0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

AA

İSTANBUL (AA) – Sıcaklığın yüksek derecelerde seyrettiği bu günlerde, bilhassa akşam saatlerinde nem oranının artmasıyla bunaltıcı hale gelen hava, uyku sistemini ve kalitesini bozabiliyor.

Uyku ile sıcak hava münasebetini AA muhabirine pahalandıran Prof. Dr. Akkoyunlu, normalde insanlarda 36,5-37 santigrat derece olan beden ısısının uyku sırasında metabolizmanın yavaşlaması nedeniyle yarım santigrat derece kadar düştüğünü anlattı.

Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, “uyuyanın üzerine kar yağar” atasözünü anımsatıp, uyurken soğuğa karşı biraz daha hassasiyet ortaya çıktığını belirterek, uyku motivasyonunu ve derinliğini, sıcaklığın değil tam aykırısı beden ısısının kısmen düşmesiyle birlikte oda ısısının da birebir biçimde düşük olmasının artırdığını söz etti.

İdeal uyku için serin bir oda ve ağır bir örtü önerdiklerini aktaran Akkoyunlu, şunları kaydetti:

“Yaz aylarında hava sıcaklığının çok artması, 38-39 dereceleri bulması uyku ritminde de bozulma meydana getiriyor. Uykuya dalmada, uykuyu sürdürmede, uykunun derinliğinde sorunlar yaşanıyor. Terlemeyle birlikte oluşan rahatsızlık hissi tekrar uykunun hem başlatılmasında hem de devam ettirilmesinde önemli meşakkatlere yol açıyor. Sıcaklıkla bir arada bilhassa damarlarda genişlemeye bağlı olarak önemli baş ağrısı meydana geliyor. Bu baş ağrısının oluşturduğu rahatsızlık hissi de hem kişinin dinlenmesini engelleyen bir uyku sistemine hem de uykunun kalitesinin, derinliğinin azalmasına neden oluyor. Bunları bir ortaya getirdiğimizde, sıcaklıkla birlikte uykunun sisteminde önemli bir bozulma ortaya çıktığını görüyoruz.”

Asabiyet, halsizlik, yorgunluk ve tahammülsüzlük yaşanıyor

Prof. Dr. Akkoyunlu, bu süreçte uykusuz kalındığında, hava sıcaklığının da tesiriyle asabiyet, gün içerisinde performans düşüklüğü, halsizlik, yorgunluk ve sıcağa karşı tahammülsüzlük üzere durumların da yaşandığını lisana getirdi.

Buradaki en değerli badirelerden birinin de nem etkeni olduğuna dikkati çeken Akkoyunlu, şu bilgileri verdi:

“Bağıl nemin fazla olması sıcaklığın çok daha fazla hissedilmesine neden oluyor. Şayet kuru bir havadaysanız, gölgede olduğunuz vakit sıcaklığı çok daha az hissediyorsunuz. Lakin bağıl nemin artması, ısınmış bir su buharı, gölgede de birebir sıcaklığı hissetmenize neden oluyor. Bu nedenle nem arttığı vakit sizin gölgede de hissettiğiniz sıcaklık çok daha fazla oluyor. Buna bağlı olarak uyku esnasındaki rahatsızlık daha da artıyor.”

Akkoyunlu, Nem oranı ile oksijen oranının aykırı orantılı olduğunu vurgulayarak, “Nem arttıkça oksijen oranında azalma meydana geliyor, gereğince nefes alınamadığı hissiyatı oluşabiliyor. Nem ve sıcaklık bir arada çalışıyor. Hava sıcaklığı nemi de artırıyor ve bununla birlikte önemli halde uyku kalitesini bozuyorlar. Yani uykunun düşmanı diyebiliriz.” değerlendirmesini yaptı.

“Klima fanı tavana yanlışsız verilmeli, ayarı çok süratli düşürülüp yükseltilmemeli”

Akkoyunlu, sıcaklık ve nem yüksek olduğunda yapılması gerekenlere yönelik şu tekliflerde bulundu:

“Bu devirlerde çok fazla antrenman yapılmamasını öneriyoruz. Bol ölçüde sıvı tüketilmesini, mümkünse serinletici önlemler alınmasını tavsiye ediyoruz. Klimayı açmayı ancak direkt karşısında durmamayı öneriyoruz. Zira klima çarpmaları da hem enfeksiyonel rahatsızlıklara hem de kas ağrılarına neden olabiliyor. Bu nedenle mümkünse ortamın soğutulması, olabildiğince nemin azaltılması önemli bir rahatlatıcı faktör olabilir. İnsan hayatı için ülkü oda ısısı 23 derecedir. Bunu sağlamak kaliteli bir uyku için epeyce kıymetlidir. Pencerenin karşısında da durmamak gerekir. Zira rüzgar, bedeninizde geldiği bölgenin sıcaklığını düşürüyor lakin genel bir rahatlama sağlamıyor. Hem klimanın hem rüzgarın bölgesel verdiği tesire bağlı olarak, o bölgede kas ağrıları, hassasiyette bozulmalar, örneğin yüze değiyorsa yüz felcini çok daha sık görüyoruz bu süreçlerde. O nedenle klima fanının tavana yanlışsız verilmesini, ayarının çok süratli düşürülmemesini yahut yükseltilmemesini öneriyoruz.”

Muhabir: Elif Küçük