Günlerden Pazar. Yani geçtiğimiz Pazar. Yer, Karşıyaka Vapur iskelesi. Panoda Konak istikametine gidecek vapur saatleri 15.00, 15.15.diye kırmızı neonlarla sırasıyla ilan edilmiş. Her şey buraya kadar çok güzel. Bekleme salonuna gözler kaydığında hınca hınç doluluk baştan ürkütüyor. Tüm kapılar zincirlerle raptı zapt altına alınmış. Önlerinde de güvenlik görevlileri. Belli ki 15.00 vapuru kalkmamış. Önümde bekleşen yüzlerce insandan anladığım bu. Yerimizi alıyor ve üç beş dakika bekliyoruz. Kalabalıktan bunalmışlığın verdiği daralma ile gözümü denize doğru kaydırıyorum. Karşıdan bir vapurun iskeleye yanaştığını görüyor ve seviniyorum. Konak- Karşıyaka vapuru. Adı da Harran Ovası. Tamamdır vapurumuz bu. Üç-beş dakika içerisinde binebileceğiz diyerek rahatlıyorum. Zira iskelenin içerisi balık istifi. Hava oldukça boğucu. Tek tük feryat sesleri kulağımıza gelmeye başlamıştı. Vapur yanaştıkça önce binmek için insanlar birbirini daha fazla itip kakar olmuşlardı. Akabinde tek tük olan protesto sesleri hemen her köşeden yükselmeye başlamıştı. Bir ara izdiham olacak diye tereddüt dahi ettim. Zamanın akışı içerisinde, Harran Ovası, yolcusunu 10 dakika gibi bir sürede ancak boşaltabilmişti. Vapur boşalmıştı, tam bineceğiz derken, yolcu almadan iskeleden ayrılması sinirleri daha da germişti. Konserve istifi, nefes almakta zorlanan İzmirlilerin feryadı artık göklerdeydi. Görevlilerin kapıları açmamakta ki ısrarlı davranışları işi iyiden iyiye çıkmaza sokmuştu. Kapıya yakın ön sıralardaki birkaç kişi, fenalaşmak üzereyken zorla kapıları açabildiler de rahat bir nefes alabildik. Görevlilere kalsa, içerinin ahvalini bilmediklerinden, kapıları açmaya niyetlerinin olmadığı rahat tavırlarından belliydi. Hafta sonuydu, hava güzeldi. İnsanlar güzel bir hafta sonu geçirmeyi umuyorlardı. Görünen o ki, buna son anda muvaffak olamamışlardı. Neyse, diğer vapur gelmişti. Halinden bizi alacağı belliydi. Bu kez daha bi rahattık. Artık vapura binecek ve karşıya geçebilecektik. Önümüzde Allahın izniyle hiçbir engel kalmamıştı. “Ha gayret bir iki adım daha” derken, asfalyalar bir kez daha attı. Görevliler ile ön sıralardaki vatandaşlar yumruk yumruğa birbirine girdi. Kavga-dövüş arasında insanlar zar zor vapura binebildiler.
LEBALEB DEMİR ALDIK
Bindikçe bindiler. Bindikçe bindiler. Neredeyse iki vapurluk insan bir vapurdaydık. Kimsecikler de “durun kardeşim, kapasitemiz şu kadar, fazlası binemez, hafazanallah batması tehlikesi yaşarız” demedi. Bunun kontrolü dahi yapılmadı. Otuz beş- kırk dakikalık gecikme sonrası vapur lebaleb demir aldı. Ya seyir esnasında bir hal olsaydı, bunca insanın hesabını kim verecekti? El hâsıl, bir hafta sonu daha böylelikle tatsız-tutsuz sona ermişti. Yeni umutlara kapıların aralandığı, yepyeni bir haftanın ilk gününe gözlerimizi açmıştık. Artık günlerden pazartesiydi. Pazar gününden eser kalmamıştı. Unutmuştuk bir kez daha olanları. Ancak bu kez de sabahın erken saatlerinde 74 hat numaralı otobüs durağında yaşananlar damgasını vurdu yeni güne. Maksadımız, şehir içi ulaşım vasıtalarından istifade ederek işimize, gücümüze gitmekti. Yaklaşık 40 dakikalık bir bekleme yaşadı durakta bekleşenler. Otobüs gelmek bilmiyordu. Tam sabırlar taşmak üzereydi ki; 3 tane birden, evet, evet yanlış okumadınız, tam 3 tane birden 74 numaralı otobüs boy boy yanaşmıştı durağa. “Ağlayalım mı gülelim mi “şaşa kaldık. Neye uğradığını şaşıranlar ” el insaf, neydi günahımız “demekten kendilerini alamadılar. Otobüse her binen sitemini şoföre yüksek bir sesle iletiyordu. Bir ara şoförden gelen ” İzulaş’ın şoförü yolunu şaşırmış” cevabı kulağımı fena halde tırmalamıştı. Ne demek istediğini bizler anlayamamıştık. Anlayan varsa beri gelsin ey ahali. Ayrıca, bu ilk değildi bu hatta yaşananlar. Hemen her gün bir aksilik oluyor, vasıta bir türlü zamanında gelemiyordu durağa. Neticede, bu işlerin başındaki sorumlular ne yapar? Neden şehir içi ulaşım sistemlerimiz tıkır tıkır işlemez? Niçin İzmirliler birilerinin himmetine muhtaç kalır anlaşılır gibi değil. Metro ve İzban’daki aksamaları da yazdıklarıma dâhil edersek, şehir içi “ulaştırma” sisteminin enikonu gözden geçirilme zamanı gelmiş ve hatta geçmektedir. Benden hatırlatması Aziz Başkanım.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce