkunç ve acı bir gerçekdir. Eski ile yeni arasıdaki fark sadece görünüşden ibaret olmamaliydı, çok aksine, bu değişim zahirdede yerini almalı ve kökden değişmeliydik toplum, olarak. İlimde, sanatta, fende, astronomide, ve özellikle insan bilimlerinde ve toplum biliminde ilerlemeliydik.
Aslında elimizde çok değerli bir kaynak var, bizleri ışığa göturen, yolumuzu aydılatan, araştırmaya teşvik eden, mutluluğun, hem bu dünyada hemde ahirette mutlu olmanın yolunu gösteren bir rehber var elimizde ama onu bile Allahın ilk ayetininde emir ve tavsiye ettiği biçimde okumuyoruz ve bu sebedende bu hallerle halleniyoruz. Kaderimizi kendimiz çiziyoruz. Gelin okuyalım ama gerektiği gibi okuyalım, anlayalım, anlatalım, araştıralım, istişare edelim, düşünelim ve aydınlık yarılara beraber yürüyelim.
Yüreği ve davranışları güzel tüm insanlara buradan sevgi ve saygılarimı gönderiyorum.
HABERLER
Az önceHABERLER
Az önceKÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önce