DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 34101580.73821%
İzmir
20°

HAFİF YAĞMUR

06:24

SABAHA KALAN SÜRE

143 okunma

Türk-Yunan Dostluğu -2

ABONE OL
03/09/2020 00:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kimilerine göre “akıllara durgunluk verecek cinsten” olan, aslında erdemli insan ya da toplum olabilmenin ve paylaşabilmenin gereği olan geçmiş yaşanmışlara kısaca değinelim isterseniz; Birinci Dünya Savaşı sonrasında taraflarca imzalanan barış antlaşmalarının isteneni veremediği, sonrasındaki homurdanmalardan anlaşılmıştı. Savaşın akabinde oluşan ekonomik buhranı da buna eklediğinizde 2. Dünya savaşının kaçınılmaz olduğu bir manzara ile karşı karşıya kalırsınız. Neticede, dünya acımasızca ikinci kez birbirine girdi. Almanya, 1940 ilkbaharından itibaren namlularını güney ve güneydoğusuna çevirdi. Önce İtalyanlar sonra Almanlar Yunanistan’a savaş ilan etti. Toprakları adım adım istila edilen Yunanistan için kara günler yeniden başlamıştı. Özellikle Alman işgali sonrası önemli sıkıntılar peş peşe yaşanır olmuştu. Zaten normal şartlarda da gıda ihtiyacının önemli bir kısmını ithal etmek durumunda olan Yunanistan, işgal döneminde bu girişimini de gerçekleştirememiştir. Ağır kış şartları problemin büyümesine yol açmış ve 1941 sonbaharından itibaren Yunanistan’da “Büyük Açlık” diye tabir edilen çok zor bir dönem başlamıştır.

 

İLK DESTEKÇİ TÜRK MİLLETİ

 

Yunanistan’ın bu zor günlerindeki ilk destekçisi, komşu kapısı Türkiye ve Aziz Türk milleti olmuştur. Basının da bu olaya sürekli ve geniş biçimde yer vermesi, halkımızın Yunanlıların yaşadıkları sıkıntı, yokluk ve zorluklara karşı hassasiyetini arttırmıştır. Buna verilebilecek örneklerden sadece birisi Ahmet Emin Yalmandır. O günün Vatan gazetesinde;” korkunç bir kışa doğru gidildiğini ve savaşın uzaması nedeniyle komşuda büyük facialar yaşanacağını” yazmıştır(3). Basınımızın aklı ve vicdanı selim yayınlar yapması acilen harekete geçilmesinde yeterli en önemli etken olmuştur. Yunanistan’ın bu konuda resmen yardım istemesine bile gerek kalmamıştır. Okuyucuları tarafından gazetelere gönderilen sayısız mektuplar ve yapılan başvurular, bir yardım organizasyonunun ivedilikle harekete geçirilmesi gerektiğini manasını taşıyordu. Milletçe hissiyatımıza tercüman olan bu mektuplardan birinde kısaca şu ifadelere yer veriliyordu;“ Yunanistan’a yardım hakkında ortaya attığınız fikir, asil bir teşebbüsün hareket noktası olmalıdır. Akşam gazetesi, sekiz milyon insana yardım etmenin, Türkiye’nin kudreti haricinde olduğunu söylüyor. Çok haklıdır. Fakat bu ölçüde bir yardım yapamamak yardımdan geri durmağı icap ettirmez. Bir tek aileyi bile açlıktan ve ölümden kurtarabilmek bir kârdır. Hele yardım Türkiye gibi bizzat zengin olmayan ve bolluk içinde yaşamayan bir memleketten gelirse kıymeti daha yüksek olur(4).” Zaten yokluk içerisinde ki Müslüman Türk halkı elindekini avucundakini Yunanlı komşuları ile seve seve kendiliklerinden, gönüllü olarak paylaşmışlardır. Bu yardımın, alkışlanacak bir tutumdan ziyade insan olmanın gereği olarak yapıldığının vakariyeti her haliyle ortadaydı. Ayrıca bu her Türk insanının da malumu idi. Durum oldukça vahimdi. Ahmet Emin Yalman’da “Cehennemden Dönen Adamın Hikâyesi” başlıklı yazısında, yardımları taşıyan Kurtuluş vapuru ile Yunanistan’a gitmiş bir gemicinin intibalarını anlatmıştır. Gemiciye göre, Atina’da yaşananlar korkunçtu ve insanlar açlıktan ölüyorlardı.

 

ACIYI PAYLAŞMA KADİRŞİNASLIĞI

 

Müslüman Türk Halkı, ben merkeziyetçilikten uzak, inancından aldığı vakar ve paylaşma kültürünün etkisi ile halisane dost elini uzatmıştır, en karanlık ve duçar günlerini yaşayan Yunan halkına. Böylelikle acıyı paylaşma kadirşinaslığını sergileyen Türk halkı komşusunun acısını bir nebzede olsa azaltmış oldu. Özellikle Kızılay, gıda maddesi ve sağlık malzemeleri açısından vakit geçirmeden komşuya yardımın gereğini yerine getirmiştir. Yalnız Kızılay mı? Değil elbet. Beraberindeki birçok kuruluş ve halk bu yardım kervanına cani gönülden iştirak etmiştir.  Türkiye, ilk andan itibaren komşusuna,- askeri malzemede dâhil olmak üzere- destek olmaya çalışmış ve bu faaliyetlerini savaş sona erene değin kesintisiz devam ettirmiştir. Böylelikle her iki millet arasındaki dostluk bu dönemde zirve yapmıştır. Öylesine ki, Yunanistan’ın düşmanlarına karşı aldığı zafer ülkemiz basınında ve halk arasında da memnuniyetle karşılanmış. Bugün belki, çoğumuzun dudak bükeceği tek yürek olmayı yakın geçmişte ecdad başarmış. Bundan da hiç kimse zarar görmemiş. Kazanan âlem-i insanlık olmuş. Eşref-i mahlûkatın onuru kazanan taraf olmuş.

Velhasıl, gırtlağa kadar eza ve cefaya batılan o günlerin sıkıntıları Yunanistan anakarası ile sınırlı kalmayıp On iki adada yaşayan ahaliyi de naçar kılmıştır. Aynı yıllarda Evlad-ı Fatihanların da azımsanmayacak oranda yaşadıkları adalarda, açlık, yokluk ve salgın hastalıklar etkili olmaya başlamış. Bu gibi hastalıklar kitlesel ölümlere sebebiyet verecek vahamete dek ulaşmıştır.

(3) Vatan, 20 Temmuz 1941, “İnsanlık İmtihanı”
(4) Vatan, 22 Temmuz 1941, “Kızılay’ın Yunanistan’a Yardımı”

-DEVAMI VAR-

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP