Türkiye’de ulusal eğitimin yara alması, İkinci Paylaşım Savaşı’ndan sonra eğitim birliği yasasının bozulmasıyla ortaya çıktı. Bir yandan, ulusal laik eğitim, bir yandan şeriatçı eğitim devreye sokuldu. Ancak bunlara yabancı dille eğitim yapan okullar da eklendi, hatta yabancı ülkelerde yapılacak eğitim özendirildi. Bu olumsuz gidişattan yüksek eğitim yapan üniversiteler de payını aldı. Bu yazıda, üniversite eğitimi ve Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) çalışmalarını irdelemek istiyorum.
ÜNİVERSİTELERİMİZ NE ALEMDE?
Türkiye’de üniversite eğitimi kamu ve vakıflar aracılığı ile sürdürülüyor. Kamu üniversiteleri, kısaca iki farklı düzeyde eğitim yapıyor. Kimileri büyük kentlerde gelişim göstermiş, kimileri de taşra üniversiteleri olarak sınırlı olanaklara sahip. Ancak, kimi durumlarda taşra üniversitelerine eski üniversitelere oranla daha yüksek oranda kaynak aktarımı da yapılıyor. Üniversitelerimizin kimileri ana dilimiz, kimileri de yabancı dille eğitim yaptırıyorlar. Kimileri de Amerikan ve Avrupa ülkelerindeki üniversiteler ile ikili diploma için işbirliği yapıyorlar. Bir başka deyişle, taşeron eğitim de Türkiye’de başlamış durumda.
Vakıf üniversiteleri de ağırlıklı olarak yabancı dille eğitimi gerçekleştiriyorlar. Bunların bir kısmı doğrudan holdinglerin, bir kısmı da cemaatlerin denetiminde. Vakıf üniversitelerinde ağırlıklı olarak üst sınıfların, ya da burs olanakları sağlanmış orta gelir düzeyinde sınıfların çocukları var. Bunlar da çoğunlukla Amerikan ya da Avrupalı üniversitelerle ikili öğrenim yapıyor.
AR-GE ÇALIŞMALARI YETERLİ Mİ?
Üniversitelerimiz bir yandan meslek adamı yetiştiriyor, bir yandan da Ar-Ge yapıyorlar ve ürettikleri bilgileri ya kitlelere ya da doğrudan bağlı oldukları holdinglere aktarmaya çalışıyorlar.
Ar-Ge üretiminde önemli sorunlar var; Bunlar şöyle sıralanabilir.
*Ar-Ge kaynağı sınırlı,
*Sınırlı Ar-Ge kaynağının kullanımı konusunda kurumlar arasında eşgüdüm yetersiz ya da çok az,
*Üretilen bilgiler hedef kitlelere yeterince aktarılamıyor,
*Ar-Ge kaynağının sınırlı olması, araştırıcıları yabancı fonlara itiyor. Bu konu yöneticiler tarafından da isteniyor. Bilimsel taşeronluk giderek yükseliyor,
*Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikamız yok, Ar-Ge çalışmaları merkezsiz ve denetimsiz,
*Akademik yükseltmelerde yabancı dergilerde yapılan yayınlar egemen olmuş. Bu durumda Türkiye için üretilecek Ar-Ge projeleri sıfırlama noktasına getirilmek isteniyor.
ÇARE NE?
Yurdum için nitelikli eğitimi, bir bütün olarak ele almak zorunluluğu var. Bu bütünsellik insanın gelişmesini ve özgürleşmesini hedef alan, üretken, acımasız rekabeti değil, paylaşımcılığı ve dayanışmacılığı geliştiren bir eğitim olmalı. Ar-Ge etkinliği de bu bağlamda düşünülmeli. Bu amaçla;
*Kamusal eğitimi ve Ar-Ge’ yi savunmalı, ticarileşmeye karşı çıkılmalı.
*Ulusal gelir daha yüksek düzeyde vergiye dönüştürülmeli ve verginin de büyük bir kısmı eğitim, Ar-Ge ve sağlığa aktarılmalı.
*Okullarda ulusal birliği, laik ve demokratik eğitimi öne çıkarmalı.
*Kamu eğitimcilerinin özlük hakları iyileştirilmeli ve gelişmeleri sağlanmalı.
*Okul ve üniversitelerimizde taşeronluk yaklaşımlarına karşı çıkılmalı.
BALKAN YEMEKLERİ
15 saat önceHABERLER
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
19 gün önceHABERLER
05 Kasım 2024