Türkiye’de kaç sivil toplum örgütü ulusal çaplı bir akademik kongre tertipliyordur acaba? Üniversitelerin ve koskoca kamu kuruluşlarının bile güçlük yaşadıkları böyle bir organizasyona cesaret eden sivil toplum kuruluşlarına “helal olsun” demek gerekmez mi?
Duyurusunu yapacaksınız, doğru kişilere ulaşacaksınız, bu doğru kişilerin güvenini kazanacaksınız, yol ve kalacak yer organizasyonlarını yapacaksınız, salonu ve teknik detayları hazırlayacaksınız, davetiye dağıtacaksınız, iki gün sürecek programı tıkır tıkır işleteceksiniz, akademik formata dikkat ederek kitaplarını bastıracaksınız…
BU İŞLER KOLAY DEĞİL
Kolay mı bu işler? Elbette değil. Bu işleri sıraya koyacak, düzenli biçimde yapacak çok sayıda gönüllü gerekiyor. Üstelik bu gönüllülerin, temsil kabiliyeti olan, zeki, becerikli, dünyayı bilen ve herşeyden önce uyumlu bir ekibin parçaları olması zorunluluğu var. Bu zamanda parası ile adam çalıştırmanın bile binbir zahmeti varken, gönüllü bir ekibin ahenk içinde çalışması ne kadar mümkün olabilir ki?
Para deyince… Bir de bu işlerin mali boyutu var. Sadece görev alanların gönüllü çalışması da yetmiyor, ulaşım, konaklama, afişleme, salon kirası, beslenme ve kitapların basımı gibi gerçekten ciddi bir bütçe de gerekiyor…
Samsun Mübadele Derneği, bu güç işi artık geleneksel hale gelen “Ulusal Mübadele Kongrelerini” her yıl tertip ederek başarıyor. Bu kongrelerden dördüncüsü, 4-5 Aralık 2010 tarihlerinde DSİ Bölge Müdürlüğünün 56’lardaki tesislerinde gerçekleştirilecek.
Geçen sene İskeçe Müftüsü Ahmet Mete’nin onur konuğu olduğu “Ulusal Mübadele ve Balkan Türk Kültürü Araştırmaları Kongresi” bu sene dördüncü defa yapılıyor ve kongreye onur konuğu olarak Türk Tarih Kurumu’nun eski Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu katılıyor. Kendi alanında Türkiye’nin sayılı hocalarından olan Yusuf Halaçoğlu, kongrede aynı zamanda “Yörükler ve Rumeli’ye göçler” konulu bir bildiri sunacak. Eğer uçağın gelişinde bir sarkma olmazsa, Yusuf Hoca’yı, Klas TV’de yayınlanan programımıza da 3 Aralık 2010 günü konuk edeceğiz. Bu yılki kongrede, daha önceki yıllardan aşina olduğumuz Nedim İpek, Neval Konuk, Mehmet Köseoğlu, Necat Çetin, Tuncay Erarslan, Süreyya Aytaş gibi değerli akademisyen ve araştırmacılardan başka yeni isimler de konuk olacak. Sözün gelişi, Antep Üniversitesinden Savaş Ekince Hoca, Yunanistan ve Gaziantep’teki “Baraklı” köyleri üzerine gerçekten mühim bir sunuş yapacak. Sarışaban Baraklı’dan gelenler için herhalde ilginç bir sunuş olacak bu…
Osman Samsun, İbrahim Serbestoğlu, Alper Arısoy, Melike Karabacak, Recep Temel, Vahide Kalyoncu, Sevim Samsun gibi gerçekten önemli ve konularında uzman isimlerden, Rumeli Türk Kültürü, tarihi, gelenek ve görenekleri konularında çok kıymetli bildiriler gelecek. İki gün sürecek olan ve 7 oturum halinde gerçekleşecek kongrenin oturum başkanlıklarını yapacak isimler arasında Samsun’da önemli kuruluşlarda görev yapan üst düzey yöneticiler bulunuyor. Erdoğan Özoral, Cevdet Yılmaz, Tuncer Çağlayan gibi…
ŞEHİR DIŞINDAN 7 STK
Bu yıl kongreye şehir dışından yedi sivil toplum örgütü de katılıp bildiri sunuyor. Herbiri Türkiye Mübadiller Platformu üyesi olan Lozan Mübadilleri Vakfı, Bursa, Giresun, Amasya, Sarıyer, Ankara gibi kentlerden katılan bu kuruluşlar da kongreye büyük renk ve derinlik katacaklar. Böylesi güç ve teferruatlı bir organizasyona imza atan Mübadele Derneği Başkanı Salih Meriç ve yönetim kurulu üyelerine şimdiden bir alkış hediye ediyorum.
Bir alkış da bu büyük organizasyona ilk kez Kültür Bakanlığı’ndan destek sağlayan bürokrat ve siyasilere gitmeli şüphesiz…
Biz de buradan görevimizi yapmış olalım ve tüm okuyucularımızı bu bilgi ve kültür ziyafetine davet edelim: 4-5 Ocak 2010 tarihlerinde DSİ Bölge Müdürlüğü 56’lar kampüsünde, saat 11-17 saatleri arasında görüşmek üzere!
ALAÇAM BELEDİYE BAŞKANI’NA AÇIK MEKTUP
Sayın Başkanım, mübadillere hoş bir jest yapmak için kolları sıvamışsın, Alaçam’da mübadillerin yoğun yaşadığı Karşıyaka Mahallesi’ni ilçeye bağlayan Uluçay üzerindeki köprüyü yeni baştan yapıyorsun ve bu köprüye de “Drama Köprüsü” diyorsun…
Hizmet ve jest için teşekkürler…
Mübadele Derneği’nin yetkililerince ifade edildiği gibi, bu önemli hizmete bir katma değer katmak adına, proje üzerinde biraz kafa yorup bu köprüyü, mimari olarak Drama Köprüsü’nün özgün haline benzetmek gerekiyor başkanım…
Drama Köprüsü’nün aslının bir su kemeri olduğu, zaten bu nedenle “Drama Köprüsü bre Hasan, dardır geçilmez; soğuktur suları bir tas içilmez” dendiği söylenir. Bu köprünün Drama’nın Kozlu köyü yakınlarında olduğu tespit edilmiş. Yunanlılar bu su kemerini restore edip Türkiye’den binlerce turist çekmenin hesabını yapıyor bu günlerde… Kozlu köylülerin çoğu, artık sizin ilçenizde, Alaçam’da oturuyor. İşte bu nedenle önemli, bu köprüye “Drama Köprüsü” denilmesi…
Malum, Alaçam’a bir de mübadele müzesi açılıyor. Türkü Yunanlısı birçok turist müze için geldiğinde köprüden de geçebilir, ilçenizden hoş hatıralarla ayrılabilir. Alaçam Drama Köprüsü’nün projesini bilemiyorum; lakin köprüye birkaç mimari hareketle kemerler eklemek ve dış cephesine yığma taş süsü vermek mümkün olsa gerek. Çok da pahalı olacağını sanmıyorum bu ilavelerin… Kimbilir belki de ek finans bile sağlanabilir bu fikir için bir yerlerden…
Ne dersin Sayın İlyas Acar başkanım? Uğraşmaya değmez mi?
ARAŞTIRMA-İNCELEME
24 saat önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce