Hatırlarsanız çok yakın zamanda ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi, sözde “soykırım” tasarısını kıl payı kabul etmişti. 46 üyenin 22’si ret yönünde oy kullanırken, 23 kişi kabul yönünde oy kullandı.
Yani 1 oy farkla…
Bu gelişmeden sonra İsveç Parlamentosu’nda yine “soykırım” iddialarıyla ilgisi tasarı, 130 “hayır” oyuna karşılık 131 “evet” oyu ile kabul edildi.
Yani 1 oy farkla…
Başkanlığını Fransa’nın efsanevi futbolcusu Platini’nin yaptığı UEFA Yönetim Kurulu, 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası (EURO 2016) ev sahipliğini 7’ye karşı 6 oy’la Fransa’ya verdi.
Yani 1 oy farkla…
İşin ilginç yanı Türkiye’nin ev sahipliği ile ilgili kaderini belirleyen İsrailli UEFA delegesi olmuş!
Kimilerine göre İsrailli delege, Davos’taki “One Minute” olayının intikamını Türkiye’den aldığını söylemiş…
Bu konuda herkes kendi düşüncesi içinde bu konuyu değerlendirebilir. Olayın siyasi yönünü bir kenara bırakmak istesek de, özellikle Fransa Cumhurbaşkanı’nın oylamanın yapıldığı İsviçre’nin Cenevre kentine giderek, UEFA başkanı Platini’nin çokta hoş olmayan ve “tarafsızlık” ilkesi ile bağdaşmayacak şekilde UEFA delegeleri ile yakın temasını sağlamasında etkili olması, kararı bir şekilde etkilemişe benziyor!
Yukarıda örneklerini yazmış olduğum 3 olayda da nedense hep Türkiye 1 oyla 1 şeyler kaybediyor…
Hem siyasi arena da…
Hem de sportif arena da…
O zaman aklımıza şu soru gelebilir?
Biz nerede hata yapıyoruz?
Ya da birileri bize 1 oy farklarla ilgili 1 şeyler mi ima etmeye çalışıyor?
Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren bu konuların 1’er 1’er, Türkiye aleyhine sonuçlanması 1 tesadüf olabilir mi?
Yıllardır UEFA’da görev yapan ve Asbaşkan konumundaki Şener Erzik’in bu oylama öncesi 1 katkısı ne kadar olmuştur?
Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy kadar etkili olabilmiş midir?
Futbol Federasyonu Başkanı Sayın Mahmut Özgener, özel maçlar nedeniyle Amerika’da bulunan Milli Takım ile beraber davet ettiği 400 kişiyi ABD yerine Cenevre’ye götürseydi sonuç için 1 katkısı olur muydu?
Bir yerlerde hata var ama nerede?
Neredeyse 1 milyar dolara yakın devlet garantisi verilen bir organizasyonu niye alamıyoruz?
Demek ki organize olma konusunda hatalar var!
Ya da bu tür büyük organizasyonlar için yeterli kulis yapamıyoruz…
Belki de tanıtım için harcadığımız paralar yeterli olmuyor? Karar açıklanmadan önce Fransızların organizasyonun kendilerinde kalacağını bildiren bazı demeçleri ise tam bir skandal? Yalnız cumartesi günü Hürriyet gazetesinin spor sayfasında yapılan bir istatistik çok ilgili çekti…
Türkiye’nin büyük organizasyonlar öncesi yapmış olduğu harcamalar ile ilgili bir istatistik…
Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilinmez?
Sadece iki tanesini yazıyorum…
Türkiye Olimpiyat Komitesi, olimpiyat hazırlıkları tanıtımı için 10 milyon dolar harcıyor…
Sonuç: Türkiye Olimpiyatları alamıyor…
Türkiye tanıtım için, 20 milyon dolar harcıyor…
2010 Dünya Basketbol Şampiyonası organizasyonu Türkiye’de …
Türkiye tanıtım için 10 milyon dolar harcıyor…
2016 Avrupa Şampiyonası ev sahipliğini alamıyor…
Türkiye tanıtım için 18,5 milyon dolar para harcıyor…
Avrupa Kısa Kulvar Yüzme şampiyonası organizasyonunu alıyor…
Futbol ile yatılıp futbol ile kalkılan bir ülkede! (Bu durum çok hoşuma gitmese de) Avrupa “Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası” organizasyonu için 18,5 milyon dolar, Avrupa Futbol Şampiyonası ev sahipliği için 10 milyon dolar harcanıyorsa tanıtım için harcanan paralardaki “Bir”fark aradaki 8,5 milyon dolar mı?
Ne dersiniz?
HABERLER
2 gün önceHABERLER
2 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
16 gün önce