İnançları gereği, gerek Osmanlı Devleti Payitahtı ve hanedan ve gerekse şahıslar hazinelerinden araziler satın almışlar. Üzerlerine Allah’ın hoşuna gidecek, insanlara faydalı müesseseler bina etmişler. Hepsine birden de Vakıf adı verilmiş. Ülkemiz sınırları içerisinde de azınlık durumundakiler aynı maksada pek uymasa da, bizim anladığımız manada vakıf diyemeyeceğimiz maksatlarla mülkler satın alınmış. Üzerlerine binalar inşa edilmiş. Kurtuluş savaşı sonrası bu mülklere rejimce el konulmuş. Geçtiğimiz günlerde Sn. Başbakan ülkemizdeki bu mülklerin hak sahiplerine iadesi yönünde kapsamlı bir adım attı. Basını ve kamuoyunu meşgul eden önemli açıklamalarda bulundu. Başbakanın bu açıklamaları bölge ve dünya kamuoyunun beklemediği türdendi. Yapılan açıklamalar dünya çapında makesini buldu. Sn. Başbakan, özümüzü gözler önüne sermekten öte bir şey yapmamıştı aslında. Neydi bu açıklama? Hükümetin çıkardığı bir kararnameyi mesnedine alan ve ülkemizdeki azınlıklara ait malların iade edilmesi yönünde yapılan açıklamaydı. Balkan devletlerinin de hiç beklemediği bir açıklama olması nedeniyle de büyük hayret uyandırdı doğrusu. Doğruyla yanlış öylesine yer değiştirmiş ki dünyamızda doğru belki de ilk kez bu kadar yoğun ilgi gördü. O gün bu gündür bahse konu azınlıklar harıl harıl taşınmaz listelerinin hazırlanması ile meşguller. Bu mallardan yeniden kendi değerlerine uygun istifade edebilecek olan azınlıklar, hayrete düşen bir başka taraf olmuştu. İnsan hakları noktasından da atılan adım oldukça cesur ve “Hak”lı bir adım olmuştur.
1936 KARARNAMESİ
Bugün tek tek iade edilen azınlıklara ait vakıf mallarına 1936 yılında, tek parti devri iktidarında, mülkiyet haklarının kaldırılması ile bu mallara el konulmuştu. Bu toprakların insanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı olan azınlıkların malları, adına 1936 kararnamesi denilen hukuki bir uygulamayla bir bakıma gasp edilmiştir. Buda ülkemizin uluslar arası arenadaki güvenilirliğini oldukça zedelemiştir. Karşılıklı menfaatler söz konusu olunca inancın ve milliyetin önemini yitirdiği bir örnekle karşı karşıya kalınmıştı o devirde. Biz Balkanlarda kendi vakıf mallarımıza uygulanan haksızlıklara ne kadar rıza gösteriyorsak burada yaşayan azınlıklarda bu uygulamaya o kadar rıza gösterdiler. Bu unutulmaması gereken önemli bir noktadır. Bu uygulama, aynı zamanda ülkemizin ekonomik ve siyasi gelişimini olumsuz etkileyen en önemli unsurların başında gelmektedir. Kime yaradı bu uygulama? Diyecek olduğumuzda, bu topraklarda yaşayan azınlıkların mal ve imtiyazına göz dikenlere diyebiliriz. Kim bu göz dikenler diye sorduğumuzda, yine “Osmanlının ganimetini paylaşanlardır” diyebiliriz. Dönemin iktidarının bu yöndeki el koyma kararı aslında bunlara yaramıştır. Sonrada kendisine. Sanırım neyin ne olduğu biraz daha iyi anlaşılmıştır. Bu haksızlığa AK Parti hükümeti, 2003 ve 2008 deki dar kapsamlı düzenlemelere paralel nispeten geniş kapsama sahip 5737 sayılı Vakıflar Kanununa eklenen geçici bir madde ile “dur” demiştir. Oldukça akıllı, haklı ve hakkaniyetli bir adım böylelikle atılmış oldu. Hak noktasında olması gerekende buydu zaten. Üç beş çapulcunun menfaati için milyonları mübadele adı altında yerinden yurdundan edeceksin, ardından da hak etmediğin kalan mallara el uzatacaksın. El atından daim- kaim olacaksın. “El atına binen tez iner.” Birileri de bugün bu attan devletlerin ömrü kapsamında oldukça tez inmiştir. Yetmiş altı yıl aradan sonra hak eden hak ettiğini almıştır. Almalıdır. “Yanlış hesap da Bağdat’tan dönmelidir. Dönmelidir ki, buna tevessül edenler, etmeyi düşünenler bir nebze de olsa durup düşünsünler. Hukukun dışına çıkmanın bu kadarda caydırıcılığı olsun diyelim. Ayrıca yapılan bu hamle, ülkemizin dürüstlüğüne, saygınlığına ve prestijine prestij katmıştır. Milli ve manevi anlamda birçok yönden kazanmamıza sebep olmuştur inşallah. Yasal anlamda, konu ile ilgili AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi)’ ne açılmış yüzlerce, milyar dolarlık davalar artık bir bir düşecektir. Ülkemiz aleyhine açılan benzer davaların en fazlasını da azınlık vakıf mallarına dair olanları oluşturmaktadır. AK parti hükümetince çıkartılan bu kararnamenin en önemli öğelerinden biride azınlık vakıf mallarını edinenler başkalarına satmış olsalar dahi bu işten yakayı sıyıramayacak olmalarıdır. Görünen o ki, üç- beş kuruşla edinilen azınlık mallarından yıllarca istifade edenler -deyim yerindeyse kaymağı yiyenler-bugün bedelini ödeyecekler. İşin bu minval üzere seyretmesi, ekonomik anlamda ülkemize yatırım yapmak isteyenlerin akıllarındaki belki de en önemli soru işaretini kaldıracaktır. Dolayısıyla ülkemizin önü bir kez daha açılmış olacaktır.
Esenlikler..
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce