Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) Ankara Yerleşkesi’nde gerçekleştirilen Habertürk TV canlı yayınında konuşmasına Karadeniz’de bulunan doğalgaz 540 milyar metreküp doğalgaz rezerviyle ilgili olarak başlayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, “10 yılın üzerinde Türkiye’ye yetiyor. Bu dışarıdan almayacağımız anlamına gelmiyor. Bu sahada 25-30 yıllık bir üretim planı yapıyoruz. Bugünkü verilerle yüzde 30-35 civarında gaz ihtiyacımızı karşılayacağını söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.
Bakan Dönmez konuyla ilgili olarak konuşmasını şöyle sürdürdü: Bu gazı üretip sisteme başladığımız andan itibaren vatandaşa yansımış olacak. 2023’ten itibaren etkilerini göreceğiz. Sisteme bastığımız gaz oranında ithal gazı azaltmış olacağız. İlk yıl 3 ila 5 milyar metreküp sisteme girmiş olacağız. Sonra da 2028’e geldiğimizde 10-15 milyar basmış olacağız.
Elektrik ve doğalgaza yapılan zamlarda belirleyici olan yurt dışı piyasalarına dikkat çeken Dönmez, şunları dile getirdi: Dövizle ithal ettiğimizde fiyat dalgalanmaları iç piyasalara olduğu gibi yansıyor. Akaryakıt fiyatları neredeyse haftada bir değişiyor. Bazen düşüyor, bazen çıkıyor. Doğalgaz piyasasında ağırlıklı petrol ürünleri var. Petrol fiyatları değiştiğinde 6 ay sonra doğalgaz fiyatlarını değiştiriyor demektir. Bu tamamen yurt dışındaki piyasadaki artışlardan kaynaklanıyor. Tabii kurun yansıması da bu şekilde oluyor.
Muhalefet kanadından TEİAŞ’ın özelleştirilmesine ilişkin eleştirilere yanıt veren Bakan Dönmez şu ifadelere yer verdi:
Burada özellikle belli muhalif kesimler özelleştirmeye mesafeli. Her bir özelleştirmede bu tür muhalif söylemleri duyuyoruz. Rahmetli Özal’dan bu güne kadar birçok hükümet geldi geçti. Özelleştirme hep gündemde oldu. Türkiye’de hakikaten son derece başarılı özelleştirmeler var. Maliyetlerin çok üstünde hedeflere ulaşıldı. Bu kaynak altyapı hizmetlerine yansıtıldı. Devlet daha çok düzenleme, denetlemeye odaklanarak, özel sektörün girmediği alanlara yoğunlaşıyor. Özelleştirme son derece başarılı yönetildi. TEİAŞ’ta halka arz olacak. Yönetim ve denetim bizde olacak. Çalışanlar yine kamu çalışanları olacak, özlük haklarında bir değişiklik olmayacak.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle: Son birkaç yıldır Türkiye hem karada hem denizde arama faaliyetleri arttırdıkça TPAO daha da bir önemli hale geldi. Ağustos’ta 320 milyar metreküplük rezerv, arkasından 195 milyar ilave keşif yaptık. Bu sana da bildiğiniz gibi Amasra’da keşif yaptık. Anlık olarak Karadeniz’de yapılan tüm çalışmaları buradaki kontrol merkezimizden izleyebiliyoruz. Şüphesiz operasyon merkezi gemilerimiz. Oradaki veriler burada detaylanmış oluyor. Türkiye Petrolleri sahada da yoğun çalışan bir kuruluş.
Türkiye’de petrol Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana az da olsa üretiliyor. TPAO rahmetli Menderes döneminde kurulan bir kuruluş. Bundan sonra operasyonlara devam edecek. Petrol endüstrisinde sadece kendi topraklarınıza bağlı kalarak büyümeniz biraz sınırlı. Öyle bakıldığında yerli üretimle, dışarıdaki üretimleri kıyasladığımızda dışarıdaki üretim daha fazla. Rusya’da sahalarımız var. Irak’ta üretimimiz var. Libya’da var. Derin denizlerde sondaj faaliyetleri yapmak isteyen ülkelerden bize birtakım teklifler geliyor.
İlk keşif kuyusuyla birlikte birtakım hesaplamalar yapılıyor. Açıklanan rakamlar hesap yönteminin içerisinde kalanlar. Sonrasında o sahanın muhtelif yerlerinde 3-4 yerlerde tespit kuyuları açıyoruz. O sahada petrol ya da gazı nasıl üretilir, mühendislik ve projelendirme kullanılacak parametreleri elde ediyoruz.
“10 YILIN ÜZERİNDE TÜRKİYE’YE YETİYOR”
540 milyar metreküp üretilebilir rezerv miktarı. Sahada kalabilecek gaz miktarlarını biz hesaba katmıyoruz. Normalde keşif hesaplama yöntemleriyle uyumludur. Böyle bir sahayı TPAO değil de Shell de yapmış olsaydı bu rakamları açıklayacaktı. Teorik olarak 540 milyar metreküp 10 yılın üzerinde Türkiye’ye yetiyor. Bu dışarıdan almayacağımız anlamına gelmiyor. Bu sahada 25-30 yıllık bir üretim planı yapıyoruz. Bugünkü verilerle yüzde 30-35 civarında gaz ihtiyacımızı karşılayacağını söyleyebiliriz.
Deniz altında, kıyıda yapılacak işler var. Bunlar parça parça ihale ediliyor. Belli oranda iç kaynak ve dış finansman kullanarak devam edeceğiz. Derin deniz operasyonlarında tecrübesi olan dünyada pek fazla şirket yok. Bilinen şirketleri davet edip, tekliflerimizi alıyoruz. En uygun teklifi tercih ediyoruz. Amerikalı, Avrupalı zaman zaman yerli firmalarla işbirliği yapıyoruz. Sahanın sahibi, ana operatör TPAO’dur. Görüşülen şirketler var, müzakere aşamasında. Şu anda açıklamamız doğru olmaz.
“2023’TE ETKİLERİNİ GÖRECEĞİZ”
Bu gazı üretip sisteme başladığımız andan itibaren vatandaşa yansımış olacak. 2023’ten itibaren etkilerini göreceğiz. Sisteme bastığımız gaz oranında ithal gazı azaltmış olacağız. İlk yıl 3 ila 5 milyar metreküp sisteme girmiş olacağız. Sonra da 2028’e geldiğimizde 10-15 milyar basmış olacağız.
Şu anda ithal ettiğimiz gaza göre buradan çıkacak gazın maliyetinin daha düşük olduğunu gösteriyor. Buranın çok daha ekonomik bir maliyet bize sunacağı gösteriyor. Bir karadaki üretim maliyetlerine göre yatırım ve işletme daha maliyetli olacak. Biz Rusya, Azerbaycan, İran’dan gazı ithal ediyoruz. Binlerce kilometrelik boru hatlarıyla geliyor. Bir kuyu başı üretim maliyeti var. Her zaman üretici olmaz. Farklı yatırımcılar da olabilir. Bizim avantajımız Hazar denizinde çıkan, İran’ın körfezde çıkan gaza göre taşıma maliyetlerine göre burası ekonomik olacak.
“İTHALAT DÜŞÜK OLARAK DEVAM EDECEK”
Bugünden bütün kontratları sonlandıracağız demek sözkonusu değil. Teorik olarak kendi talebi buradan karşılamak diye bir şey yok. İthalatımız devam edecek ama düşük olarak devam edecek. Yakın geçmişe kadar boru hatlarıyla Rusya, Azerbaycan ve İran’dan ithal ediyorduk. Bizim dört tane terminalimiz doğalgaz ihtiyacının yarısını karşılayacak kapasitede.
Bizim kontratlarımızın yenilenme sürelerinin gelmesi elimizi güçlendirecek. Daha esnek, kısa süreli kontratları yapmış olma imkanına kavuşacağız.
Bizim ilk Tuna 1’de ilk keşfimizi yaptık. Türkali 1, Türkali 2, Türkali 3 tespit kuyumuzu açtık. İlk sondajları Fatih gemimizle yatık. Sonra Kanuni gemimizi eklemiştik. Şu anda Türkali 2’de Kanuni gemisi test işlemlerine devam ediyor. Sahanın tamamı için keşif miktarı açıkladık. Amasra 1 bizim ilk açıkladığımız sahanın dışında. 135 milyar metreküplük saha. Biz bu sahada 40’a kadar kuyu açmayı planlıyoruz. İlk etapta üretime geçebilmek için 10 kuyu hedefimiz var.
“BORU HATLARINI AYRI İHALE EDİYORUZ”
Filyos’ta kıyıda yapılması gereken terminaller var. Gazın ayrıştırıldığı, ısıtıldığı tesisler sistemimize bağlanmış olacak. Bir kuyunun tamamlanma süresi, keşif amaçlılar aşağı yukarı 3 ay oluyor. Geçtiğimiz yıl sondaja başlamıştık. İlk veriyi Ağustos’un sonlarında verdik. Türkali 2 ve Türkali 3’de iki kat hızlandı sondajlarımız. Kuyuyu açmak yetmiyor. Oraya Kanuni gidip başka işlemler yapıyor. Kuyu açtınız, karaya gazı nasıl getireceksiniz. Kuyunun başlarında özel ekipmanlar yerleştiriliyor. Robotlar su altında çalışıyor. Boru hatlarını ayrı ihale ediyoruz, onlar gelecek kıyıya bağlanmış olacağız. Amarsa 1 kuyusu Sakarya gaz sahasının kuzey doğusunda kalıyor. Orada da ilave kuyular açacağız. Burada bir üretim merkezimiz olacak suyun altında. Kollektörler var. Her kuyunun çıkışını belli merkezlerde toplayacağız.
Karadeniz hem bizim hem Romanya’da yapılan keşif Hazar potansiyelini barındırdığını gösteriyor. Bulgaristan aramalarını arttırıyor. Belki Rusya yapabilir. Havza birbirine yakın olduğu için keşifler tarafların ilgisini çekiyor. Deniz üstü platformu kuracak olursak burası 3-4 yılda yetişmez. Bu tip derin denizlerde bütün işleri suyun altında, denizin tabanında yapıyorsunuz. Bu size maliyet ve zaman avantajı sağlıyor.
Kuyular aşağı yukarı 2 bin metre karanın içerisinde ilerliyor. Gemilerimiz son derece modern. Tuna 1’de 5 bin metrelere kadar indik. Sondajları gemilerimizin kuleleriyle yapıyoruz. Kanuni gemisi kuyuyu üretime hazırlıyor. Filitrasyon işlemleri için bazı ekipmanların aşağıya yerleştirilmesi gerekiyor. Sonra geminin üzerinde ayrıştırma işlemleri yapılacak.
Yerli robotlarımız Türkiye’de yerli firmanın çözümüdür. TPAO’nun desteği ile yapılmış bir çözümdür. Arkadaşlarımız Kaşif 1, Kaşif 2, Kaşif 3’ü geliştirmeye çalışıyor. Su altı robotlarının iki kolu var. Normal insanın yapabildiği şeyleri yapıyor. Mesela somun sıkabiliyor. Oraya dalgıç indirmiş olsak, onun yapabileceği işleri daha güçlü suyun altında yapabiliyor. Biraz otomobil fabrikalarındaki robotları izleyenlerimiz gözünde canlandırırsa daha iyi anlaşılabilir.
“YENİ KEŞİF İHTİMALLERİ VAR”
Amasra 1’deki sondaj işlemini tamamladık. Oradaki miktarı tespit etmiş olduk. Barbaros Hayrettin Paşa sismik çalışmalarına devam ediyor. Şu anda Türkali 2 gemisinin olduğu yerde yeni keşif amaçlı sondaj yapabiliriz. Muhtemelen önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde olabilir. Karadeniz’de yeni keşif ihtimalleri var.
Gazhidrant Karadeniz’in tabanına yakın yerde potansiyeli var. Araştırma geliştirmeyi Çin ve Japonya çalışıyor. Endüstriyel ölçüde büyük teknoloji gelişmedi. Burada gelişme olursa bir anlamda devrim olur. Bu klasik petrol rezervlerin dışında bambaşka bir şey olur. O ayrı bir potansiyel çünkü.
Ülkede kaynak çeşitliliği oluşturmaya çalışıyoruz. İran, Azerbaycan, Mavi Akım ile Rusya’dan gelen doğalgaz akışımız var. Biraz daha batıda Türk Akım var. Türk Akım 2 doğrudan Avrupa’ya gidiyor. Bizim anlaşmalarımızın tamamı ambargolardan önce başlamış, bitmiş projeler. Marmara Ereğlisi’nda bir terminalimiz var. Silivri’de doğalgaz yeraltı depomuz var. Saros’da hazır terminalimiz olsun istiyoruz. Acil durumlarda bir gemiyi kaydırdığımızda yeni giriş noktası oluşturmak istiyoruz. Ege’de bir terminalimiz var. Doğumuzda kaynak, batımızda tüketim ülkeleri var. Güneyden bir giriş noktamız yok.
Bugüne kadar boru gazıyla tedarik eden ülkelerle sıkıntı yaşamadık. İyi ilişkiler içinde olduk. Daha uygun şartlarda gazı getirebiliyorsak onu kullanmış olacağız. Müzakerelerde şartlar ortaya çıktıkça ‘şu kaynağı azaltalım, şu kaynağı yükseltelim’ deme şansımız olacak.
Akdeniz’de gerek kendi gerekse KKTC’den aldığımız ruhsatlarla 7-8 sondaj çalışmamız oldu. Oruç Reis Antalya açıklarında üç boyutlu sismik çalışmalarına devam ediyor. Şimdi Yavuz’la alakalı çalışmamız var. Onu Sakarya gaz sahasına göndermiş olacağız. Şu anda İstanbul Haydarpaşa’da bakımda.
“8 SONDAJ YAPTIK, BULURSAK AÇIKLARIZ”
Kendi sahalarımızda 8 sondaj yaptık. Bulursak açıklarız. Bazı emareler, veriler var elimizde. Emin olmadan açıklamak istemiyoruz. Oradaki hak ve menfaatlerden vazgeçmiş değiliz. Uluslararası hukukta da haklılığımız ayan beyan ortada. Buradan Yunanistan ana karasına mesafe 600 kilometre. Bizi adeta ana karaya haspeden bir anlayış var. Dünyada Fransa ile İngiltere ile yaşanmış bir örnek var. Fransa’nın kıyılarına yakın ama İngiltere’ye ait iki üç adacık var. 1970’li yıllarda yaşanmış bir itilaf, anlaşamamışlar. İngiltere bugünkü Yunanistan’ın tezini savunmuş. Uluslararası Tahkim kıyıları ortak paylaşır demiş. Malta’da benzer bir örnek var. Bu örnekler Türkye’nin haklılığını ortaya koyuyor.
Bizim en son Libya ile yaptığımız anlaşma adaların karasularını dikkate alarak kıyıdan kıyıya kesişen bir yer var. Mısır’la bir ihtilafımız yok. Bizim tezimiz, ada ülklerinin karasuları var. Kıyıdaş ülkeler ortak hat üzerinden bir yetki paylaşımı yapabilir. Mısır daha batıya gitmedi, çünkü Libya’nın sahasına girmiş olacaktı. Önce sismik çalışma yapıyorsunuz. Yerin altında bir yerde filmini çekiyorsunuz. İki boyutlu rontgeni, üç boyutu bir yerde bunun MR’ı oluyor. Bunun uzmanı ‘burada kitle var, bir parça alın, biopsi’ diyor bir anlamda. Sismik çalışmalarda buralarda bir şey çıkmadıysa, gereksiz yere orada faaliyete girmeyiz. Çünkü bu sondaj faaliyetin maliyeti var.
“MISIR’LA İŞ BİRLİĞİNE HENÜZ KARAR VERMEDİK”
Mısır’a heyet gitti. Her iki ülkede niyet birliği ortaya çıktı. Görüşmeler teknik seviyede devam ediyor. Bu tip işlerin kaldıracı olarak ekonomik ve ticari ilişkileri parametre olarak düşünüyoruz. Bir önyargımız yok. Uygun şartlar varsa, her iki ülkenin menfaatine uygun şartlar varsa olabilir. Mısır’la bu anlamda işbirliği yapıp yapılmayacağına dair henüz karar vermedik.
İsrail’de yeni bir hükümet güven oyu aldı. Bu tip hükümet değişiklikleri geçmişte bozulan ilişkilerin restorasyonu açısından önemli fırsatlardır. Doğu Akdeniz’e kıyıdaş olan ülkelerle konferansla bir araya gelip, anlaştığımız ya da anlaşamadığımız konuları masaya yatırmak isteriz. Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda açık çek verdi. Herkes masaya gelsin, oturup konuşalım dedi. Bu sorunları çözmek bütün ülkelerin menfaatine. Prensipte AB bu işe sıcak bakıyor. Ama henüz daha şu tarihte toplanalım diye cevap vermiş değil, süreç teknik olarak devam ediyor. Lübnan’da devam eden ihaleler oluyor ama orada henüz bir keşif yok. Bulunun keşifler Akdeniz’in orta güneyinde.
Deniz yetki anlaşması Lübnan’la da olabilir. Kıyıdaş ülkelerin ille de karşı kıyıdaş olması gerekmiyor. Bu anlamda Lübnan’la anlaşma yapılabilir. Bugüne kadar herhangi girişim olmuş değil. Aramızda bir Suriye var, sınırlarımız anlamda ihtilaf olabilecek bir konu yok.
“ELEKTRİK VE DOĞALGAZ PİYASASI TAMAMEN YURT DIŞI PİYASASINA BAĞLI”
Elektrik ve doğalgaz piyasasına kısaca göz atmakta fayda var. Enerji ürünleri küresel anlamda fiyatlanan ürünlerdir. Amerika’da doğalgaz ve petrolün ticarileştiği merkezler var. Buralarda dolar bazında neredeyse iki kat hatta bazı yerlerde daha yüksek artış oldu. Son 20 yılın en düşük petrol fiyatlarını gördük. Bugün 75 dolarları zorlayan petrol fiyatından bahsediyoruz. Enerji ürünlerinde petrol bir yerde lokomotif ürün, onu doğalgaz takip ediyor, kömür fiyatları yine enerji emtiası olduğu için takip ediyor. Döviz bazında petrol ve doğalgaz üzerinde iki kat ve üzerinde artışlar yaşandı. Petrolümüzün yüzde 92’isini ithal ediyoruz. Doğalgazda durum daha da kötü. Yüzde 1 veya 2’sini karşılıyoruz.
Dövizle ithal ettiğimizde fiyat dalgalanmaları iç piyasalara olduğu gibi yansıyor. Akaryakıt fiyatları neredeyse haftada bir değişiyor. Bazen düşüyor, bazen çıkıyor. Doğalgaz piyasasında ağırlıklı petrol ürünleri var. Petrol fiyatları değiştiğinde 6 ay sonra doğalgaz fiyatlarını değiştiriyor demektir. Bu tamamen yurt dışındaki piyasadaki artışlardan kaynaklanıyor. Tabii kurun yansıması da bu şekilde oluyor.
“FİYATLARIN TÜRKİYE EKONOMİSİYLE İLGİSİ YOK”
Bunun Türkiye ekonomisiyle ilgisi yok. Tamamen yurt dışından ithal ettiğimiz bir ürün. Kendiniz üretmediğiniz müddetçe fiyat dalgalanmalarına maruz kalıyorsunuz. Kendi topraklarımızda üretmiş olsak maliyetlerimiz görece daha iyi olacaktır. Bütün çabamız kendi kaynaklarımızı mümkün olduğu kadar kısa bir sürede ekonomiye yansıtmak.
Elektrikte bizim fiyatlamamız her üç ayda bir çeyrek dönemlerde yapıyor. Maliyetlerde değişiklik varsa fiyatlara yansıyor. Doğalgazda düzenleme aylık olarak yapılır, çünkü ithal ürün. Döviz bazlı hareketlenme, kurda oynamalar varsa aylık periyotlarda güncelleme yapılıyor. Her zaman da yapmıyoruz, ihtiyaç olunca yapıyoruz. Elektrikle ilgili özellikle içinde bulunduğumuz sezon çok kurak geçiyor. Bizim kurulu gücümüzün yüzde 28-30 hidrolik santrallerden oluşuyor. Barajlarda su seviyesi neredeyse yarı yarıya düştü. Sanayi tam çalışıyor, işyerlerimizi açtık. Bu açığı termik santrallerle kapatıyorsunuz. Orada doğalgaz ve kömür ithal ürün. Orada fiyatlarda zorunlu bir artışa gidilmiş oldu.
Yerli kömür öncelik verdiğimiz alanlardan bir tanesi. Türkiye’da linyit rezervimiz fazla ama kalorisi ithal kömürlere göre görece daha düşük. Ama biz buna rağmen yerli kömürü destekliyoruz. Yerli kömürde döviz çıkmamış oluyor, istihdamı sağlıyor. Vadeli elektrik özellikle büyük tüketiciler açısından uzun dönemli anlaşmalara girilebilir. Gelişmiş piyasalarda vardı. Tamamen yerli yazılımla bunu yaptık. Haziran’ın başında devreye aldık. Benzer piyasayı doğalgazda yapmış olacağız. Piyasanın derinliği artacak. Alana başka yatırımcılar da girebilirler.
“AVRUPA İLE KIYASLANDIĞINDA TÜRKİYE ÇOK DAHA AVANTAJLI”
Akaryakıttaki ÖTV konusu normal KDV’nin dışında. Türkiye son birkaç yıldır özellikle ham petrole gelen fiyat artışlarını doğrudan tüketiciye yansıtmamak için eşel mobil diye adlandırdığımız ÖTV üzerinden sübvanse etmiş oldu. Avrupa’yla kıyasladığımızda Türkiye çok daha avantajlı durumda.
AK Parti hükümetlerinin özelleştirme politikası, stratejisi var. Rafinerileri, petrokimya tesislerini özelleştirdik. Batılı uygulamalara baktığınızda bu alanda devletler yavaş yavaş çekiliyorlar. Özel şirketler daha verimli kaynakları kullanabiliyor. Bu verimlilik tüketicilere yansımış oluyor. Nitekim TEDAŞ’ı, bazı verimsiz santrallerimizi özelleştirmiş olduk. Birçok yatırımcıyı Türkiye’ye çektik. Son yıllarda enerji sektörü 100 milyar dolarlık yatırım olmuş.
Özel sektör dinamizmi çok daha dinamik. TEİAŞ bir kamu iktisadi teşekkülüdür. Burası klasik özelleştirme değil, halka arz. Çoğunluk hissesi devlette kalacak. Yönetim devlette olmaya devam edecek. Buna benzer örnekler yurt dışında da var. ABD, İngiltere, Avrupa’da üretim üniteleri halka açık durumda. Bu kaynak girişi sağlayacak. Biz de yeni yatırımlara gireceğiz.
“ÖZELLEŞTİRME SON DERECE BAŞARILI YÖNETİLDİ”
Burada özellikle belli muhalif kesimler özelleştirmeye mesafeli. Her bir özelleştirmede bu tür muhalif söylemleri duyuyoruz. Rahmetli Özal’dan bu güne kadar birçok hükümet geldi geçti. Özelleştirme hep gündemde oldu. Türkiye’de hakikaten son derece başarılı özelleştirmeler var. Maliyetlerin çok üstünde hedeflere ulaşıldı. Bu kaynak altyapı hizmetlerine yansıtıldı. Devlet daha çok düzenleme, denetlemeye odaklanarak, özel sektörün girmediği alanlara yoğunlaşıyor. Özelleştirme son derece başarılı yönetildi. TEİAŞ’ta halka arz olacak. Yönetim ve denetim bizde olacak. Çalışanlar yine kamu çalışanları olacak, özlük haklarında bir değişiklik olmayacak.
Yönetim ve denetim yetkisi bizde olan bir kurumdan bahsediyoruz. Çoğunluk hissesi kamuda olmaya devam edecek. Sahibinin kim olduğuna bakmaksızın her türlü teknik, hukuki, idari kurallarını koyar ve ona uygun denetlenir. Dünyada da buna benzer çok örnekler var. Bu şuna benziyor, hava yolları özelleşirse uçak düşer mi? Buradan hareketle bunun ondan bir farkı yok. Burada kamunun yönetimi ve denetimi yine devam edecek, endişeye gerek yok.
“YEŞİL ENERJİDE AVRUPA’DA 5.YİZ”
21. asırla birlikte başlayan iklim değişikliği ile mücadele programı kapsamında en son Paris’te bir anlaşma yapıldı. Karbondioksit azaltımına ilişkin taahhütlerde bulunuldu. Biz gelişmekte olan bir ülkeyiz. Türkiye artıştan azaltım taahhüdünde bulunuyorlar. Biz herhangi tedbiri almasaydık, yılda 100 ton karbondioksit üretecektik, aldığımız tedbirlerle 90 üreteceğiz. Artışı azaltacağız. İyileştirme taahhüt ediyoruz. Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili teşvik kanunu çıkardık. 10 yıl süreyle alım garantisi verildi. Yeşil enerjiyi kullanıyoruz. Avrupa’da 5. dünyada 13. sıradayız yeşil enerjide. Özellikle AB belki yakın gelecekte yeşil mutabakatla alakalı bir çalışması var. İthal ettiği ürün karbondioksit onların belirlediği sınırda salınım yaptıysanız size karbon vergisi uygulayacak. Üreticimize temiz enerji kaynaklarını öneriyoruz.
İmalat sanayimizden bahsedecek olursak. Camda doğalgaz da kullanabilirsiniz. Doğalgaz da karbondioksit emisyonu doğuruyor. Bunun lojistiğinde akaryakıt kullanıyorsunuzdur. Baktığınızda karbon ayak izi bir çok yerde var. Bizimki elektrik tüketimi açısından temiz enerji kaynağını belgelendirme amacı. Sanayici kömür kullanıyorsa risklerle, yüklerle karşı karşıya kalabilir.
Evlerimizde doğalgaz kullanıyoruz. Çok az da olsa kömür de kullanılıyor. Her fosil yakıt karbondioksit salıyor. Atmosfer hepimizin atmosferi. Kirli atık üretiyorsanız artık iç deniz, dış deniz kalmadı. Okyanusları da etkiliyorsunuz. Sorumluluğu adil olarak paylaşmak lazım.
“TEK SAAT UYGULAMASIYLA ÖNEMLİ TASARRUF ELDE ETTİK”
Yaz saati uygulaması gündemimizden çıkalı çok oldu. Biz tek saat uygulamasıyla önemli bir tasarruf elde ettiğimizi biliyoruz. Dünyada da tek saat uygulamasına eğilim var. Maden sektörü Türkiye’de çok fazla bilinmiyor. Hak etmediği karalamayla karşı karşıya. Maden sektörünü taş toprak olarak görmeyelim. Beton, demir, çimentonun hepsi bu hammaddelerden üretiliyor. Biz şunu diyoruz, doğa da bizim, maden de bizim.
Çevre standartlarına uyan her madencinin yanındayız. Yaklaşık 25 milyar dolarlık altın ithalatımız var. Aşağı yukarı 500 tona gelir. İthal edilen altının hepsi kuyum sektöründe kullanılmıyor. Bir değerleme, saklama aracı olarak kullanılıyor. Merkez Bankası da zaman zaman rezervlerinin bir kısmını altından tutabiliyor. İlk beş yılda altın üretimimizi 100 tona çıkarmamız lazım. Bu sene inşallah 45 tonları yakalarız. Yeter mi yetmez. Çevreyi, koruma, kullanma dengesini düzgün yapacağız, herkes mutlu olacak.
“HES’LERİN İNŞAAT SÜREÇLERİNDE BİRAZ DAHA DİKKATLİ OLACAĞIZ”
Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin’da hidrolik santrallerimiz 5 tane Keban’ın gücünde. Doğu Karadeniz’da hidrolikle alakalı bu tür eleştiriler gelebiliyor. İnşaat safahatında birtakım rahatsızlıklar doğuruyor olabilir ama evinizde kapsamlı tadilata kalktığınızda 3-5 gün rahatsız oluruz. Sonrasında pırıl pırıl çalışan santrallerimiz var. İnşaat bittikten sonra görüntü kirliliği de ortadan kalkmış oluyor. Bu sene yağışlar düşük seyrediyor. Bazı yerlerde iyiyiz. Yenilenebilir enerji kaynaklarımıza devam edeceğiz. İnşaat sürecinde biraz daha dikkatli olacağız.
Milliyet
HABERLER
3 gün önceHABERLER
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
6 gün önceKÖŞE YAZARLARI
11 gün önceKÖŞE YAZARLARI
17 gün önce