Her iki milletin de milliyetçiliğe dair fanatizmi ortadan kaldırdığında yan yana mutlu- mesut yaşamaya devam edememelerinde geriye tek engelleri kalacaktır. O’da benliklerinden içerideki öz benlikleri olacaktır. İçlerinde öfke, kin, nefret ve öç alma duygusu taşıyanlar, bu duygularını karşılıklı olarak aynı yoğunlukta ki hayır, sevgi, barış, kardeşlik, yardımlaşma ve paylaşma duygularına dönüştürebildiklerinde ancak kendilerini aşılabileceklerdir. Bu da, esasen bireylerin ve top yekûn insanlığın en büyük düşmanı olan nefislerin rapt-u zapta alınıp terbiye edilmesi ile mümkün olacaktır. Bu başarılabildiğinde kıt’a sahanlığıymış, fır hattıymış, kara sularıymış bunların hepsinin birer teferruattan ibaret olduğu görülecektir. Senin dinin sana benim ki de bana denilebildiği, farklılıklara saygılı olunabildiği sürece, bireyler bulunduğu konumda kabullenilebilindiği sürece, yaradılana yaradanından ötürü kıymet verilebildiği sürece, insana eşrefi mahlûkat gözüyle bakılabildiği sürece birilerinin ekmeğine yağ sürülmemiş olacaktır. Düşmanlığın sebep olduğu savaş gereçlerine harcanacak olan milyarlarca dolarda böylelikle milletlerin kasasına artı değer olarak işlenecektir. İnsanlar kendi refahlarına refah katacaklardır. Her iki millet de yakın tarihlerindeki ekonomik buhranları bu denli ağır yaşamayacak, belki de ekonomik buhran bu iki milletin kapısını bir daha hiç çalmayacaktır. Yeni nesiller sağlık, eğitim ve diğer hizmetleri huzur ve barış içerisinde alabilecektir. Halklar fakirleşmeyecek, daha erdemli bireyler yetiştirilmesi imkânı doğacak ve bir kargaşa sebebi daha kendiliğinden ortadan kalkmış olacaktır. Şimdi buyurun kar ve zar hesabı ile hangisi kolay, hangisi zorun muhasebesini havsalalarınızda iyice bir yapın.
AKLISELİMLE YAKLAŞMAK
Bu düşman edilmişliğe aklıselimle yaklaşıp tefekkür ettiğimizde düşman tarafların maddi ve manevi her alanda zararda oldukları aşikârdır. Sanırım bunda herkes hem fikirdir. Peki, öyleyse bu düşmanlık niye? Bu düşmanlığı körükleyen kimler? Bu düşmanlıktan kimlerin ne çıkarları var? Diye akıllara arda arda gelen sorular var. Bu sorulara karşın Yunanlı bilim insanı Harry Foundalis’in verdiği cevaplara bir kez daha bakalım; “Burada kısa bir not düşmem gerekiyor: özellikle iyi niyetli ve barış yanlısı kişiler olmak üzere Ege’nin her iki yakasından şu fikir de duyulabilmektedir: Aslında halklarımız arasında bizleri ayıran hiçbir şey yok ve halklar birbirlerine karşı düşmanlık beslemiyor. Bu düşmanlığı sürdüren hükümetlerimizdir, çünkü bu işlerine geliyor. Bu düşmanlığı sürdüren hükümetlerdir, Amerikalılardır ve her iki ülkeye silah satan ülkelerdir; çünkü bu düşmanlık daha fazla silah satmalarını ve ceplerini doldurmalarını sağlıyor!(20) ”
“Aslında”, demek bile bence doğru değil, bilinen aşırı uçlar hariç olmak üzere sıradan diyebileceğimiz normal insanların ne Yunanlısı, ne Rumu ve ne de Türkü birbirine düşman değildir. Sokakta yürüyen insanın bunlarla ve geçmişte olanlarla yakın uzak ilişkisi yoktur. Mesela ben, Yunanlılara neden düşman olayım? Neden yüzyıllardır süregelen husumeti devam ettireyim? Bundan ne gibi bir menfaatim olabilir? Vicdan-ı ve gönlü selim inançlı kişiler için doğru olan, kin ve nefreti bir an önce sonlandırmak için gayret üstü gayret sarf etmektir. İnsanlık âleminin menfaati bu yoldan geçer. Gelişmekte olan Türk-Yunan dostluğuna dair son ve güncel bir örnek daha vererek yoluma devam etmek istiyorum. Artan dostluğu görmek için peace.facebook sayfasına bakmanızı tavsiye ederim. ABD’deki Stanford Üniversitesi’nin barış alanındaki projesi “Peace Dot” a destek veren ve 300 milyondan fazla üyesi bulunan facebook bünyesindeki peace.facebook.com adresi insanlar arası dostluğu kuvvetlendirmek maksadıyla oluşturulmuş. Kurulan dostlukların istatistikleri de an be an sitede sergilenmekte. Sitenin milletler arası bölüm istatistiklerine kısaca bir göz attığınızda son 24 saatte en fazla dostlukların Türkler ve Yunanlılar arasında kurulduğunu görebilirsiniz. Bir kez daha yinelemekte fayda mülahaza ediyorum ki, karanlık emelleri olmayan, insanlık düşmanı taşeron terör örgütlerine militanlık etmeyen, tetikçisi olmayan, yardım, yalakalık ve yataklık yapmayan, şiddetin ve fanatizmin cehalet gayyalarına düşmemiş, inanç sahibi ve erdemli her Türk ve Yunan vatandaşı birbirine düşman değildir. Tersine, aralarındaki geçmişin derin izlerini taşıyan kültürel ve sosyal benzeşimlerin bire bir farkındadırlar.
KÜRESEL BARIŞ ORTAMI
Sonuç itibariyle; eksik olmakla birlikte, tüm bu saydıklarımın başarılabilmesi için her iki toplumun akademisyenlerine, manevi liderlerine, toplum önderlerine, sivil toplum kuruluşlarına, siyasi erkine ve aklı başında tüm bireylerine oldukça önemli vazifeler düşmekte. Her iki halk arasındaki dostluk ve kardeşlik duyguları ile küresel barış ortamına katkı düşüncesi kuvvetlendirilerek ülke menfaatlerinin üzerine çıkarılmalı. İnsanlık huzurunu bozmaya yeltenenler behemehâl devre dışı bırakılmalı. Havadan- sudan dünyalık bahanelerle insanlar yerlerinden, yurtlarından, mallarından, mülklerinden, umutlarından, mazisinden ve namuslarından edilmemeli. Hiçbir menfaat yoktur ki, toplumsal inanç ve huzur ile paylaşma, yardımlaşma, sevgi, barış ve hoşgörü duygularının üzerine çıkabilsin. Ayrıca, vur patlasın çal oynasın, gelsin rakılar gitsin uzilerle bu işte yol almak olası değildir. Bunun, su üzerine yazı yazmaktan aşağı kalır hiç bir yanı yoktur. Mana ağırlıklı, maddeden uzak, akılcı, kalıcı, sürdürülebilir, içten, samimi ve seviyeli hasbıhal ya da namı diğer diyalog yolu ile kardeşliğe, sevgiye, barışa, huzura ve gönüller arasına köprüler kurmak, sulh adacıkları oluşturmak işten bile değildir. Sağlıcakla kalın
-BİTTİ-
(20) Harry Foundalis’in “Yunanlar ve Türkler neden birbirlerinden nefret ediyor?”Makalesinden alıntıdır.
Her iki milletin de milliyetçiliğe dair fanatizmi ortadan kaldırdığında yan yana mutlu- mesut yaşamaya devam edememelerinde geriye tek engelleri kalacaktır. O’da benliklerinden içerideki öz benlikleri olacaktır. İçlerinde öfke, kin, nefret ve öç alma duygusu taşıyanlar, bu duygularını karşılıklı olarak aynı yoğunlukta ki hayır, sevgi, barış, kardeşlik, yardımlaşma ve paylaşma duygularına dönüştürebildiklerinde ancak kendilerini aşılabileceklerdir. Bu da, esasen bireylerin ve top yekûn insanlığın en büyük düşmanı olan nefislerin rapt-u zapta alınıp terbiye edilmesi ile mümkün olacaktır. Bu başarılabildiğinde kıt’a sahanlığıymış, fır hattıymış, kara sularıymış bunların hepsinin birer teferruattan ibaret olduğu görülecektir. Senin dinin sana benim ki de bana denilebildiği, farklılıklara saygılı olunabildiği sürece, bireyler bulunduğu konumda kabullenilebilindiği sürece, yaradılana yaradanından ötürü kıymet verilebildiği sürece, insana eşrefi mahlûkat gözüyle bakılabildiği sürece birilerinin ekmeğine yağ sürülmemiş olacaktır. Düşmanlığın sebep olduğu savaş gereçlerine harcanacak olan milyarlarca dolarda böylelikle milletlerin kasasına artı değer olarak işlenecektir. İnsanlar kendi refahlarına refah katacaklardır. Her iki millet de yakın tarihlerindeki ekonomik buhranları bu denli ağır yaşamayacak, belki de ekonomik buhran bu iki milletin kapısını bir daha hiç çalmayacaktır. Yeni nesiller sağlık, eğitim ve diğer hizmetleri huzur ve barış içerisinde alabilecektir. Halklar fakirleşmeyecek, daha erdemli bireyler yetiştirilmesi imkânı doğacak ve bir kargaşa sebebi daha kendiliğinden ortadan kalkmış olacaktır. Şimdi buyurun kar ve zar hesabı ile hangisi kolay, hangisi zorun muhasebesini havsalalarınızda iyice bir yapın.
AKLISELİMLE YAKLAŞMAK
Bu düşman edilmişliğe aklıselimle yaklaşıp tefekkür ettiğimizde düşman tarafların maddi ve manevi her alanda zararda oldukları aşikârdır. Sanırım bunda herkes hem fikirdir. Peki, öyleyse bu düşmanlık niye? Bu düşmanlığı körükleyen kimler? Bu düşmanlıktan kimlerin ne çıkarları var? Diye akıllara arda arda gelen sorular var. Bu sorulara karşın Yunanlı bilim insanı Harry Foundalis’in verdiği cevaplara bir kez daha bakalım; “Burada kısa bir not düşmem gerekiyor: özellikle iyi niyetli ve barış yanlısı kişiler olmak üzere Ege’nin her iki yakasından şu fikir de duyulabilmektedir: Aslında halklarımız arasında bizleri ayıran hiçbir şey yok ve halklar birbirlerine karşı düşmanlık beslemiyor. Bu düşmanlığı sürdüren hükümetlerimizdir, çünkü bu işlerine geliyor. Bu düşmanlığı sürdüren hükümetlerdir, Amerikalılardır ve her iki ülkeye silah satan ülkelerdir; çünkü bu düşmanlık daha fazla silah satmalarını ve ceplerini doldurmalarını sağlıyor!(20) ”
“Aslında”, demek bile bence doğru değil, bilinen aşırı uçlar hariç olmak üzere sıradan diyebileceğimiz normal insanların ne Yunanlısı, ne Rumu ve ne de Türkü birbirine düşman değildir. Sokakta yürüyen insanın bunlarla ve geçmişte olanlarla yakın uzak ilişkisi yoktur. Mesela ben, Yunanlılara neden düşman olayım? Neden yüzyıllardır süregelen husumeti devam ettireyim? Bundan ne gibi bir menfaatim olabilir? Vicdan-ı ve gönlü selim inançlı kişiler için doğru olan, kin ve nefreti bir an önce sonlandırmak için gayret üstü gayret sarf etmektir. İnsanlık âleminin menfaati bu yoldan geçer. Gelişmekte olan Türk-Yunan dostluğuna dair son ve güncel bir örnek daha vererek yoluma devam etmek istiyorum. Artan dostluğu görmek için peace.facebook sayfasına bakmanızı tavsiye ederim. ABD’deki Stanford Üniversitesi’nin barış alanındaki projesi “Peace Dot” a destek veren ve 300 milyondan fazla üyesi bulunan facebook bünyesindeki peace.facebook.com adresi insanlar arası dostluğu kuvvetlendirmek maksadıyla oluşturulmuş. Kurulan dostlukların istatistikleri de an be an sitede sergilenmekte. Sitenin milletler arası bölüm istatistiklerine kısaca bir göz attığınızda son 24 saatte en fazla dostlukların Türkler ve Yunanlılar arasında kurulduğunu görebilirsiniz. Bir kez daha yinelemekte fayda mülahaza ediyorum ki, karanlık emelleri olmayan, insanlık düşmanı taşeron terör örgütlerine militanlık etmeyen, tetikçisi olmayan, yardım, yalakalık ve yataklık yapmayan, şiddetin ve fanatizmin cehalet gayyalarına düşmemiş, inanç sahibi ve erdemli her Türk ve Yunan vatandaşı birbirine düşman değildir. Tersine, aralarındaki geçmişin derin izlerini taşıyan kültürel ve sosyal benzeşimlerin bire bir farkındadırlar.
KÜRESEL BARIŞ ORTAMI
Sonuç itibariyle; eksik olmakla birlikte, tüm bu saydıklarımın başarılabilmesi için her iki toplumun akademisyenlerine, manevi liderlerine, toplum önderlerine, sivil toplum kuruluşlarına, siyasi erkine ve aklı başında tüm bireylerine oldukça önemli vazifeler düşmekte. Her iki halk arasındaki dostluk ve kardeşlik duyguları ile küresel barış ortamına katkı düşüncesi kuvvetlendirilerek ülke menfaatlerinin üzerine çıkarılmalı. İnsanlık huzurunu bozmaya yeltenenler behemehâl devre dışı bırakılmalı. Havadan- sudan dünyalık bahanelerle insanlar yerlerinden, yurtlarından, mallarından, mülklerinden, umutlarından, mazisinden ve namuslarından edilmemeli. Hiçbir menfaat yoktur ki, toplumsal inanç ve huzur ile paylaşma, yardımlaşma, sevgi, barış ve hoşgörü duygularının üzerine çıkabilsin. Ayrıca, vur patlasın çal oynasın, gelsin rakılar gitsin uzilerle bu işte yol almak olası değildir. Bunun, su üzerine yazı yazmaktan aşağı kalır hiç bir yanı yoktur. Mana ağırlıklı, maddeden uzak, akılcı, kalıcı, sürdürülebilir, içten, samimi ve seviyeli hasbıhal ya da namı diğer diyalog yolu ile kardeşliğe, sevgiye, barışa, huzura ve gönüller arasına köprüler kurmak, sulh adacıkları oluşturmak işten bile değildir. Sağlıcakla kalın
-BİTTİ-
(20) Harry Foundalis’in “Yunanlar ve Türkler neden birbirlerinden nefret ediyor?”Makalesinden alıntıdır.