Yakında bulutlar ağlayacak Türkiyemin üzerine. Şimşekler çakmaya başladı usul usul. Sonra yıldırımlar düşecek. Bu defakiler sert ve güçlü. Büyük sesler çıkartacaklar düştükleri yerde. Doğa tam bir tetik mekanizmasıdır. Bir yandan hareket başladığı zaman, her hareket bir yeni hareketi tetikler. Depremler olacak ! Katlamalı depremler. Ve bölünecek toprak. Akan suları tutamayacak toprak ve beslenemeyecek ağlayan bulutlardan. Çaresizlik kol gezecek ağaçların arasında. Kuruyacak ağaçlar ve geride solmuş ot ve çiçekler kalacak bölük börçük toprakların üzerinde. Zor durabilecek bu minik bitkiler ayakta. Her an öldü ölecek, gitti gidecekler. Kimi yere gübre atacak, yapay şekilde canlandıracak büyükler. Kimi yer ise bomboş kalacak, tamamen öksüz. Şimdi iddia ederek söylüyorum ki o öksüz benim ve benim insanım olacaktır. Tarih boyu böyle olmuştur. Doğa, insanı şaşırtmaz. Hep anlatır güzel güzel; çoook önceden olacakları. Daha dün ot olup da sonradan çalılaşan ve devamında ağaç olanlar da dallarına, endamlarına, yapraklarının yeşilliğine ve çokluğuna bakın aldanmasınlar sakın, onlara bir şey olmaz diye.
KARINCALAR KOL GEZİYOR
Üstlerinde onları yiyen karıncalar kol geziyor. Kurtlar, gövdelerini her gün daha çok kemiriyor. Ağaç, çok zor tutar ve büyür. Ama minik bir sebep onu bir defada öldürür. Ki daha yangınlar başlamadı bile. Evet, yangınlar. Cayır cayır yanacak bu orman. Çığlıklar yükselecek ve kulaklarımızı kapatacağız korkmayalım diye. Ama korkacağız. Sen uyuklamaya devam et benim insanım. Bütün bunları gördüğün vakit, ataların, dedelerin gelecek aklına. Nasıl göç ettikleri, nasıl çile çektikleri, ne dramlar yaşadıkları aklına gelecek ama çok geç olacak o zaman. Sen gözlerini faltaşı gibi açmış, yıkımı izleyeceksin ve o alevler sana varana dek yerinden hareket edemeyeceksin. Hareket etmeyi uzun zamandır unuttun sen. “Bana bir şey olmaz” dedin; “O gün geldiği vakit biri çıkar beni kurtarır” dedin; “Boşver, içelim, unutalım” dedin. Unutamayacaksın o günü. Daha öncekileri unuttuğun gibi. Bir de yeni fidanlar var ormanda nasıl kök salınır bilmeyen. Çevresinde üç beş çiçek ve mantarla eğleniyorlar. Bu minik fidanlar, yanıverecekler aniden ve anlamadan. Ne yangın biliyorlar, ne deprem. Ne şimşek, ne yıldırım. Sadece bir bahar havası zannediyorlar hayatı. Yanlarındaki ulu ağaçlara bile bakmamışlar kafalarını kaldırıp. Zaten artık kaldırmaya vakitleri de olmayacak. “Yazık” bile demeye dilim varmıyor bu körpe fidanlara; her yanı binbir çaba ile kaplayan sarmaşıklara baktıkça. Sarmaşık görevini yapıyor ve kendine yaşam alanı açıyorken, bizim fidanlar sadece lay lay lom oyalanıyorlar. “Ne yazıyorsun böyle be Barış ?” diyeceksiniz. “Ne manasız bir yazı bu ?” diyeceksiniz. Ama anlayan anlıyor güzel kardeşim. Üzerimdeki o çekingen, kapalı örtüyü attım. Türkiyemin kaderini anlattım.
BALKAN YEMEKLERİ
1 gün önceHABERLER
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
19 gün önceHABERLER
05 Kasım 2024