– Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ile Balkan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği, kurdukları internet sitesiyle Bulgaristan’ın 1984-1989 yıllarında Türklere uyguladığı asimilasyon politikasından kaçan 350 bin kişinin yaşadıklarının unutulmamasına katkı sağlıyor – Balkan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Genel Sekreteri ve proje sorumlusu Günay Uzun: -“İnternet sitesi, zorunlu göçün yeni nesiller tarafından da unutmaması, gençlerin o dönem yaşananları doğru kaynak ve bilgilerden öğrenmesi için kurulmuştur. Sitede çeşitli akademik çalışmalar ve döneme ait görseller paylaşılmaktadır” – “Ayrıca AA, TRT ve TBMM arşivleri incelenerek o günleri anlatan haberlerin, o zor günleri yaşayan tanıkların hatıralarının yer aldığı belgesel kitap ve almanak da o dönemi incelemek isteyenlerin kullanıma açıktır”
Bulgaristan’ın 1984-1989 yıllarında Türklere uyguladığı asimilasyon politikasından kaçan 350 bin kişinin yaşadıkları, bir yıl önce kurulan internet sitesiyle gözler önüne seriliyor.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) ile Balkan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneğince (BAL-TÜRK) yürütülen proje kapsamında, Bulgaristan’ın 1984-1989 yıllarında Türklere uyguladığı asimilasyon politikasından kaçan 350 bin kişinin yaşadıklarının unutulmaması amacıyla o döneme ait belge, fotoğraf, günlük ve görüntüler kayıt altına alındı.
Avrupa’nın 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük “zorunlu göçü” ile karşı karşıya kalan Türklerin yaşadıklarının unutturulmaması amacıyla başlatılan çalışmalar sonucunda 1 yıl önce kurulan “1989forcedmigration.org/tr/” adlı internet sitesini ve sosyal medya hesaplarını 3 milyon kişi ziyaret etti.
– “Site, daha fazla insana doğru bilginin ulaşması için hazırlanmıştır”
BALTÜRK Genel Sekreteri ve proje sorumlusu Günay Uzun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, geçen yıl “zorunlu göç”ün 30. yılı olması nedeniyle Cumhurbaşkanlığı himayesinde anma etkinlikleri düzenlediklerini söyledi.
YTB desteğiyle yürütülen proje kapsamında o döneme ait belgeleri topladıklarını ve kayıt altına aldıklarını anlatan Uzun, daha sonra bu dokümanları kurdukların internet sitesinde halkın ziyaretine açtıklarını bildirdi.
Uzun, siteye vatandaşların ilgi gösterdiğine işaret ederek, şöyle devam etti:
“İnternet sitesi, zorunlu göçün yeni nesiller tarafından da unutmaması, gençlerin o dönem yaşananları doğru kaynak ve bilgilerden öğrenmesi için kurulmuştur. Sitede çeşitli akademik çalışmalar ve döneme ait görseller paylaşılmaktadır. Ayrıca AA, TRT ve TBMM arşivleri incelenerek o günleri anlatan haberlerin, o zor günleri yaşayan tanıkların hatıralarının yer aldığı belgesel kitap ve almanak da o dönemi incelemek isteyenlerin kullanıma açıktır. Site, daha fazla insana doğru bilginin ulaşması için Türkçe, Bulgarca ve İngilizce olarak hazırlanmıştır. TRT tarafından hazırlanan kısa videoyla göç öncesi ve göç süresince yaşananlar hakkında bilgi vermektedir.”
Siteyle aynı ismi taşıyan sosyal medya hesaplarının da istenilen etkiyi sağladığını aktaran Uzun, “Başta Türkiye ve Bulgaristan olmak üzere ABD ve Avrupa’nın çeşitli ülkeleri tarafından sürekli ziyaret edilmektedir. Bugüne kadar sosyal medya paylaşımları dahil olmak üzere 3 milyondan fazla insana ulaşmıştır. Bulgaristan’da faaliyet gösteren çeşitli STK’lar tarafından izin alındıktan sonra internet sitemizdeki içerikler kaynak gösterilerek yayınlanmıştır.” ifadesini kullandı.
– “Ana dilleri olan Türkçe’yi konuşanlara para cezaları kesiliyordu”
Uzun, Bulgaristan Türklerinin, Osmanlı’nın bölgedeki egemenliğinin sona ermesiyle dönem dönem kanlı, dönem dönem ise temel hakları elinden alınmak suretiyle çeşitli baskılara maruz kaldığını anlattı.
Bu baskılar neticesinde Osmanlı’dan “miras kalan” bu insanların, genç Türkiye Cumhuriyeti’ne 1930’lu yıllardan itibaren çeşitli dönemlerde yapılan anlaşmalarla göç etmeye başladığını aktaran Uzun, şu değerlendirmede bulundu:
“Özellikle 1950’li yıllarda uygulanmaya başlanan soft asimilasyon politikaları neticesinde bu göçlerde yıllar içinde artış olsa da Türkler yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan kopmamak adına direnmekte veya boyun eğmekteydi. Fakat 1980’li yılların ortalarında, sadece akademik eğitim, dini eğitim haklarının elinden alınması değil, artık ellerinden alınmaya çalışılan kendi öz kimlikleriydi. Bulgaristan hükümeti onlara, ‘Sizler Türk ve Müslüman değilsiniz. Sizler Osmanlı döneminde zorla Müslümanlaştırılan Slav ırkısınız.’ diyerek asimilasyon için bir nevi kılıf hazırlamaya çalışmaktaydı.”
Uzun, bu dönemde baskıların Türklerin yoğun yaşadığı bölgelerde artırılarak Türklerin dini vecibelerini yerine getirmesinin yasaklandığını, Türk ve Müslüman isimlerinin silah zoruyla değiştirildiğini dile getirdi.
Türkçe konuşanlara para cezaları kesildiğini aktaran Uzun, şunları kaydetti:
“Hatta bölgedeki Türk kimliğinin silinmesi için ibadethanelerin kapatılması yetmezmiş gibi bölgede bulunan mezar taşlarındaki isimler, dualar siliniyor ve mezar taşları tahrip ediliyordu. Bulgarca bilmeyen yaşlılara kendi hakları olan emekli maaşları dahi görevli memurla Bulgarca konuşamadıklarından ödememek için zorluklar çıkarılıyordu. Bu süreçlere karşı gelenler, Tuna Nehri üzerindeki Belene Adası’na, Sofya ve Eski Zağra cezaevlerine gönderiliyordu. Aylarca çeşitli işkencelere maruz kalmaktaydılar. Bu olaylar artıkça çeşitli sivil organizasyonlar kurulmuş, demokratik yöntemlerle haklar aranmaya ve baskılar dünyaya duyurulmaya çalışılmıştır. Bulgaristan Türkleri mücadelelerini hiçbir zaman silahlı eylemlerle gerçekleştirmemişlerdir.”
Uzun, göç etmek zorunda kalan Bulgaristan Türklerinin, zaman içerisinde Türkiye’ye adapte olduğunu belirterek, Türkiye’nin, Bulgaristan Türklerine her alanda destek verdiğini sözlerine ekledi.
AA
KÖŞE YAZARLARI
2 gün önceKÖŞE YAZARLARI
7 gün önceKÖŞE YAZARLARI
13 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
21 gün önceKÖŞE YAZARLARI
22 gün önce