Türk halk müziğinin en beğenilen parçalarından birisidir bu türkü. Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar. Bu türkünün Malkara köylerinde herkes tarafından bilinen ve söylentilere dayanan bir aşk öyküsü olmakla beraber (Türk Halk Müziği ve Oyunları Sayfa 164 Cilt1 Sayı4 Yıl1 – 1982 ) bir de bu türkünün Makedonya Rekalar kazasında yıllar önce yaşanmış, hüzünlü ama gerçek bir hikâyesi daha vardır. Buyurun bu hikâyeye hep birlikte bir göz atalım. 1963 yılının bir ilkbahar günüydü. Okuldan direk eve geldim. Annem bütün anneler
gibi beni kapıda karşıladı ve acıkmış olduğumu bildiğinden bana hemen
bir dilim ekmek ve “İzvar ” adını verdiğimiz çökelek getirdi. Belki tuhaf gelecek ama o yıllarda bizler peynir, zeytin, bal, süt ve reçel türü kahvaltılık nedir bilmezdik. Akşamdan kalanları ertesi gün yerdik. Tek derdimiz fakir ve fukaralıktan o yıllarda barınabileceğimiz bir ev yapabilmekti.
Babam ve iki amcam ile birlikte derme çatma gecekondu tipi evimizi yapıp
yerleştiğimizde bizden daha mutlusu yoktu. Evimizin zemini topraktı. Paramız olmadığı için beton atamamıştık. Toprak zemin üzerine hasır kilim serip öylece yaşıyorduk. Üç odası olan evimizin birde salonu bulunmaktaydı. Odaların birinde biz, diğer ikisinde ise amcamlar oturuyorlardı.
NİKOLA TESLA MARKA RADYO
Salonda ise babaannem kalıyordu. İşte bu derme çatma olan ama bizim için saraydan farksız olan bu evimizin en önemli dekor eşyası o zaman ki adıyla Yugoslavya’dan getirdiğimiz “Nikola Tesla” markalı radyomuzdu. Ben okulda Türkçe konuşmayı öğrendiğim için akşam ajans haberlerini bana dinletirlerdi. Bende büyüklerime olan biteni anlatırdım. Çünkü onlar Türkçe bilmiyorlardı. Ben annemin verdiği ekmek ve çökeleği yerken, annem radyoyu açtı ve İstanbul Yurttan Sesler Korosu’nun programı vardı. Bir ara korodan bir solist; “Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar” adlı türküyü okudu.
Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar
Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler
Annesini bir tanesini hor görmesinler
Uçanda kuşlara malum olsun
Ben Annemi özledim
Hem annemi hem babamı
Ben köyümü özledim
diye başlayan bu dram yüklü Trakya türküsünün anlamını bana sordu. Annem Türkçe bilmediği için bende kendisine izah ettim. Gözleri doldu, ağlamaya başladı ve derin bir ah çekti.
“Allah hiç kimseyi anasından, evladından, kardeşlerinden ve doğup büyüdüğü topraklardan ayırmasın” dedi. Allah’ın rahmeti üzerine olsun anneciğim. Göç etmeyen bunu bilemez, aklıma geldikçe gözlerim dolar.
Bu duygu dolu söz ve hikayeler 20 yıl Balkan ve Rumeli halk türküleri de okuyan araştırmacı-yazar İlber Şiyak’a ait. Sayın Şiyak ” Ne zaman bu türküyü okumak istediysem, bu türkünün sözleri hep boğazımda düğümlendi kaldı” derdi. Kısaca özetlemek istersek; Bir ağacın dalları ne kadar uzarsa uzasın beslediği yine kökleridir. İnsanoğlu da biraz böyle değil mi? Nerede yaşarsa yaşasın, ekmeğini nerede kazanırsa kazansın, yinede köklerin beraberinde götürür. İşte bu türkü köklerine özlem duyan bir annenin hayalini yüreğinde yaşatmışlığın resmidir.
BALKAN YEMEKLERİ
1 gün önceHABERLER
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
19 gün önceHABERLER
05 Kasım 2024