Yurtsever bir komutan öncü bir sporcu

2 Mayıs 2024 - 06:15

Yurtsever bir komutan öncü bir sporcu

Fenerbahçe ve Türk sporuna adını yazdırmış bir efsane… Kıbrıs’ta Türk halkının yaralarına ilaç olmuş kahraman bir doktor… En çetin yıllarda …

Yurtsever bir komutan öncü bir sporcu
Son Güncelleme :

15 Kasım 2020 - 13:00

429 okuma
(Last Updated On: 15/11/2020)

Fenerbahçe ve Türk sporuna adını yazdırmış bir efsane… Kıbrıs’ta Türk halkının yaralarına ilaç olmuş kahraman bir doktor… En çetin yıllarda canını ortaya koyarak fedakar bir görüntü çizen unutulmaz komutan.. Türk tarihine geçmiş yurtsever bir ‘Mücahit Doktor’… Ayten Salih Berkalp, Türk sporunun lokomotifi Fenerbahçe’nin kadın basketbol ve voleybol şubelerinin kurucusu olarak camianın gönlünde taht kurmuş bir isim. Bununla beraber atletizm ve kürekte de başarılarıyla sarı-lacivertli kalplerde yer etmiş bir sporcu… Fransızların deyimiyle ‘Complete athlete’ yani komple sporcu, doktor, komutan Ayten Salih ile röportajımız için İstanbul Tuzla’da buluştuk. Fenerbahçe Müze Müdürü Alp Bacıoğlu ile Barış Eymen ve Livanur Engin’in de yardımlarıyla son derece keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

1949’da Türkiye’de

A Milli Kadın Voleybol Takımımızın önce Avrupa 2.’liği ardından 2020 Olimpiyatları’nın vizesini aldığı bu günlerde Fenerbahçe ve Türk sporunda kadınlar için öncülük etmiş bir kaptanla geçmişe gittik. “Kıbrıs’ta Magosa’da ilkokul 3. sınıfta voleybol ve basketbol oynuyordum. Limasol’da 1946’da bir tek ortaokul ve lise vardı kızlar için. Sadece sınıf maçları yapabiliyorduk, çünkü başka kız okulu yoktu. 1949’da Türkiye’ye İstanbul’a geldim Çamlıca Kız Lisesi’ne. Daha lise 1’de voleybol kaptanıydım, büyük sınıftaki takım arkadaşlarıma abla diyorum ama kaptanlarıyım. Ardından basketbola da başladım. Basketbol, voleybol ve atletizm yaptım. Üniversitede, tıbbiyede de takım kaptanlığı yaptım, hatta bir ara çalıştırdım da. 6 yıl şampiyon olduk hep.”

Dinçer’in desteği

Fenerbahçe’nin kadın branşlarını nasıl kurduklarını da şöyle anlatıyor Dr. Ayten Salih: “Liseden mezun olduğumuz günlerde; arkadaşlarım Güneş ve Oya Çapa kardeşler, babaları da Fenerbahçe’de doktordu Selim Çapa.. Bir gün onlara yemeğe gittiğimde Selim Çapa’ya bu kulüp konusunu söyledim, yardım etmelerini rica ettim. Fenerbahçe o dönem erkeklerde basketbol takımında yeni yapılanmaya gitmişti. Modaspor ile Fenerbahçe’nin erkeklerde basketbol maçı vardı ve gittik. Maç bittikten sonra hemen koştum, antrenör Samim Göreç’in yanına gittim, ‘Fenerbahçe’nin kızlar takımını kurmak istiyoruz’ diye anlattım. Kendisi aynı zamanda milli takımı da çalıştırdığı için kabul edemedi. Ama o dönem takımda oynayan Altan Dinçer, ‘sizi çalıştırırım’ diye destek verdi. 1 Eylül 1954’te hem 10 kişilik takım hem Altan Dinçer, Kadıköy Halk Eğitim’de toplandık. Böylece kurulduk.”

‘Atatürk Kupası’nı bırakamazdım’

Ayten Salih’in atletizme başlama hikayesinde de Atatürk’e olan sevgisi dikkat çekiyor:

“Gazetede gördüm atletizmde Atatürk Kupası koşusu olduğunu. Favori olarak Maria ve Marika diye iki sporcu gösterildi. Biri Rum Şişli Kulübü’nden, diğeri de Ermeni Kurtuluş Kulübü’nden. Sonra biraz milliyetçi duygularım kabardı. 27 Aralık 1957’de Atatürk Kupası’na katıldık kız arkadaşlarımla. Yine Fenerbahçe ile yaptık bunu. Yarış günü çok soğuktu, karlar temizlenmişti, 6 – 7 kulüp yarışa katıldık.  Antrenmanımız yok ama. Seta ve İnci diye arkadaşlarım vardı, Çiğdem dışarıdan geldi.

Koşuya başladık, Maria ve Marika’yı gördüm, rakiplerim onlar. Koşuya çıktığımda bir Mehmetçik bana ‘Abla sen sondan birincisin’ diye seslenince ben hemen hızlandım. Son turda finişe giderken öne geçtim, bayrakları gördüm ve hızlandım. Mesafeyi iyice açtım, bütün insanlar Şişli’de balkonlara çıktı, destekliyorlar bizi. Son 200 metrede aynı Mehmetçiği gördüm, ‘Abla ben sana sondan dedim ama sen önden birinciymişsin’ deyince ben gülmeye başladım ve yürüyerek bitirdim, birinciliği aldım. Koşuda birinci ve ikinciliği aldık, takım olarak birinci olduk.”

‘İlk kupa Teşvik Turnuvası’ndan’

Fenerbahçe’de kadınlarda basketboldan sonra voleybolun kuruluş öyküsü de Ayten Salih’in eşsiz anlatımıyla ilginç detaylar barındırıyor: “Spor Daire’nin kızlar için maçları ilan etmesini beklerken, voleybol ilan edildi. Kızlar arası Voleybol Teşvik Turnuvası’nın başlayacağı belirtildi. Biz bunu öğrenince sadece bir ay sonra voleybol oynayacağız diye Altan Dinçer’in yanına gittik. Biz bize çalışırız dedik, yine Altan Dinçer bulunacaktı takımın başında..

Galatasaray, Modaspor, Atatürk ve İstanbul Üniversite takımları kuruldu hemen ardından. Hepsi hazır takımlardı. Bu sırada Galatasaray beni çağırdı ama gelemem dedim. İlk maçta Galatasaray’a küçük bir farkla yenildik. Teşvik Turnuvası’nda ikinci maçta Galatasaray’a karşı farklı kazandık, kupayı aldık. Aynı zamanda basketbol da başladı. Hem basketbol hem de voleybolu aynı anda oynadık. Basketbolda Önder Dai ile voleybolda da Alaattin Güneş’in antrenörlüğünde çalıştık.”

‘Kızlar için lisans verilmiyordu’

Dr. Ayten Salih, Fenerbahçe’nin kadın branşlarındaki adım adım ilerlemesini de aynı heyecanla anlatıyor: “Altan Dinçer, toplarımızı ve ekipmanlarımızı getirdi. Oya ve Güneş vardı, ben vardım. Bu sırada Seta Yağcıoğlu aramıza katıldı, babası çok iyi Fenerbahçeli idi. Çamlıca Kız Lisesi’nden alt sınıftan arkadaşlar katıldı. Erenköy Kız Lisesi’nden Mahiru da geldi. Biz kurulduğumuzda 1954 yılında daha Voleybol Federasyonu yoktu. Federasyon 1958 yılında kuruldu. Biz kayıt olmaya gittik, Spor Dairesi Ajanlığı’na.. 1954’te lisans çıkarmaya çalışıyoruz. Böylece resmen takımımız kuruldu. Ama kızlar için lisans yok o dönem. Gençler adı altında bir lisans verildi bize. 3 yıl böyle kızlar adıyla değil, gençler lisansıyla oynadık. Sonra da Voleybol Federasyonu kurulunca lisans çıktı.”

Ayten Salih yaşamından kesitleri Celal Umut Eren’e anlattı.

 

‘Cesareti erkeği gölgede bırakır’

Kıbrıs’ta “Cesareti bir erkeği gölgede bırakır” cümlesiyle tanınan Dr. Ayten Salih, unutulmaz bir kahraman olarak nam saldı. Kıbrıs’ın en zor günlerinde 1974’teki harekata kadar doktorluk, komutanlık ve istihbarat görevleriyle hizmet etti.

Her zaman yurtsever bir Türk olan Ayten Salih, Yunan komutanlara bile esir olmasına rağmen  “Türkiye 60 mil yukarıda ama Yunanistan 600 mil yukarıda.. Sizce kim işgalci” cevabını verecek kadar cesaretliydi.

İşte Ayten Salih’in anlatımıyla o zor günler: “Kıbrıs’ta iki hadise oldu; 1963 – 67 ve 1974, ben hep görevdeydim. 1967’de terhis olup, iki yıl İngiltere’ye eğitim almaya gittim sadece. Mücahit doktor olarak, Beşparmak Dağları’nda görev yaptım.

Köy köy gezerek yaralılara yardım ettik. Aç, susuz, dinlenmeden, uyumadan günlerce çalıştığımız oldu. Ateş altında saldırıya uğradığımız zamanlar oldu.

1970’te başhekim oldum ve Limasol’a tayinim çıktı.

Ben asla silah kullanmadım, ben hipokrat yemini ettim, ben iyileştiririm, silah almam, kullanmam, insan öldürmem. Ancak o sıralarda Limasol düştü, 24 saat dayandık. TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı) tarafından istihbarat konusunda sancaktar olarak yani komutan olarak görevlendirildim.

1974’te biz Limasol’da kaldık. O dönem de Türkiye, İngiliz üslerine yakın yerlere çıkarma yapmayacağını belirtti ve Limasol’a çıkarma olmadı. Sabah bayram yaptık, 20 Temmuz sabahında ama daha sonra Limasol’a çıkarma olmadığını öğrendik.

Esir kaldığımız dönemler yaşadık.”

 

 

Milliyet

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.