Prof.Dr.Erdal Bay
Bir hastanede yapılan araştırmada; ölüm döşeğindeki 100 yaşlı insana,
hayatlarının “en büyük pişmanlığı” sorulur.
Hemen hepsi yaptıklarından değil, “yapamadıklarından” pişman olduğunu söyler
Almadıkları riskleri, Peşine düşmedikleri hayalleri belirtirler.
Murathan Mungan; “Her şeyi zaman varken yapmak gerek.
Geciktirilmiş sözler, askıya alınmış hayaller, ertelenmiş itiraflar;
bir gün hepsi pişmanlık olarak geri dönmeden önce, henüz vakit varken.” der
İnsan doğduğunda kulağına ezan okunur ama namazı kılınmaz.
Öldüğünde ise namazı kılınır ama ezan okunmaz.
Doğduğumuzda kulağımıza okunan ezan, öldüğümüzde kılınan namazın ezanıdır.
İnsana verilen zaman, ezan ile namaz arası kadar kısadır.
Bu kısa zaman diliminde;
üzerinden zaman geçmiş,
artık geri getirilemeyecek,
geciktirilmiş, ertelenmiş
yarım bırakılan nelerimiz var acaba…
Henry Van Dyke’a göre;
bekleyenler için çok yavaş,
korkanlar için çok hızlı,
yas tutanlar için çok uzun,
sevenler için çok uzun olan zaman diliminde
Bir düşünelim,
zamanın gerektirdiği gibi hareket eden
Zamanını boşa geçiren,
Zamanın sürüklediği,
Zamana etkisi olmayan,
Zamanı geçirmek için yaşayan Veled-i zaman yani zamanın elinde çocuk muyuz?
Yoksa?
vakte göre hali değişen
anını değerlendiren,
hallerin etkisi altında kalan,
vaktin içinde an-ı bulan,
içinde bulunduğu anda kendisi için en iyi, en faydalı olanla uğraşan,
kendisinden beklenenleri zamanında yapan,
Geçmişle gelecekle ilgilenmeyen, anı yaşayan İbnül vakit yani zamanın çocuğu muyuz?
Yoksa?
Zamanın onun üzerine işlemediği,
onun zamanın üzerine işlediği,
vakit içinde vakit doğurtan,
hallerden kurtulup hallere ulaşan…
zamana göre şekil almayan
zamanı şekillendiren Ebül Vakit yani zamanı çocuk yapan mıyız?
Bu anlamda biz,
Sufi olma yolunda ibnül vakit miyiz?
Safa olma yolunda ebül vakit miyiz?
2022 girerken;
Zamanımız yok dememeli,
Zamana hükmetmenin yollarını bulmalı,
Hayatında önemli olanlarla öncelikleri ayırtmalı,
İnşirah süresinde olduğu gibi “boş kalınca hemen yeni işe koyulmalı”,
Emeli çok olanın eleminin çok olacağını bilmeli,
İyi bir ölüm için iyi bir ömür yaşamalı,
Bu dünyadan giderken “is” değil “iz” bırakmalıyız….
Ve Hasan Toptaş’ın dediği gibi “gecikmişliğin ilacının olmadığını” bilmeliyiz.
Ez cümle;
Yunus Emre’nin dediği; “Keşke demek için bile geçtir vakit. Geçti ömür bir ah ile, İçi dolu eyvah ile.” dememek temennisiyle mutlu yıllar…
Not: Elinde kavanozla derse gelen felsefe profesörü hikayesi
https://vic.bg/fikralar/felsefe-profes%C3%B6r%C3%BC-bir-g%C3%BCn-elinde-birka%C3%A7-kutu-ve-b%C3%BCy%C3%BCk%C3%A7e-bir-kavanozla-derse-gelir
HABERLER
2 saat önceHABERLER
2 saat önceKÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önce