“Anlamıyoruz, anlayamıyoruz. Demokrasi bu mudur? Kalkınma ve yükselmeye uğraşan bir halkı hala zincirler, prangalar içinde hapis mi etmektir? Kendi kendimizi idare etmek istiyoruz. Ne acıdır ki Kıbrıs Hükümeti, bunu bir türlü kabul etmek istemiyor, buna yanaşmıyor. Evkafımıza, Orta Dereceli Okullar Komisyonlarımıza vekil seçmek hakkı bile halktan esirgeniyor. Dünyadaki müstemlekelerine hak ve adalet vermiş!.. Eğer biz bugün sesimizi yükseltiyor, feryat ediyorsak Hükümetin bize karşı reva gördüğü haksızlığa tahammülümüzün kalmadığındandır”. 1951
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Birinci Paylaşım Savaşı’nın 100. yılını geride bırakarak yeni bir yıla daha ulaşmış bulunuyoruz. Yeni yılın bütün insanlığa güzel günler getirmesi hepimizin ortak dileğimiz olmalıdır. Anılan yılı geride bırakırken yeni yıla çözülememiş sorunlarla giriyoruz. Bir başka dileğimiz ise 2015 yılının 2014 yılını aratmamasıdır. Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında sıklıkla yinelediğimiz gibi soğuk savaşın sona erdiği kabul ediliyordu. Küba’yı bu savaşın son durağı olarak kabul etmek olasıdır. Batista rejiminin Fidel Castro ve Che Guevera’nın önderliğinde 1959 yılında devrilmesinden sonra Amerika yeni yönetimle haklı olarak uzlaşma yollarını aradı, buna karşın istediklerini elde edemedi. Küba halkının Batista rejiminin yıkılması sonrasında hak ve hukukun egemen olduğu, kimlik sahibi bir ülke olduğu kabul ediliyor. Tıp konusu başta olmak üzere pek çok konuda dünya ile yarışır noktaya geldikleri yadsınamaz. 1961 yılında yeni rejimi devirmek için Amerika Küba’ya askeri müdahalede bulundu. Amerika, tarihe Domuzlar Körfezi çıkarması olarak geçen müdahale sonrasında yenilgiye uğradı. Yaşanan bu yenilgi sonrasında Rusya’nın Küba’ya olan ilgisi arttı. 1962 yılında Küba Amerikan Deniz Kuvvetleri tarafından bir kez daha kuşatıldı. Bu gelişme üzerine Rusya savaş gemilerini bölgeye gönderdi. Başlatılan pazarlıklar sonrasında sıcak çatışma yaşanmadan gerginlik sona erdirildi. Türkiye’de konuşlu bulunan Nato’ya ait olan füzelerde Küba krizi ile ilişkilendirilerek pazarlık konusu yapıldı. Rusya’nın savaş gemilerini bölgeden geri çekmesi üzerine Amerika uyguladığı kuşatmayı kaldırdı. Bir yıl önce Amerika’nın yaşadığı başarısızlık ve savaş gemilerinin karşılıklı olarak geri çekilmesi sonrasında her iki ülkenin liderine olan güveni sarsmış ve yaralamıştır. Bu arada 21 Aralık 1963’te Kıbrıs’ta Rum saldırılarının hangi ortamda başlatıldığına da bakmak gerekiyor. Yukarıda da değindiğimiz gibi dünyanın önde giden iki ülkesinin yöneticileri siyaseten yara almış durumda idiler. 21 Kasım 1963’te Amerikan Başkanı John Kennedy uğradığı bir suikast sonucunda Dallas’ta öldürüldü. Yaşanan bu olay üzerine dünya yeniden çalkantılı döneme giriyordu. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garanticisi olan ülkelerden İngiltere olayları kendi akışına bırakarak izlemekle yetiniyordu. Türkiye’deki koalisyon Hükümeti ise iç çekişmeler nedeniyle pamuk ipliğine bağlı durumda idi. Yunanistan’da ise söz dinlemeyen dünyaya meydan okumaya çalışan siyasetçinin başkanı olduğu hükümet görev başında idi. Her ülke kendi sorunları ile uğraşıyordu. Genel hatları ile dünyanın durumu bu noktada idi. Kısaca Kıbrıs Türkleri’ne saldırmak için ortam uygundu.
ARADAN 50 YIL GEÇTİ
Aradan geçen 50 yıla karşın adada yaşanan uyuşmazlığın çözümü gerçekleşemedi. Şimdilerde ise bölgede bulunan hidrokarbonun paylaşımı konusu uzlaşmazlığı yeni bir noktaya taşıdı. Barbaros Hayrettin Paşa sismik araştırma gemisinin bölgeye gelmesini gerekçe gösteren karşı taraf masadan kaçtı. Aynı günlerde ise Amerika Küba ile ilişkilerini düzeltmeye çalışıyordu. Yaşanan bu gelişme üzerine mendil büyüklüğündeki ülkeyi yönetenlerin de gerçekten barıştan ve çözümden yana olduklarını kanıtlamaları gerekiyor.
Adanın bölünmüşlüğünü sürekli olarak kabul etmediklerini söyleyen karar vericilerin de sorumluluklarını alarak adı geçen ülke yöneticilerini masaya getirmek gibi yükümlülükleri olduğunu unutulmamaları gerekiyor. Amerikan yönetimi bile 50 yıldır çözemediği Küba ile ilişkilerini uygulanan baskılar sonrasında kabul etmek zorunda kaldı. Baskının Amerikan Devletler Topluluğu tarafından yapıldığı belirtiliyor. Adı geçen topluluğun 2015 yılında yapacakları toplantıya Küba’nın da katılmasını sağlamak için baskı yaptıklarını kaydetmek istiyoruz. AB’nin ve bazı karar vericilerin desteğini arkasına alarak çözüme karşı direnmeye devam eden Rumların Amerika’dan üstün olmadıklarının bilinmesi gerekiyor mu ne?
HABERLER
17 saat önceHABERLER
17 saat önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce