Evvela Allaha bizleri tekrar buluşturduğu için hamd-ü sena ile başlar siz sevgili okuyucularımıza selam ve sevgilerimi yollarım. Başlayan Ramazan ayınızı da tebrik eder, yüce Rabbimizin bizleri hayırlısı ile Ramazan Bayramı’na eriştirmesini temenni ederim. Bu yazımda sizlere yazının başlığından anlayacağınız üzere yanmaktan ve dahi coğrafyamızda ve çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin içerisinde bulunduğu yangından bahsedeceğim, Nedir yanmak? Yanmak bir fiildir, oluşumdur, harekettir, enerjinin ısı halini almasıdır. Her yangın için bir ateşleyici gereklidir ve gerekli maddeler hazır olmadan ve ortam oluşmadan yangın olmaz. İmdi, sizlere niçin yanmak ile yazıma başladığımı anlatayım.
Bizler, yani Müslümanlar Ramazan ayünü yanarak geçirmiyoruz ne yazık ki ve dahi yanmanın ne demek olduğunu unuttuk! Unutturulduk. Bir çoğumuz için, ne yazık ki, Ramazan sadece oruç tutmak, yani günün belirli bir vaktinde yemek yemeyip ve içmeyerek adeta açlık çekmektir. Halbuki Ramazan ayının esas manası bu değildir. Ramazan yanmaktır, nefsini ve içindeki şeytanı yakmaktır, hem de kul edip ruhunun derinliklerine gömercesine, taki gelecek Ramazan’a kadar. Allah Ramazanı, yani oruç tutmayı bizlere nefislerimizi korumamız için reçete etmiş ve emir kılmıştır. Aynı hac, namaz ve zekat gibi, oruç tutmakta Müslümanlar üzerine farzdır. Manası bilinmeden yapılan her türlü ibadet ibadet değil bir zuldür üzerimize. Bir çoğumuzun sandığı üzere oruç aç kalmaktan ibaret olmayıp, tam aksine, ruhu tok tutmak ve Allah’a bu sebeble daha da yaklaşmaktır. Ruhu tok tutmak nasıl olur? İnsanın zihnini ve bedenini haramlardan muhafaza etmesi ancak Allah’a yakın olması ve Allah’ı çokça zikr etmesi ile mümkündür. Oruçta bu sebeble bizi Allah’a daha yakınlaştırmalı ve gönlümüzde daha çok Allah’I zikretmeye vesile olmalı ki korunalım.
Televizyonlarda bir çok kanallarda ve dahi muhafazakar olduğunu iddia edenlerde dahil bir coğunda Ramazan’ın asliyesi ruhundan uzak programlar yapılmakta ve insanlar maddeciliğe özendirilmektedir. Etin fiyatının ne kadar ucuz olacağı, Ramazan’da hurma mı yoksa zeytin mi yemenin daha sevap olacağı, hangi rızıklar yenilirse iftara kadar tok hissedileceği gibi alakasız muhabbetler ile Müslümanları Ramazan ayının esas hikmetinden uzaklaştırmaktadırlar. Allah aç kalmamız için orucu bizlere emir etmiyor, bilakis açlığın ötesinde metafiziki bir alanda ruhumuzu tok tutarak Allah’a daha da yaklaşmamızı ve böylelikle onun sevgili kulları arasına girmemizi istemektedir. Bilindiği üzere oruç sadece Muhammed (SAS) peygamberden sonra emir olunmuş bir ibadet değildir ve aksine Muhammed peygamberden önce nice ümmetler üzerine oruç farz kılınmıştır aynı namaz ibadetinde olduğu gibi. Namazda bilindiği üzere Miraç’ta sadece Muhammed peygambere ve ümmetine verilmiş bir ibadet değildir, aksine ondan önceki peygamberlere ve ümmetlere de namaz farz kılınmıştır. Nitekim Allah kitabında şöyle buyuruyor;
2-183: “EY İMAN EDENLER! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz ılındı kii Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincine varasınız.”
Anlaşılacağı üzere oruç, namaz, zekat gibi ibadetler Muhammed peygamberden çok önce nice ümmetlere farz kılınmış ibadetlerdir. Çünkü insanın aslı ve özü birdir ve korunmak için aynı reçeteye ihtiyacı vardır. Nasıl ki her araba yapısı itibari ile farklı renklerde ve markalarda olsa dahi belirli vakitlerde ve zamanlarda bakıma ihtiyacı vardır, biz insanların da renklerimiz, ırklarımız ne olursa olsun bakıma ihtiyacımız vardır ve bunu en iyi bilende bizleri yoktan yaratan Allah’tır. Bu yüzdendir ki tevhid inancı çok önemli bir hususdur. İslam dininin esası tevhid üzeredir yani Allah ile birlikte başka güçlere tapmamak ve dosdoğru bir yolda gitmektir. Bu güçler para, mevki, makam, mal, mülk, peygamberler, tarikat liderleri, imamlar, çocuklarımız, ve sayamadığım daha nice gelip geçici madde ve varlıklardır. Allah’tan başka güvenip dayandığımız herşey birgün mutlaka yok olacaktır. Fakat Allah her daim kalıcıdır.
RAHAT VE HUZUR
Ümit ediyorum ki, bundan böyle Müslüman kardeşlerimiz artık Allah yerine başka varlıklara ve maddelere ümid bağlamayacak ve dini gereği gibi ona has kılacaktır ve ancak böyle olunca Allah bizlere hem bu dünyada ve hem de bu dünya ötesi dünyada rahat ve huzur verecektir. Bilindiği gibi coğrafyamız ve Müslümanlar kan ağlamaktadır son bir kaç yüzyıldır ve bunun sebeblerinden en başlıcası ise yukarıda bahsettiğim sebeblerdir yani İslam dininin gereği gibi yaşamamak, dinimizi parçalara ve tarikatlara bölüp adeta bir oyuncak haline getirmek nedeni iledir. Gelin Ramazan’da yanmayı öğrenip Allah’a daha da yaklaşalım ve onun istediği gibi bir kul ve dahi bir ümmet olalım. Eğer, tevhide geri dönersek Rabbimde bizleri eski günlere yani ferasetli günlerimize döndürecekdir. Unutmayalım biz Allah’a ve onun resulüne soz verdik. Her kim ki sözünden cayarsa, bilsin ki o kimse Allah’a hiç bir zaman zarar veremez. Ne demiştim yazımın başında, her yangın için bir ateşleyici gereklidir ve bizim yangınımızın ateşleyicisi de tevhid inancı olsun inşaallah. Simdilik yazima nihayet verirken, tum kardeşlerimin buradan Ramazan ayını tebrik eder, manasını idrak ederek Ramazan ayını geçirmemizi yüce Allah’tan diler ve tüm Müslümanların artık tek bir vücut olup, tek bir din altında birleşmesini, mezhepçiligi, sunniliği, şiacılığı terk edip tek bir ümmet olmasını can-ı gönülden dilerim.
Haydi güzel insanlar, yanalım ve kendimizi ateşten koruyalım!
HABERLER
20 saat önceHABERLER
20 saat önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce