Ülkemiz yaklaşık bir aydır Gezi olayları ve çözüm süreci başlıklarıyla fazlasıyla iç politikaya yoğunlaşmışken, yakın çevremizde yani Irak’ta ve Doğu Türkistan’da yani Çin’de Türk ve Müslüman soydaşlarımıza karşı uzun yıllardır yürütülen yok sayma ve soykırım alabildiğine yoğunlaşmıştır. Tarihi, dini, kültürel ve etnik olarak bağlı ve sorumlu olduğumuz Doğu Türkistan bölgesinde, 23 Nisan 2013’te Kaşgar bölgesinin Sırıkbuya kentinde 21-26 haziranda Turfan bölgesinin Lukçun kentinde 25-28 Haziran’da Hoten’in Hanırık kentinde 2 ve 29 Haziran’da Urumçi’de 2 kişi olmak üzere 70’e yakın Uygur Türkü öldürülmüştür. Çin’in ‘’modernizasyon’’ ve ‘’Kentsel dönüşüm’’adı altında Uygur Türklerinin evlerinin istimlak edilmesi ve “Batıyı Kalkındırma Planı” adı altında, dâhili bir sömürgeciliğin yoğun şekilde yürürlüğe konulması sonucu, olaylar kısa sürede tüm Doğu Türkistan bölgesine yayılmıştır. 2009 da ki Urumçi katliamının acıları halen taze iken, katil Çin’in bu şekilde biz Türklere bu acıları yaşatması, bölgeyi Türksüzleştirme ve İslamafobi algısını canlı tutarak, acımasız komünist sistemde soydaşlarımızı asimile etme anlayışından başka bir şey değildir. Çin yönetimi rejimine yönelik en hafif bir eleştiriyi bile isyan girişimi saymakta ve bu tür olaylara karışan Uygur Türkleri’nin ihbar edilmesi karşılığında, 50–100 bin Yuan (8000-16000 Dolar) ödül verileceği haberleriyle tam bir insan avı sürdürmektedir. BBC’de yayınlanan bir habere göre Çin yönetimi 1 Temmuz’da bir genelge yayınlayarak, Uygurların boyu 15-22 santimetreyi geçen cep çakılarını bile en yakın Çin güvenlik merkezlerine teslim etmelerini istemektedir. Yürütülen bu politika ile halen Anadolu köylerin de olduğu gibi Uygur Türkleri’nin de geleneksel anlamda yaşattığı çakı taşıma gibi adetleri yok etmek ve Uygur Türkleri arasında ki bağlılığı azaltarak kardeşlik duygularını eritmek istemektedirler. Çin yönetiminin, Türklerin kendilerini en ufak bir şekilde dahi korumak istemelerine tahammülleri yoktur.
MEDYA KARARTMASI
Çin yönetimi tarafından bölgeye uygulanan medya karartması ve sansürleme faaliyeti ile bölgede yapılan zulüm ve asimilasyon tüm gerçekliği ile maalesef dünya kamuoyuna gösterilememektedir. Gezi eylemlerine ve Türk yönetiminin tavrına oldukça yakından şahitlik eden ve çok sayıda bildiri yayınlayarak garip bir şekilde duyarlılığını gösteren ABD’nin, Çin’in Doğu Türkistan’da gerçek mermilerle yaptığı katliamı cılız ve sessiz birkaç cümle ile geçiştirmesi, yakın tarihimiz de ki, ikiyüzlü ve riyakâr politikaların bir başka örneğini oluşturmuştur. Hemen yanı başımızda adı Irak olan, ancak kalben canımız ciğerimiz olan Kerkük Türkleri’nin ve Türkmeneli’nin, tuzu ve hurması çok olduğu için o isimle anılan Tuzhurmatu kenti, ne yazık ki geçen hafta canlı bomba saldırısıyla sarsılmıştır. 25 Haziran’da Irak Türkmen Cephesi Başkan Yardımcısı Ali Haşim Muhtaroğlu ve Selahattin Vali Yardımcısı Ahmet Hoca’nın da aralarında bulunduğu 10 kişinin hayatını kaybettiği saldırı birçokları görmese ya da görmek istemese de tüm soydaşlarımızı derinden yaralamıştır. Bin yıllık Türk yurtları olan Kerkük, Musul ve Telaffer gibi Kuzey Irak yerleşim yerlerini Türksüzleştirme ve bölgede Kürt nüfusunu hakim kılma çabası, ne acı ki bir başka örneğini vermiştir. Irak merkezi yönetimi ve Kuzey Irak bölgesel yönetimi Türk düşmanlıklarını gösterircesine Türkmenlerin güvenlik gücü oluşturma taleplerini görmemektedir. Barzani’nin ve soysuz yönetiminin bu tür saldırılarda kılını kıpırdatmaması oldukça doğaldır. On yıllardır bölgede PKK kartını açıktan oynayan bu soysuzlara, gerekli tepkiyi Türkiye Türkleri mutlaka göstermelidir. Tüm bu olaylar ve daha önceki sayısız zulmün en hafif karşılığı, Çin mallarını boykot etmektir. Allah’ın rahmeti, bayrağı indirtmemeye yemin ederek şehit olan Doğu Türkistan ve Kerkük Türkleri’nin üzerine olsun. Kayıp vicdanların bulunması duasıyla…
HABERLER
2 saat önceHABERLER
2 saat önceKÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önce