Yüksek tansiyon
Yaşam süresince bedenimize özen göstermeyip yağlı beslenirsek daha az hareket edip kilo alırsak, tuz, sigara, alkolden uzak durmazsak ilerleyen yaşı da hesaba katarsak hipertansiyonu davet ederiz.
Özellikle başın arka kısmında oluşan ağrı, burun kanaması, yorgunluk ve “Başım kazan gibi dolu ve taşıyamıyorum” hissi gibi belirtiler verse de yüksek tansiyon bazen yavaş yavaş gelişiyor ve hiçbir yakınmaya yol açmayabiliyor. Bu nedenle kimi zaman yüksek tansiyon tanısı tesadüfen konuyor.
Tanı alan kişilerin öncelikle yaşam tarzı değişikliğine gitmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Berrin Karadağ, şöyle konuştu:
“Öncelikle yemeklerdeki tuzu azaltmakla işe başlayabiliriz. Sigara ve alkol bırakılmalı, yağlı yiyeceklerden kaçınılmalı ve varsa fazla kilolar verilmelidir.
Bedenimizin elverdiği ölçüde düzenli spor yapılmalı. Tüm bunlar ‘yaşam tarzı değişiklikleri’ başlığı altında toplanırlar ve sadece yüksek tansiyonu değil, yılların ortaya çıkarabileceği pek çok hastalığı önlemede baş rolde yer alırlar.”
Diyabet (Şeker hastalığı)
Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabette, pankreas yeterince görev yapamıyor dolayısıyla salgıladığı insülin miktarı yetersiz kalıyor ya da dolaşımdaki insülin yeterince etkin olmadığından kandaki şeker düzeyi düşürülemiyor. Hastalık kendini ağız kuruluğu, çok sık idrara çıkma, bol su içme ihtiyacı ve giderek artan bir halsizlikle gösteriyor.
Prof.Dr. Berrin Karadağ, “Başta idrar yolu enfeksiyonu olmak üzere sık hastalanma, mantar enfeksiyonu oluşumu da kolaylaşır. Bu şikayetler var ve bir de ailede şeker hastalığı öyküsü mevcutsa ilk aklımıza gelmesi gereken şey, diyabet olmalı. Kilolu yaşlılar, ailede şeker hastalığı öyküsü olanlar, yüksek tansiyon hastaları, kan yağları yüksek olan ve yeterince hareket etmeyen yaşlılar daha büyük risk altında” dedi.
Diyabetin tedavi edilmemesi halinde yüksek kan şekeri düzeyine bağlı olarak birçok organda hasar, kalp krizi, böbrek yetersizliği ve buna bağlı olarak diyaliz ihtiyacı, görme kaybı, ayak yaraları gibi birçok soruna kapı araladığını anlatan Prof. Dr. Karadağ, şöyle devam etti:
“Tıpkı yüksek tansiyondan korunmada olduğu gibi uygun beslenme, diyet, şekerli gıdaların azaltılması, kilo verme, spor yapma, sigara ve alkolün bırakılması ve doktorun önerdiği tedaviye uyum ile diyabet ile de başa çıkmak mümkün.
Diyabet hastaları en az 6 ayda bir doktor kontrolüne gitmeli. Ek olarak göz, böbrek ve kalp kontrollerini de herhangi bir şikayetleri olmasa bile yılda bir kez ihmal etmeden yaptırmalı.”
Kalp ve damar hastalıkları
Yaşlanma, kalp-damar hastalıkları için en büyük risk faktörü. Vücut için gerekli oksijeni ve besini taşıyan kan, kalp sayesinde vücuda dağılıyor ve dokulara ulaşıyor. Kalp yetmezliğinde ise kalp çalışmaya devam ettiği halde yeterli miktarda kanı dokulara gönderemiyor.
Yüksek tansiyon, diyabet, kolesterol yüksekliği, ailesel kalp hastalığı ve sigara kullanım öyküsü olanların, kalp ve damar hastalıkları görülmesi açısından en riskli grup olduğunu belirten Prof.Dr. Berrin Karadağ, “Kalp hastalığına bağlı oluşan ağrının özellikleri vardır.
Öncellikle eforla, yorulunca, yoğun stres ve ağır yemek sonrası açığa çıkar. Genellikle göğüsün sol kısmında, yumruk veya avuç içi büyüklüğü bir alanda baskı tarzındadır. Ağrı çeneye, sol kola ve mide kısmına yansıyabilir.
En önemli özelliği ağrının dinlenince azalarak geçmesidir. Kalp ve damar hastalığına bağlı ağrı 5-10 dakika kadar sürer.
Ancak ağrı 20 dakikanın üzerinde ve beraberinde bulantı, terleme, fenalık hissi de oluyorsa kalp krizi olma ihtimali yüksektir. Hemen acile başvurmak gereklidir” diye konuştu.
HABERLER
4 gün önceHABERLER
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
12 gün önceKÖŞE YAZARLARI
18 gün önce