DOLAR 33,0273 0%
EURO 36,1053 -0.01%
ALTIN 2.623,402,10
BITCOIN 21407151.78653%
İzmir
38°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

Türk kadınları menopoza erken giriyor!
228 okunma

Türk kadınları menopoza erken giriyor!

ABONE OL
03/09/2020 00:58
Türk kadınları menopoza erken giriyor!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Menopoz tıp dilinde kadının adetten kesilmesi ve doğurganlığının sona ermesi olarak tanımlanıyor. Toplumumuzda ise yaygın bir kanı olarak menopoz dönemi yaşlılık döneminin başlangıcı olarak görülüyor. Ortalama insan ömrünün 80’li yaşların üzerine çıktığı günümüzde, menopoz döneminin aslında insan hayatının önemli bir kısmını kapsıyor. Türkiye’de menopoza girme yaşı 46 olmakla birlikte yurt dışında ortalama 51 yaş olarak bildiriliyor. Bunun nedeni ise, kültürel, ırksal ve coğrafik farklılıkların olmasından kaynaklanıyor.

Menopoz döneminde östrojen hormonu salgısının aşırı düşmesiyle birlikte kalp hastalıkları ve kemik erimesi (osteoporoz) riski de artıyor. Bu riskleri önleme konusunda var olan seçenekler hakkında bilgi sahibi olmak için, kadınların yıllık jinekolojik muayenelerini menopoz döneminde de devam ettirmesi önem taşıyor. Acıbadem Bursa Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Ebru Füsun Donat, kadınlarda menopoz süreci ile bilinmesi gerekenleri anlatırken, sık sorulan soruları şöyle yanıtlıyor:

Menopoz kadınlarda ergenlik çağı ile başlayan ve düzenli aralıklarla her ay tekrarlanan adet kanamalarının sona ermesi durumudur. Menopoz dönemi öncesi ve sonrası ile birlikte bireyde farklılıklar görülebilir. Türkiye’de menopoza girme yaşı 46 birlikte dünyada ortalama 51 yaştır. Bunun nedeni ise: genetik yapı, kültürel, ırksal ve coğrafik farklılıkların olmasından kaynaklanıyor.

Menopozda östrojen eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkan belirtiler şu şekilde özetlenebilir: Adet kanamalarının kesilmesi, sıcak basmaları, gece terlemeleri, çarpıntı, uykusuzluk, sinirlilik depresyon, cilt kuruluğu, cinsel isteksizlik, vajinal kuruluk, memelerde küçülme gibi değişiklikler. Kemiklerde erime (osteoporoz) ve buna bağlı olarak erken dönemlerde ortaya çıkan bel, eklem ve kas ağrıları ve daha ileri aşamalarında kemik kırıklarının görülmesi.

Sıkıntılar hem psikolojik hem de fizyolojik

Kadınların adetten kesilmesi, östrojen ve progesteron salgılanmasının azalması, kişide fiziki ve psikolojik birçok değişikliğe neden oluyor. Çarpıntı, ürogenital sistemle ilgili vajinal kuruluk, ilişki esnasında ağrı, sık idrara çıkma hissi ya da idrar yaparken yanma, kemik ağrıları, kalple ilgili sorunlar meydana geliyor. Bunun dışında nörolojik birtakım semptomlarda oluyor. Ruh halinde değişiklikler, uyku düzeninde bozukluk, içe kapanıklık, sinirlilik, endişe hali, daha ileri boyutta olursa depresyon ortaya çıkabiliyor.

Hormon replasman tedavisi birincil tedavi olarak önerilmiyor”

“Biz doktor olarak hastaya birincil tedavi olarak hormon replasmanı önerilmiyor. Çünkü riskleri fazla.Bu tür tedavilerin etkinliğini öngörmek, dozlarını hesaplamak mümkün değil, hangi hastada nasıl bir yan etki gösterebileceği önceden bilinemiyor. Hormon replasmanı ile bu alternatif doğal kaynaklı destekleyici tedavi arasındaki önemli bir diğer tedavi seçeneği antidepresanlardır. Hastanın psikolojik ve psikosomatik rahatsızlıkları varsa, antidepresanlar verilmeden fitoöstrojenlerin kullanımı öneriliyor. “

Menopoza giren her kadına hormon tedavisi uygulanmıyor. Op. Dr. Ebru Füsun Donat, bu konuda şunları söylüyor: “Daha önce meme ya da rahim kanseri geçirenlerde, porfiri dediğimiz bir hastalığı olanlarda, ciddi bir karaciğer hastalığı bulunanlarda hormon replasmanı uygulanmıyor. Hastanın lipid düzeyi çok bozuksa öncelikle bunun düzeltilmesi gerekiyor. Bir de daha önceden geçirilmiş damarlara ait derin toplayıcı sistem bozukluğu, tanı konulamamış bir vajinal kanama, büyük miyomu varsa tedaviye başlanmıyor.”

Hormon tedavisine tetkikler sonrası başlanıyor

Kadınlarda menopoz döneminde görülen şikâyetlerin ortadan kaldırılması için vücutta eksik olan östrojen ve progesteron hormonunun yerine konması esasına dayanan bir tedavi yöntemi uygulanıyor. Op. Dr. Donat hormon replasmanı adı verilen bu tedavinin amacını “vazomotor semptomlar dediğimiz şikâyetleri ortadan kaldırmak, kemik erimesini azaltmaya çalışmak, kalbi korumak ve diğer sıkıntılarını gidermek” diye açıklıyor. Bu tedavinin başladığı yıllarda çok daha uzun süreli ve her hastaya hormon replasmanı uygulandığını anlatan Op. Dr. Donat, artık en fazla 5 yıllığına verilen bu hormonların hastaların şikâyetlerine göre farklı şekil ve dozlarda olduğunu da vurguluyor. Özellikle ailevi hayatı ciddi şekilde etkilenen kişilere verilebiliyor.

Menopoza giren kadına doğrudan hormon tedavisine başlanmıyor. Gelen hastadan öncelikle çok detaylı bilgi almak gerekiyor. Daha önce geçirdiği önemli hastalıklar, karaciğer hastalıkları, diyabeti, kolesterolü, yüksek tansiyonu var mı, ailesinde meme kanseri ya da kalp hastalıkları görülmüş mü? Bunlar çok önemli. Fiziksel muayenede hastanın, vücut kitle indeksi önem taşıyor. Ayrıntılı fizik muayene tetkikleri sonrasında tedaviye başlanıyor.

Ardından laboratuar tetkikleri yapılıyor. Tam kan sayımı, idrar analizi, lipid profili, kan şeker seviyesi, karaciğer enzim düzeyleri, elektrokardiyografi, smear testi, mammografi ve meme ultrasonu yapılıyor. Ultrasonla rahim zarının kalınlığı ölçülüyor, eğer zar beklenenden kalınsa endometrial örnek alınıyor. Yumurtalıkların o anki aktivitesi değerlendiriliyor. Bu tetkiklerin ardından hastanın hormon replasmanı için uygun olup olmadığı ortaya konabiliyor.

 İlaçlara en düşük dozdan başlanıyor

Hormon replasmanı tedavisine en düşük dozla başlanıyor, hastanın şikâyetlerinin devam etmesi durumunda doz artırılarak devam ediliyor. Op. Dr. Donat, amacın en düşük dozla tedavinin gerçekleştirilmesi olduğunu söylüyor. Araştırmalara göre 40’lı yaşlardan sonra kadınlar her yıl kemik kitlesinin binde beşini kaybederken, menopozdan sonra bu oran yüzde 3-4’e çıkıyor. Hormon replasmanında giderilmeye çalışılan en önemli olumsuzluklardan biri de kemik erimesi. Op. Dr. Donat, “Menopozdan sonra kemik yıkımı yapımdan daha hızlı olmaya başladığından yavaş yavaş kemik yoğunluğu azalıyor” diyor. Menopoza giren hastanın kemik yoğunluğunun ölçüldüğünü ve stardart sapma oranı olan -2,5’un üzerinde bir yıkım olduğunda medikal tedaviye başlandığını anlatan Op. Dr. Donat, kemik yoğunluğunda bir miktar azalma olanlara da haftada üç gün yürüme, yüzme veya bisiklet gibi egzersizleri öneriyor.

En az 10 karakter gerekli