Dünyanın ender bir yarım adası durumunda olan Türkiye, bin bir türlü hile ve oyunlarla ancak bu kadar durdurulabildi, bugüne geriletildi, beyin göçü ülkemize yaşatıldı. Sağcı-Solcu, Alevi-Sünni, Kürt-Türk kışkırtmaları bir süreliğine ülkeyi oyalattı ama diz çöktürtmedi, şu anda kökü üzerinde yeşeriyor. Bir filizin sert toprağı deldiği gibi. Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Teşkilatı(OECD) 2014 yılında yayınlattığı dünya ekonomi raporuna göre 2023 yılına kadar ekonomik büyümesi bu tempoyla giderse ortalama yıl bazında yüzde 6,7 oranında büyür, yani 2013-2023 yılları arasında ekonomisini ikiye katlar. Yapabilir mi? Tabiî ki yapabilir, bu haliyle bile beşeri sermayesi, yer altı yer üstü kaynakları yönetim tarzı buna elverişlidir. Nükleer santraller bunun kaynaklarından biridir. Malum an itibariyle enerji açısında yüzde 75 dışa bağımlıyız, ama yapılan her nükleer santral az daha işimizi kolaylaştırır. Sözüm ona kimi çevre dostları protesto ederek “nükleer santral istemiyoruz” diye faaliyetler ortaya koyuyorlar, peki niye ABD’de 100 kadar nükleer santral var de sizin gıkınız çıkmıyor? Sormaya hakkımız yok mu? Üstelik nükleer santralde değerlendirebileceğimiz Toryum madenimiz de var. Tabi ki nükleer santralden enerji elde ederseniz elektrik faturanız 1/3’e iner, yani 150TL olan faturamız 50TL olacak hem de yerlisinden. İşte dünya buna müsaade etmemek için elinden geleni yapıyor.
ÜLKENİN ALTIN REZERVİ
Türkiye’nin altın rezervi 850 bin tondur, ülkemiz bunun 250 bin tonunu ekonomiye kazandırırken, 600 bin tonu yerin altında duruyor. Bergamalı vatandaşlarımızın çıplak gösterilerini ne çabuk unuttunuz, yok efendim yerleşim birimimizi terk etmeyeceğiz diye. Kardeşim, üzerinde oturduğunuz altın milli servet olup hepimizin değil mi? Eğitim öğretimde dünya güçlüleri yüzde 70 meslek yüzde 30 akademik liselere öğrenci yönlendirirken, bizde 28 Şubat’ın da katkılarıyla tam tersi duruma gelmişti, ama şükürler olsun dünya ölçülerine dönmek üzereyiz. Şu anda sıkıntı yaşadığımız en önemli alan, günümüzün en aranan sermayesi olan “Beşeri sermaye”nin yetiştirilmesidir. Hani bir söz var “Ağaç yaşken eğilir” yani istediğiniz yaşta insanını eğitmeniz kolay değildir. Öğretebilirsiniz ama istenilen tarzı ona kazandırmanız bir hayli zor. Ayrıca ekonomisi gelişmiş dünya ülkelerinde ekonominin yüzde 20’si öz kaynaklara, yüzde 80’ni ise beyinin üretkenliğine, emek ve bilgiye bağlıdır. Bizde ise bu oran nerdeyse tersidir. Bakın şu örneğe bana hak vereceksiniz. Şimdi bir ithal otomobilin hammaddesini bir hesaplayalım; camı, plastiği, demiri vesaire ederi 3 bin ise işin içine emek ve bilgi katılınca 103 bin eder. İşte emek ve bilgi ekonomiye böyle değer katıyor. Bununla birlikte Hükümetin verdiği sözleri fazlasıyla yerine getirmesi gücünün bir işareti değil mi? Baksanıza 200 bin taşeron işçisini kadroya alacaktı 700 bine çıkardı vatandaş olarak bize de Allah’a şükretmek düşer. Demek ki devletimizin imkânları artmıştır. Yıllardır asgari ücretle çalışan 700 bin vatandaşlarımız da az daha rahat etsinler fena mı olur. Türkiye’nin gücü var arkadaş diyesim geldi, inşallah ileriye dönük daha güzel şeyler olacak. Şu terör hadisesi bir dinsin, o zaman görürsünüz gelişmeleri, ülke çapına yayılan huzuru, huzurun beraberinde getireceği mutluluğu. Umarım o günler yakındır, saygılarımla.
BALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
18 gün önceHABERLER
27 gün önce