DOLAR 34,3576 0.02%
EURO 37,4144 0.04%
ALTIN 3.019,73-0,09
BITCOIN 2348168-1.01056%
İzmir
14°

AÇIK

12:53

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

226 okunma

Vahanın Çölü

ABONE OL
03/09/2020 00:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Eğer şimdi Kıbrıs’ta feryat eden ve Büyük Türk milletine hezeyan savuranlar bulunuyorsa bunu yine Türk milletine borçludurlar ve minnettar olmalıdırlar. Çünkü eğer adanın üç beş sene daha Osmanlılar tarafından fethi gecikmiş olsa idi, tek bir Rumun mevcudiyetine tesadüf bile edilecek değildi. Bunu da bizden değil Kantara’nın sarp kayalarından öğrensinler! Venediklilerin, Ortodoks dinini kabul edenleri katırların kuyruklarına bağlayarak odun yığınları üzerinde alevler içinde nasıl yaktığını öğrensinler”. 1955

Dr.Fazıl KÜÇÜK

 

Sevginin ve dostluğun kısaca insanlığın egemen olması gereken günlerdeyiz. Buna karşın aradığımız bu güzel değerlere ulaşabilmenin çok uzağında olduğumuzu sizlerde biliyorsunuz. Yüce dinimiz İslam adına bir araya gelenlerin ellerine silah alarak yaptıklarını üzülerek de olsa izlemekle yetiniyoruz. Yakın çevremizde ismini değiştirerek İslam Devleti ismini alanlar herkesi kendi çatıları altında bir araya gelmeye çağırıyorlar. Geçtiğimiz Nisan ayında İngiliz Independent gazetesinin Ortadoğu uzmanı muhabiri Robert Fisk’i doğrular nitelikte eylemler yapıyorlar. Fisk’in değerlendirmesindeki bulguları sizlerle daha önce paylaşmış bulunuyoruz. Ortadoğu’nun gelecekte “Kara parayla yönetilen bir mafya devletine dönüşeceğini” savunuyordu.

 

SAVAŞLAR ÜRETME MERKEZİ

 

Birinci Paylaşım Savaşı sırasında belirlenen sınırlar, bu çatışmalar nedeniyle şimdilerde yeni bir tartışma konusu olmaktadır. Anlaşmanın imzalandığı günlerde, “Bu anlaşma gelecekte Ortadoğu’yu savaşlar için üreme merkezi olacak anlaşma” diye tanımlanıyordu. Yukarıda adı geçen örgüt Irak ve Suriye’den ele geçirdiği topraklarla bu anlaşmayı bozmuş oluyor. Yaşamakta olduğumuz bu süreçte yeni bir anlaşma zemininin oluşabilmesi için çok uzun bir süreye gereksim olacağını da kaydetmek istiyoruz. Bölgede yaşananları Arapların uluslaşamamalarının bir sonucu olduğunu belirtmek istiyoruz. Dini ayırımcılık, mezhepçilik ve kabileciliğin olayları tetiklediği biliniyor. Mısır’da 1950’li yılların ortalarında Kral Faruk genç subayların öncülüğünde görevinden uzaklaştırılıyordu. O günlerde Mısırlı Cemal Abdül Nasır ile Iraklı Saddam Hüseyin birlikte hareket ediyorlardı. Benzer darbe daha sonraları Irak’ta da yaşandı. Darbecilerin anlaşamaması üzerine Saddam Hüseyin yönetime el koydu. Hemen sonrasında iki ülke birleştirilerek “Birleşik Arap Cumhuriyeti” ismini aldı. Ülkeyi yönetenlerin sıkı bir Arap ulusçusu olduğunun bilinmesini istiyoruz. Başlayan bu uluslaşma süreci ne yazık ki fazla uzun ömürlü olamadı. Birleşik Arap Cumhuriyeti gibi kurulan İslam Devleti’nin de Skyes – Picot diye bilinen anlaşmaya aykırdır.

 

SUUDİ ARABİSTAN 5’E BÖLÜNÜR MÜ?

 

Bin yıllar öncesinde olduğu gibi şehir devletçikleri veya küçük devletçiklerin oluşması veya oluşturulmasının gündemde olduğu biliniyor. Bölgenin büyük ülkelerinden olan Suudi Arabistan’ın 5’e bölüneceği konuşuluyor. Doğu – Batı – Kuzey – Güney Arabistan ve Vahhabistan olarak bölünebileceğine ilişkin haritalar yayınlanıyor. Irak ile Suriye toprakları içinde ise etnik ve mezhepçiliğe bağlı yapılardan oluşacak 7 devletçiğin kurulacağı da konuşuluyor. Libya’da ise Kaddafi’nin ortalık yerlerden kaldırılması sonrasında aşiretler arasında başlayan ve kan davasına dönüşen çatışmaların ne şekilde sonuçlanacağı belirsizliğini koruyor. Kurtunn dumanlı havayı sevmesine koşut olarak Irak’ın kuzeyinde Kürdistan devletinin kurulabilmesine ilişkin olarak referandum yapılması gündemdedir. Uzlaşının sağlanamadığı Filistin ve İsrail topraklarında ise yaşanan çatışmalar çocuklar kaçırılarak öldürülme noktasına taşındı. Böyyük devletlerin Kıbrıs’la uğraşacakları fazla zamanları olmadığından adada çözümsüzlük sürüyor. Geçtiğimiz günlerde Macaristan Jobbik Partisi milletvekili Marton Gyöngyösi, AB’nin haksız bir şekilde Kuzey Kıbrıs’ı yok sayarak “Kıbrıs’ı üye yapmasının yasal bir sorun olduğunu ve bu durumun Avrupa Parlamentosu seçimlerinin yasallığının soru işaretlerinden olduğunu” söylüyordu. Yaptırım gücü olmayan bu türden açıklamalara karnımızın tok olduğunun bilinmesini istiyoruz. Avrupa’da belirli zaman aralıklarında dillendirilen bu söylemleri çölde bulacağımız bir vahaya benzetmek gerekiyor mu ne…

 

 

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP