ZITLIKLARI AYRIŞTIRMAK MI KAYNAŞTIRMAK MI?
İlk doğduğumuz zamanlarda nasıl da sevgiyle ve cesurca bakıyoruz her şeye. Büyük bir merak ver heyecanla yeni deneyimlere atılıyoruz. Çoğu zaman büyükler ne kadar korkusuz olduğumuzu konuşuyor, buna şaşırıyorlar. Sonra korkuları öğreniyoruz, evet bilimsel olarak korkular öğrenilen durumlar. Annemiz kedilerden uzak duruyor diye kedilerden korkar oluyoruz, babamız amiri karşısında susuyor diye biz de susmayı seçiyoruz. Tıpkı korkular gibi karşılaştırmayı da öğreniyoruz, belki masum bir şakayla başlıyor belki de “Söyle bakalım anneni mi daha çok seviyorsun yoksa babanı mı?” sorusuyla. Ama ne olursa oluyor, bir şeyleri başka şeylere yeğ tutmayı öğreniyoruz. Ve karşılaştırmalar bizi kutuplar arasında seçim yapmaya zorluyor. Bu daha güzel, bu daha doğru, bu daha haklı derken fark etmeden birilerini çirkin, bir şeyleri
yanlış, bazılarını da haksız eyliyoruz. Hep bir şeylerin diğerlerinden daha üstün olması gerektiğine inanıyoruz. Peki ama neden? Bizim birinden daha iyi şartlara sahip olmamız bizim mükemmele daha yakın olduğumuzu mu gösterir? Yoksa birilerinden daha iyi olmak adına herkesin eşit olabileceği bir düzenden uzaklaştığımızı mı?
KITALAR ARASI FARK
Dünyanın bir ucunda insanlar, altın kaplı yiyecekleri yemek için binlerce dolar öderken, bir başka kıtada insanlar aç ve susuzlar. Oysa altın kaplı yiyeceğin maliyetiyle bir köye su götürülmesi, aylarca yetecek yiyeceğe sahip olmaları mümkün…
Dünya dualite enerjisine dayalıdır. Yani kutuplar vardır, iki farklı uç ve bu iki ucun arasındaki tonlar arasında seçim yapar dururuz. Ancak kutupların asıl nedeni birini diğerine üstün tutmak değil, aslında her bir parçanın ne denli değerli olduğunu idrak etmektir. Karanlığı aydınlık olmadan, aydınlığı da karanlık olmadan tanımlamak mümkün değildir. İyiyi kötüyle, doğruyu yanlışla fark edebilir insan. Belki de zıtlar, seçimler, yeğ tutmalar için değil, bir olmayı hatırlatmak için vardır. Ve kişi dengeyi bulduğunda tüm engeller kendiliğinden ortadan kalkar. Mevlana hazretleri, nefsini terbiye ederken istediği şeyin tam tersini yaparmış. Yalnız kalmak istediğinde kalabalıklara karışır, tuzlu istediğinde tatlı yermiş derler. Belki de insan farklı kutupları kabul ettikçe, onların önemini idrak ettikçe insan-ı kamil olma yolunda pirinç boyu yol alabilecek. Yaradan’ımızın bilinen 99 ismi vardı, bunlarda bir olma anlamındaki hariç, bir yarısı olumlu, diğer yarısı ise olumsuzdur. Ve bu iki grup birleşince BİR olma hali gerçekleşir.
Tıpkı gece ve gündüz gibi zıtlıklar vazgeçilmezdir, ancak esas olan bir kutuptan diğer kutba geçiş yapmak ya da ayrıştırmak yerine ortaya gelmektir. Birleştirmek, dengelemektir… Bunun için de insan önce kendinden başlamalı, kendini ne çok övmeli ne de çok yermeli, iyisiyle kötüsüyle, eğrisiyle doğrusuyla kabul edip, hayatına yön vermeli. Aynı şey anlarımız için de geçerli. En güzel günümüz de, en kötü günümüz de geçici, o nedenle en güzel anın geçici olduğunu bilerek tadını çıkarmalı, en kötü günümüzde de umuda sımsıkı sarılmalı. Ne çok sevinip, kibre yenik düşmeli, ne de çok üzülüp kendini hapsetmeli. İletişim için her zaman damla@kimimila.com adresine yorum ve sorularınızı gönderebilirsiniz.
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce