İlk uçurtmanın nerede ve nasıl yapıldığı kesin olarak bilinmiyorsa da, 2000 yıl önce ilk kez Çin’de uçuruldukları sanılıyor. Bir efsaneye göre rüzgarlı bir havada bir Çinli şapkasının uçmasını önlemek için ona bir ip bağlar ve böylece de ilk uçurtmayı yapmış olur. Aslında çocukluğumuzda birçoğumuzun en büyük hobilerinden biridir uçurtmalar. Bazen altıgen şeklinde, bazen sekizgen şeklinde.
Şimdilerde çok değişik modelleri bile yapılmaktadır. Biz de çocukluğumuzda uçurtma yapabilmek için, Gediz Nehri Civarı’nda bulunan sazlıklardan uzun ve düzgün kargılar bulurduk. Bazen de marangoz yanında çalışan çırak arkadaşlarımız olursa çıta bulursak, sevinçten bayram ederdik. Uçurtmalarımızı yapacağımız boyutlara göre usta bir marangoz gibi düzgünce keser, büyük bir titizlikle kenarlarına dengeyi sağlayacak ipleri bağlayacağımız küçük oyuklar yapardık. İpleri gererken dengeyi sağlayamadınız mı, bütün emekleriniz boşa giderdi. Onun içindir ki, ipleri gerdiğimizde, her karesi birbirine eşit olmalıdır.
Bunun yanında, çıta ile yapılan uçurtmalarda orta dengeyi sağlayabilmek için 2’lik veya 3’lük çivi çakardık. Çiviyi biraz hızlı çaktık mı.. Çaattttt. Uçurtmamızın iskeleti kırılır, üzüntüden kahrolurduk. İskeletini yaptığımız uçurtmayı uçurtmayı şekillendirmekte büyük bir maharet gerektirirdi.
Kimimiz harlığımıza göre rengârenk şekillerde gramofon kağıdı, el işi kağıdı, bazen de eski bir gazete kağıdı ile uçurtmalarımızı kaplardık. Sonra ise uzun kuyruk yapmak marifetmiş gibi, büyük bir titizlik içinde sırma gibi uzun uzun kuyruklar yapardık. Uçurtmamızın alt köşesinden dengeyi sağlayacak “U” şeklindeki kuyruk nispeten daha küçük olurdu ama, önemli olan kuyruğun uzun kısmıydı. Eğer kuyruğu biraz uzun yaparsanız ve kuvvetli bir rüzgar da bulamadınız mı, Ne yaparsanız yapın, o uçurtmayı asla havalandıramazsınız. Oradan oraya uçuracağım diye koşar durursunuz boş yere…
NE GÜZEL BİR DUYGU
Kuyruk kısmını bitirdikten sonra kenar süslemeleri gelirdi uçurtmamızın…
İnce ince büyük bir titizlikle kestiğimiz püskülleri, büyük bir coşku ve heyecan içinde uçurtmamızın kenarına yapıştırırdık. Biliyorduk ki uçurtmalarımız, gökyüzünün uçsuz ve bucaksız mavi derinliklerinde yelpaze şeklinde, kendine yollar köprüler çizerek uçarken, o kenarlarına yapıştırdığımız püsküller, gökyüzünden bize el sallayacaktı! Ne güzel bir duygu anlatılamaz ki…
Gökyüzünde seyrine doyamadığımız muhteşem görsellik… Hele uçurtmamızın ipini elinize aldığınız da, rüzgârın hareketini hissetmekten aldığınız keyif nasıl anlatılır ki… Hele, bir de uçurtma alanı kalabalık oldu mu, gökyüzü rengârenk şekillere bürünür, seyrine doyum olmazdı. Bazen rüzgâr kuvvetli olur, uçurtmamızın ipi bir yerinden kopuverirdi. Balmumu ile sağlamlaştırmaya çalıştığımız çuval ipleri, bu kuvvetli rüzgâra dayanamazdı. Uçurtmalarımızın peşinden koşardık ama nafile… Ya bir evin çatısında, ya da bir ağacın üstünde…
Ya da elektrik telleri üstünde bulurduk uçurtmalarımızı. Gözlerimiz yaşlı, ağlamaklı bir şekilde… Aslında uçurtmaların özgür olduklarını düşünürüz.
Belki doğrudur belki yanlıştır…Ama aşağıdan bir ip ile kontrol edildiğine göre, ne kadar özgür olabilirler ki? Tıpkı gerçek yaşamdaki biz insanlar gibi…
Ne olduklarını yazmaya gerek var mı ki? Toplumun birçok kesimi, birileri tarafından izin verildiği kadar özgürlüğünü yaşamıyor mu bu ülkede?
Hem de yıllardır. Sözde bunun adı özgürlük. Sözde bunun adı demokrasi…
Yok arkadaş ben kafaya koydum. Bir gün uçurtma gibi olmak istiyorum.
Ne iş kaygısı olsun, ne gelecek, ne de kariyer… Hiç bir stres yaşamak istemiyorum. İstemiyorum birileri beni ip ile kontrol etsin. Çünkü seni ip ile kontrol etmeye kalkanlar ipin ucunu öyle bir kaçırıyorlar ki bilerek ya da bilmeyerek.. Adamı ipe götürüyorlar ipe!!!
ARAŞTIRMA-İNCELEME
23 saat önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce