DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 34092170.32057%
İzmir
20°

HAFİF YAĞMUR

06:24

SABAHA KALAN SÜRE

123 okunma

2011’e girerken Türk ekonomisi olumlu sinyaller veriyor

ABONE OL
23/01/2011 22:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türk ekonomisi 2002-2007 yılları arasında toplam yüzde 41’lik bir büyüme hızı gerçekleştirdi. Dünyada Çin ve Hindistan’dan sonra Türkiye bu gerçekleştirdiği büyüme hızıyla 3. sırada yer aldı. Avrupa Birliği’nin ekonomileri bu süreç zarfında çöküş gösterir ve birliğin en güçlü ülkesi Almanya bile 2002-2007 yılları arasında ancak yüzde 8’lik bir büyüme hızı gösterirken Türkiye’nin bu büyümesi herkesi şaşırttı ve artık “Avrupa´nin Cin´i”olarak dünya basınında yer aliyor. 2008-2009 yıllarını Türkiye dünyadaki küresel ekonomik krize rağmen fazla bir hasar almadan atlattı. 2002’den bugüne kadar Türk ekonomisinde gelişmelere bakarsak 5 önemli konuda başarı grafiğinin yükseldiğini görürüz.

 

  1. Türk Parasında Reform Girişimi – Türkiye 2002’de yaptığı Türk parasından 6 sıfır atma işlevini başarılı bir şekilde gerçekleştirdi. Halkımız hala milyonlardan bahsederken Türkiye bu konuda dolara ve Euro’ya karşı Türk parasını ciddi bir para birimi haline getirdi. Bu gelişmeyi Avrupa Birliği ve dünya ekonomistleri de ilgiyle izlediler.
  2. TOKİ’lerle Gerçekleştirilen Yeni İvme – Türk ekonomisinde 2. önemli gelişmeyi de TOKİ projesinde gördük. TOKİ, devletin arazisini inşaat şirketleri ile birlikte kullanarak bir milyondan fazla insanı konut sahibi yaptı. Bu da Türkiye’de bir ilk olarak inşaat şirketlerinin çok daha fazla gelişmesini, 2. olarak da bireylerin yeni, dayanıklı konutlara geçmesini ve Türkiye’de gecekonduculuğun belirli bir ölçüde önünün kesilmesini sağladı. TOKİ olayı akılcı bir proje olarak ‘kazan/kazan’ prensibin ciddi bir uygulamasıdır.
  3. SGK ve Sağlık Reformu – Avrupa Birliği’nin birçok ülkesinde sosyal sigortalar çatırdar, sağlık konusunda olumsuz gelişmeler olurken SGK ile birlikte Türkiye’de Bağkur, SSK ve Emekli Sandığının birleştirilmesinin yanında yaşlılara ücretsiz bakım gibi sosyal gelişmeleri de içine katarsak Türkiye’de neredeyse sosyal sigorta sisteminin dışında kalan pek kişi kalmadı. Sosyal Sigortalarda ciddi bir oluşum olarak ortaya çıkan bu gelişimi Sosyal Devletin ‘yal’’ını kaldırıp ‘sos’’unu bırakan AB Ülkelerine de belirli ölçüde örnek olacaktır.
  4. KOBİ Desteği – Türk ekonomisinin yüzde 97’sinin KOBİ’lerden oluştuğundan hareket edersek KOBİ’lere verilen destek küçük ve orta esnaf ve üreticilerin de önlerini daha iyi görmesini ve ekonomide belirli yer tutmalarını sağladı. Bu güne kadar holdinglere yapılan sınırsız desteğin azaltılarak bunu KOBİ’lere yöneltilmesi Türkiye’de iş piyasasında da olumlu gelişmeleri beraberinde getirdi. Anadolu Kaplanlarını daha da öne çıkaran bu destekle Anadolu’da Denizli, Gaziantep, Kayseri gibi merkezlere yeni merkezlerin de katılmasını sağlamalılardır.
  5. Afrika ve Yakın Doğu’ya Açılım – Türkiye ekonomi politikasının bir unsuru olarak dış politikada da somut adımlar attı. Afrika ve Latin Amerika’da birçok Büyükelçilikler açtı. Bunun yanında Afrika ülkelerine ve Yakın Doğu’ya olan ihracatımızın ve ekonomik ilişkilerin büyük ölçüde geliştiğini görmek mümkün oldu. Bu bölgelere artan ihracatımızın genele olan payı her geçen gün yeni yükselmeler göstermektedir. Türkiye’de genel olarak 5 konudaki olumlu gelişmelerden sonra biraz da Avrupa Birliği Ülkeleri’ne bakarsak bu ülkelerdeki olumsuz gelişmeleri de tespit etmemiz mümkün olur. AB’nin 2004 ve 2007 genişlemelerinden sonra bugünün 27 ülkesinden oluşan ve 500 milyon insanı kapsayan Avrupa Birliği’nde ilk çöküntüyü 2009 yılında Macaristan ve Romanya’da gördük. Bunu daha sonra 135 milyar euroluk bir yardıma muhtaç duruma düşen Yunanistan takip etti. Bu verilen desteklere rağmen Yunanistan’dan İrlanda’ya kadar bu ülkelerin kurtulma şansının da fazla olmadığını Avrupa Birliği’nin etkili şahısları da bilmekteler. Bunun yanında önümüzdeki yıllarda Güney Kıbrıs, İtalya ve Belçika’nın da durumu kritik bir konuma gelecek. 2010 yılında Türkiye için beklenen büyüme hızı 7,5 olarak gerçekleşecek. Genel olarak 2010 yılı için AB’de toplam büyüme hızının yüzde 3 civarında olacağından hareket ediliyor.

 

EKONOMİK SORUNLAR

Bütün bu olumlu gelişmelerin yanında acaba Türkiye’nin önümüzdeki dönemde de başını ağrıtacak ekonomik sorunlar nelerdir?

Paylaşım Sorunu – Türkiye tüm olumlu gelişmelerine rağmen paylaşım konusunda bugün Avrupa Birliği Ülkeleri ile aşık atacak durumda değil. Ancak Mısır ve Hindistan’la aynı konumun içine giriyor. 72 milyonluk ülkemizde nüfusun yüzde 1’i ulusal gelirin yüzde 49’unu alırken yüzde 99’unun ancak yüzde 51’ini aldığını görüyoruz. Ülkemizde en alt yüzde 20’lik gelir grubunu oluşturan kitle ulusal gelirden yüzde 4’ünü alma konumundadır.

Büyüme Hedefleri – Türkiye’nin büyüme hedeflerinin birçok sektöre yayılmasında da büyük ölçüde yararlar bulunmaktadır. Bugün Türk ekonomisinin gerçekleştirdiği büyüme oranı özellikle konut ve otomotiv sektörüne dayanmaktadır. Bu sektörlerin dışında son zamanlarda tekstil başta olmak üzere fazla dikkat edilmeyen birçok sektör ortaya çıkmaktadır. Bu açıdan önümüzdeki yıllar için Türkiye’nin 20 sektörü seçip bunları ihracata dayalı ve ithalata bağımlı olmadan büyümelerinin gerçekleştirilmesini sağlaması lazımdır.

Hayvancılık Sektöründe Olumsuz Sinyaller – Türkiye bugün 777 bin kilometrekarelik  alanına rağmen hayvancılıkta başarılı bir ülke değildir. Bu açıdan Almanya’da kişi başına yıllık et tüketimi 86 kilo olurken Türkiye’mizde bu ortalama 19 kiloyu geçememekte bu da insanlarımızın yetişmesinden zekasına kadar olumsuz etkilerde bulunmaktadırlar. Sütlü ve etli mamuller konusunda Türkiye’nin ciddi bir politika izlemesi lazımdır. Bu açıdan Avrupa Birliği’nin Tarımsal ve Hayvansal Garanti Fonunu örnek almakta yarar vardır. 2010 yılı için öngörülen 130 milyar Euro’luk Avrupa Birliği bütçesinin yüzde 45’i Tarımsal ve Garanti Fonlarına ayrılmış, özellikle süt ve hayvancılık için çok büyük paralar harcanmış bulunmaktadır. Turizm – Türkiye turizmde ciddi ataklar yapan ve bunu 1990’lardan beri akılcı bir politikayla destekleyen bir ülkedir. Bu konuda yapılan 5 yıldızlı otellerde çok iyi hizmetler sunulmakta, bu güzel tesislerde çok ucuz fiyatlara turistler ağırlanmaktadır. Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda yaz aylarında daha fazla turist getirme şansı pek yoktur. Buna karşılık ciddi bir fiyat politikasıyla orta üstü ve üst sınıfın alt gruplarını Türkiye’ye yönlendirmenin stratejilerini oluşturmak şarttır. İstanbul gibi dünya güzeli bir kenti, 2010 yılında Kültür Başkenti olmasına rağmen yeteri kadar dış ülkelere pazarlamayı başaramamış bulunmaktayız. 2008 yılında 12 milyon Alman fazla özelliği olmayan Barselona’ya giderken, İstanbul’a gelen Almanların sayısı 450 bini geçmemişti. Bu açıdan Türk Hava Yolları ve tur operatörlerinin İzmir, İstanbul ve Bursa’yı kent turizmi açısından marka yapmaları şarttır.

Lojistik Sektörü – Türkiye özellikle kara taşımacılığında Avrupa’nın bir numaralı ülkesi konumundadır. Bu nedenle Bulgaristan’ı ön plana çıkarmak isteyen Avrupa Birliği Ülkeleri, Türk kara taşımacılığına vizeden tutun her konuda olumsuz bir politika izlemektedirler. Almanya Türk şoförlerine vize vermemek için her türlü zorluğu çıkarırken dolaşım güzergahlarını da kendileri tespit etmek istemekte ve geçiş ücretinin çok yüksek olduğu Macaristan’dan geçmelerini önermektedirler. Hava taşımacılığında Türkiye hakikaten Avrupa’nın bir numarası olmuş bulunmaktadır. Türk Hava Yollarının başarılı ve akıllı politikasının yanında başta Sunexpress, Pegasus, Atlas Jet ve Onur Air, GTİ Türk hava taşımacılığının başarısını pekiştirmektedir.

Yeni İlişkiler Yeni Pazarlar – AB’den gelen son açıklamalar önümüzdeki 5 yılın bu ülkelerin ekonomisi için olumlu sinyaller vermediğini göstermektedir. Avrupa Birliği her ne kadar Almanya yüzde 3,5’luk bir büyüme hızından bahsetse bile artık ekonomileri daralan ülkeler birliği haline gelmiş bulunmaktadır. Buna karşılık ekonominin ve yeni pazarların Hindistan, Çin, Güney Kore, Endonezya gibi ülkelerden oluştuğunu görmekteyiz. Turizm açısından Hindistan ve Çin pazarı Türkiye için ilginç pazarlar oluşturabilir. 7 milyonluk nüfusu olan ve 3,5 milyon insanın turizme katıldığı İsviçre’ye büyük ölçüde önem verirken 35 milyon Hintlinin yurtdışında tatil yaptığını görerek bu gibi ülkelerden turist getirmenin büyük yararı olacaktır. Ayrıca Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’den oluşan BRIIC ülkeleri bugün için Endonezya’nın katılmasıyla birlikte BRIIC ülkeleri konumuna gelmiş bulunmaktadırlar.

Bölgesel ve Sosyal Destek – Avrupa Birliği bütçesinin yüzde 40’ını da Bölgesel ve Sosyal Altyapı fonlarına ayırmakta ve monostrukturden çoğulcu yapıya geçişte KOBİ’lere büyük destek vermektedirler. Bu modelin en gerçekçi ve en iyi uygulamasını 1980’den beri Almanya Ruhr Havzası’da gerçekleştirmekte ve yüzde 40’lık bölgesel ve sosyal altyapı fonlarından burada iş kuracak kişilere KOBİ kredisi olarak ilk 3 yılı ödemesiz 20 yıl vadeli ve yüzde 4,5 faizle para vermekte aynı zamanda bu kuruluşlar 18-29 yaşları arasındaki gençlerle 50 yaşın üstündeki yaşlıları ve kadınları işe alırlarsa bu bireylere ödenen işçi ücretlerinin yüzde 50’sini de destek fonu olarak vermektedirler. Bu model Türkiye’de de çok iyi uygulanabilecek bir modeldir. Bu açıdan Türkiye Zonguldak, Karabük gibi Batı Karadeniz Bölgesiyle Güneydoğu Anadolu’nun Diyarbakır çevresinde, belirli bir bölümüyle Doğu Anadolu’da Erzurum ve çevresini model proje olarak seçip yeni bir kalkınma modeli gerçekleştirebilir.

TOBB’un Kaynakları – Bugün için TOBB Türkiye’de kendisini sivil toplum kuruluşu olarak kabul edersek en zengin kuruluşunu oluşturmaktadır. Bu kaynakların verimli yönlere ve yeni endüstri yatırımlara yönlendirilmesi hem ticaret hem sanayi odalarının bölgelerinde güçlenmesini de beraberinde getirebilir. Bu konuda da TOBB belirli bölgeleri kendisine örnek olarak seçer ve bugün gördüğümüz Kayseri, Gaziantep ve Denizli gibi kentlerdeki dönüşümü belki bu dönüşüme ihtiyacı olan 3 veya 4 kentte de gerçekleştirebilir.

Vergi Reformu – Türkiye serbest meslek sahipleri için vergi açısından cennet ülke konumundadır. Avrupa’da hiçbir doktor veya avukat vergi kaçırma şansına sahip olmazken Türkiye’de belirli branşlarda vergi ödeyen serbest mesek sahiplerini bulmak güç olmaktadır. Öncelikle insanımız ‘Bu benim vergi paralarım.’ diye devletin yaptığı desteklere olumlu bakması gerekir ve vergisini vermeyi bir ekonomik ve dinsel ahlak olarak görmesinde yarar vardır. Bu vergiyi devlet bir açıdan yakaladığından almakta memur, işçinin dışında devletine vergi veren bireylerin sayısı fazla değildir. Bunun önümüzdeki yıllarda geliştirilmesinde yarar vardır.

Üniversitelerde Dışa Açılım – Türkiye 95 devlet ve 45’in üzerinde özel vakıf üniversitesine sahiptir. Yabancı öğrenci seçme sınavının üniversitelerin denetimine bırakılmasından sonra Türkiye’deki üniversiteler aynı Amerika, İsviçre, Londra ve Avusturya gibi bölgesinin üniversite merkezi olabilir. Bugün için Kırgızistan’dan Gürcistan’a, Pakistan’dan Lübnan’a kadar yabancı öğrencileri Türkiye’ye getirmek buna Avrupa ve Afrika’dan  gelecekleri de katmakla hem ülkenin önemli bir gelir kaynağı oluşturmasına katkıda bulunabilir hem de bu üniversitelerde okuyan gençlerin kendi ülkelerine döndükten sonra ekonomik ve politik açıdan Türkiye’nin lobi grubu olması da sağlanabilir.  2011 yılı Türkiye için çok önemli bir yıl. Haziran ayında genel seçimlerle karşı karşıya kalacağız. Bugünkü hükümetin ekonomide başarılı olduğu birçok alan bulunmakta buna karşılık yapması gereken birçok görevleri de bulunmaktadır. Aynı şekilde yeni bir silkenişle iktidara aday olan CHP’nin de yeni ekonomi politikaları oluşturması ve yukarıdaki yazıda ele aldığımız 10 konuda fikir oluşturmasında yarar vardır. Türkiye ciddi olarak ekonomik büyümeyi gerçekleştirecek, işsizliğine en alt orana çekecek, sosyal adaleti sağlayan ve herkesin tıkır tıkır vergi ödediği bir ülke konumuna gelmesi şarttır. Bunu başaran Türkiye BRIIC ülkelerinin başına geçerek Endonezya’nın da yer alacağı yeni TBRIIC’in (Türkiye, Brezilya, Endonezya, Hindistan ve Çin) en başını çeken ülkesi olur ve Avrupa Birliği Ülkeleri de bu başarılı Türkiye’ye biraz daha hasetle bakarlar.

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP