Geçtiğimiz günlerde AİHM’nin Türk milletini kızdıran açıklamasına şahit olmuştuk. AİHM’nin Selahattin Demirtaş için; “Derhal tahliye edilmelidir” açıklaması bir ihanet ortaklığının sonucudur. Bu karar hukuk dışı siyasi bir karardır. Hüseyin Nihal Atsız’ın da söylediği gibi; “Bir hainin affını istemek merhamet duygusundan değil, ancak ihanete ortak olmaktan doğan aşağılık bir davranıştır.” Geçmişte olduğu gibi bugün de Avrupa, Türk düşmanlığını yaptığı açıklama ve eylemleriyle sürdürmektedir. Avrupa Konseyinin içinde uluslararası bir mahkeme olan AİHM, bir teröristi hangi gerekçe ve savunmaya bağlı olarak destekleyici açıklamalar yapmaktadır? AİHM her fırsatta Türkiye aleyhinde söylemler ve eylemler yapmaktayken, şimdilerde ise Türkiye’nin kendi iç politikasına karışmakta ve bağımsız Türk yargısına müdahale etmektedir.
Geçmişte AİHM, İspanya’da ETA terör örgütü ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle Batasuna Siyasi partisinin kapatılması hakkındaki kararındaki gerekçeler ve çalışmaları öne sürmüşken, aynı AİHM şimdilerde Türkiye de bir teröristin tahliye edilmesini İstediğini ifade etmektedir. Bu çifte standart ve tutarsızlığın altında yatan ana etken elbette Tarihten gelen Türk düşmanlığıdır.
Dolayısıyla AİHM, kararını vermiş ve topu Türkiye’ye atmıştır. Bu durum, Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kararlarının bağlayıcılığı ve bir dayatmasıdır. Bu noktada asıl önemli soru işareti; Türkiye bu karara uymadığı takdirde, Avrupa hükümetlerinin tutumu ne olacaktır? AİHM kabul edilemez skandal bir karar almıştır. Mevcut Kavala ve Demirtaş davaları aynı sonuca doğru gitmektedir. Kavala ve Demirtaş kararları Ankara tarafından uygulanmaz veya Ankara nasıl uygulayacağına dair bir eylem planı sunmaz ise, işler daha da farklı bir hale dönüşebilir. Süreç analizi bakımından, Türkiye 1949’dan bu yana üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nde kurucu üye olarak kabullenilmektedir. 1950’li yıllarda AİHM’yi kuran 12 Avrupa ülkesinden biri olma özelliğine sahiptir. Avrupa Konseyi siyasi planda Türkiye’nin “Avrupalı” kimliğinin tescil edildiği yer olarak bilinmektedir.
Tüm AB ülkeleri aynı zamanda Avrupa Konseyi üyesidir. Bu bir bakıma AB – Türkiye iletişimidir. Avrupa Konseyi ile bağların zedelenmesi veya kopması AB ile zaten gergin olan ilişkileri daha da çıkmaza sokacaktır. Bu anlamda Türkiye, elbette bir teröristi serbest bırakmamalı ancak bununla beraberinde iyi bir diplomasi üreterek AB ve AİHM’ne karşı iyi ilişkiler geliştirmelidir. 21. Yy. Yeni Dünya düzeninde iyi cümleler iyi eylemlerden daha etkin diplomasi oluşturmaktadır. Genel anlamda Uluslararası Sistem içerisinde etkin bir yere sahip olabilmek için iyi ilişkiler geliştirilmelidir.
Bu gibi gerginlikler, ikili ve çok taraflı siyasi ve diplomatik ilişkilere yansımaktadır. Ekonomik ve ticari ilişkiler de tüm bu tartışmalardan ister istemez etkilenmektedir. Dolayısıyla sonuç olarak, diplomatik planlarımızın peşindeyiz ancak iç politikamızda teröre, terör destekçisine ve terör sevenine asla müsamaha göstermeyeceğimiz çok nettir. Selam ve Dua ile…
BALKAN YEMEKLERİ
18 saat önceHABERLER
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
19 gün önceHABERLER
05 Kasım 2024