Bir tarihçi diyor ki, Türkler geçmişteki acılarını hatırlamayı sevmezler. Acılar ve mağlubiyetler üzerine inşa edilmiş bir kimlik algıları yoktur.
Peki, neyi severler? Büyük zaferler, fetihler, başarıların tarihini severler…
İyi de, bu kahramanlıklar, fetihler 17. yüzyılda bitti.Son üç yüzyıldır bir biri üzerine kaybedilen savaşlar, terkedilen topraklar, katledilen insanlar, tecavüz edilen kadınlar, özetle bir kılıç artığı var. Bu “kılıç artığı” kavramını kendisi de bir Balkan göçmeni olan duayen bir hocamız kullanıyor. Hatta yeniçağ tarihçilerine “siz hep zafer, fetih tarihleri çalışıyorsunuz, bu yüzden uzun yaşıyorsunuz, ama yakınçağ tarihçileri hep yenilgiler, katliamları çalışıyorlar, üzüntüden genç yaşta ölüp gidiyorlar!” diye takılıyor.
2007-2009 yılları arasında yayınlanan Elveda Rumeli dizisine danışmanlık yapmıştım. Dizide Balkanlarda komitacılık ve Türkler anlatılıyordu. Tam dizide dönemsel olarak Balkan Savaşına gelinmek üzereyken dizi yayından kaldırıldı. Daha sonra tekrar bir araya geldiğim dizinin yapımcısı Tarkan Karlıdağ bir ara bana “Hala dizinin neden yayından kaldırıldığını anlayabilmiş değilim!” demişti. Gerçekten de artık Karadağ, Sırbistan, Yunanistan ve Bulgaristan’ın saldırılarına uğrayan Osmanlı topraklarındaki Müslümanların yaşadıkları büyük katliam, sürgün ve kaçışın anlatılacağı döneme gelmişti dizi.
Acaba Türkiye’de birileri bu acıların hatırlatılmasından rahatsız mı?
Her 24 Nisan yaklaştığında ABD başkanı soykırım diyecek mi diye bütün ülkeyi ayağa kaldıranlar acaba aynı kişiler mi? Ben de bu sorunun çözümünü henüz bulabilmiş değilim.
İşte Türklerin acı dolu haftası ve anma günleri:
15 Mayıs Yunan İşgali Şehitlerini Anma Günü:
15 Mayıs 1919’da Yunan ordusu Birinci Dünya Savaşından yenilgiyle çıkmış, orduları dağıtılmış Türk topraklarını fırsattan istifade ederek, ele geçirmek için İzmir’e çıkarma yaptı. Bu çıkarmaya karşı ilk tepkiyi gösteren gazeteci Hasan Tahsin aynı gün şehit edildi. Ardından 1922’ye kadar devam eden işgal ve saldırılarla Türkler öz yurtlarında katledildi, ezildi, sürgün edildi.
19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıkarak kurtuluş savaşını başlattı. Aynı gün Türkiye’de Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanır. Yunan Parlamentosu “19 Mayıs Pontus Soykırımının Anma Günü” olarak kabul etti. Oysa Türklerin ve Rumların yaşadığı felaketlerin ve nihayetinde iki ülkedeki nüfusun “mübadele” edilmesinin arka planında Yunanistan’ın Batı Anadolu’yu işgali yatar.
Neden Türkler 15 Mayıs’ı Batı Anadolu Soykırımı Anma Günü olarak anmasın. Hadi soykırım olmasın, hiç olmazsa şehitlerini anmak gerekmez mi? İşgalcilere ilk kurşunu atan ve şehit edilen gazeteci Hasan Tahsin bunu hak etmiyor mu?
“İlk Kurşun Anıtı” İzmir-Konak ve Gazeteci Hasan Tahsin (1888-15 Mayıs 1919)
18 Mayıs Kırım Tatarları Sürgün ve Soykırımını Anma Günü:
İkinci Dünya Savaşı devam ederken Almanların geri püskürtülmesiyle Kırım’a giren Sovyet orduları Stalin’in emriyle Kırım tatarlarını 18 Mayıs 1944’te hayvanlara bile yapılmayacak bir muameleyle sürgüne tabi tuttu. Birçoğu yolda öldü. Sonra geri dönüşlerine dahi izin verilmedi. Kırım Tatarları öz yurtlarını kaybettiler.
Tatarlar bu yapılanları soykırım olarak adlandırıp anıyorlar. Resmen “Sürgün Kurbanlarını Anma Günü” olarak kabul etmiş.
Biz aynı kökten geldiğimizi iddia ettiğimiz Tatarların bu acısını paylaşmayacak mıyız? Yoksa Rusya’nın güceneceğinden mi korkuyoruz? Daha Sovyetler Birliği döneminde 1955’ten itibaren Stalin bizzat Komünist Parti tarafından lanetlendi, bütün heykelleri yıkıldı. Stalin’e ve yaptığı onlarca katliama sahip çıkan yok. Rusya bile bunu kabul ediyor. Ukrayna buna etnik temizlik diyor.
Bizim parlamentomuz bu olayla ilgili hangi kararı aldı?
“Son Aile” Adlı Kırım Tatar Sürgünü Anıtı Projesi
20 Mayıs Bulgaristan Türklerinin Etnik Temizlik ve Sürgünlerini Anma Günü:
Bulgaristan Türkleri 1984-1989 yılları arasında ağır bir asimilasyon, etnik temizlik ve soykırım tehdidi altında yaşadılar. Jivkov tarihte eşi az görülen bir zulümle Türklerin üzerinden buldozer gibi geçti. Bütün bunlar Türkiye’nin yanıbaşında gerçekleşti. Bulgaristan Türkleri yaşadıkları bu saldırıya karşı 24 Aralık 1984, 7 Ocak 1985, 19-20-21 Mayıs 1989’da protestolarla direniş gösterdiler. Çok sayıda şehit verdiler. Yaşadıkları acıları unutturmamak için bu günleri anmakta, anıtlar inşa etmektedirler. Bunlarla ilgili Türkiye’de resmi makamların kabul ettiği bir anma günü var mı? Bulgaristan’ın bize küsmesinden korkmamıza gerek yok. Bulgaristan hükümeti bu yerel anmalara temsilcileriyle katılıyor.
Şumnu Bohçalar (Kaolinovo)’da “Mayıs Olayları” Anıtı ve Anma Töreni
21 Mayıs Çerkes Sürgünü ve Soykırımını Anma Günü:
Çerkes direnişi bütünüyle kırıp 21 Mayıs 1864’te Kafkasya hakimiyeti ilan eden Rus ordusu ve Çarlık hükümeti aldığı kararla Çerkesleri öz yurtlarından sürgün etti. Yüzbinlerce insan hayatını kaybetti. Hayatta kalanlar Osmanlı’ya sığındı ve bir birinden uzak diyarlara iskân edildi. Çerkesler bu günü her yıl düzenli olarak anıyor. Uluslararası yayınlarda artık bu olay bir soykırım olarak da tanımlanıyor. Gürcistan Parlamentosu yaşanan süreci soykırım olarak tanıyan bir karar aldı.
Bizim parlamentomuz hangi kararı aldı bu konuyla ilgili?
Eskişehir’de Çerkes Soykırımı ve Sürgünü Anıtı (yapımı 2017)
Değerli okurlarım!Sizler için bu yazımda yalnızca bir haftayı örnek olarak ele aldım. Bu bir hafta içindeki anma günlerinin tarihinde gerçekleşen olaylarda ölen Türk ve akraba toplulukların toplamı küçük bir Avrupa devletinin nüfusuna denktir. Sürgün edilenlerin toplamı orta halli bir Avrupa devletinin nüfusuna yakındır. Bir de bu süreçlerde kaybedilen toprakların büyüklüğünü düşünün!
Biz bunları anmayacağız da kim anacak?
Artık tarihimize farklı bir şekilde bakmanın zamanı gelmiştir. Başımızı gömdüğümüz kumdan çıkaralım. Takdiri siz değerli okuyucularıma ve hükümet yetkililerine bırakıyorum.
BALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
18 gün önceHABERLER
27 gün önce